Sebepler çok; en başta freni patlamış
araba gibi gitmekte olan ve beni dehşete düşürüp, güçlü bir endişeye
sevk eden ülke hali, karmaşa, güvensizlik, üzüntü, kasvet, buralarda ha
keza ayrı bir kasvet, bir perdesi kapanınca sevinemediğim nitekim bir
diğerinin açılması an misali olacağını idrak ettiğim Selim’in
travmaları, bu gerçeği görmenin sarsıcı etkisi, Kuzey ülkelerinde
yaşamanın en zor olduğu zamanlar, karanlık ve kasvetten bıkkınlık,
yılgınlık, güneşsizliğin azalttığı yaşama sevincim ve bir türlü bu
sevinci ayağa kaldırıp diriltemeyişim, kulaklarımı ihmalim, hala
Türkiye’ye gitmekten kaçışım; zira orada da tonlarca teste tabi olmak ve
aylarca kalmak istemiyorum ama uzaktan doktorlardan aldığım bilgi bu
yönde ve ben de bundan kaçıyorum, beri yandan İ. nin hortlayan yurtdışı
gezileri, bu hafta yeniden olmayışı, ve en çok canımı sıkanlardan biri;
Şubat ayında geçireceğim biyopsi. Evet en çok bundan korkuyorum, ben çok
korkağımdır zaten, detayları düşünürken bayılacak gibi olurum, gerçi
keşke bayılsam da görmesem birşeyi, ya da keşke bayıltsalar beni ama ne
yazık ki lokal anestezi yapacaklarmış ki, hayatta en çok korktuğum
budur. Bu işe karar verdikleri gün epeyce bir kan almaları gerekti
benden, normalde testler için birkaç ayda bir kan veriyorum, ancak bu
kez neden bilmem damarlarımı bulamadılar, benim aklıma korkudan
damarlarımı kaybettiğim fikri geldi, bir de yeni bir tür iğne
kullanıyorlar, şırınga değil, esnek bir iğne, ucunda hortumu var ve iğne
içinize saplanmışken boyuna kolda gezdiriyorlar, benim için bir kabus
kısaca. Başta dayanmaya çalıştım, zaten ne olsa çığlık kıyamet bağıran
biri olamamışımdır, keşke olsam, sessiz sessiz kendimi teskin etmeye
çalışıyordum, ancak işe yaramıyordu bir de baktım ki başım dönüyor,
midem bulanıyor, hemşire kafasını kaldırıp yüzüme baktığı an durdurdu
işlemi. O gün iki hemşire, biri bana sarılmış biri de elimi tutarken
doktoru çağırdılar da olabildiği kadar narince aldılar kanı. Daha kan
almada böyleyken lokal anestezi de ne olurum bilmiyorum. Zaten ben bunca
korkudan dolayı doktor olmaktan kaçmıştım.
Bir de Selim faktörü var. Her zaman yeni
endişeler ve korkular bulmakta usta olan Selim son zamanlarda bizden
ayrı kalma korkusu yaşıyor. Muayeneye gittiğimin iki gün öncesinden
başlayarak boyuna; benimle kim kalacak, ya beni okulda unutursanız,
vesaire ile yedi bitirdi beni, bizi. Şimdi hastanede bir gün kalacakken
nasıl bir travma yaratacak diye ödüm kopuyor. İşin kötüsü kendi adıma
zaten yeterince korkuyorken bir de onun endişeleri ile uğraşmak zorunda
kalıyorum ki sanırım beni en çok bu yıpratıyor. Üstelik sözlerin hiçbir
tesiri olmuyor, zaten korku ve endişe öyle birşey değil mi, milyon kez
de anlatsa biri geçmiyor, geçemiyor. Sözün kısası pek bir endişeliyim.
Of, amma şikayetlendim. Aslında
şikayetlenmek değil, monolog da olsa bir nevi söyleşmekti niyetim. Ne de
olsa en iyi burada anlatıyorum kendimi ve nispeten rahatlıyorum. Siz
dilemezseniz okumazsınız nasılsa. Bir de bazen yaşanmışlıktan gelen
yaşayan bir fikir, bir öneri, ya da sadece ben burdayım diyen biri ya da
dualarımdasın diyen biri çok iyi geliyor.
Öyle işte, sıkıntı, kasvet içindeyken bana en iyi gelen şeylerden birine dadandım gene; Pinterest. Pinterest’te “Dreamy Story” dediğim bir klasörüm var, bana sıcak hikayeler anlatan fotoğrafları buraya atıyorum. Bir de olmazsa olmaz “Wish List”im. Görmek istediğim yerleri, şeyleri dilek kutusu gibi burada derliyorum.
Geçen Cuma Çinlilerin yeni yılıydı,
kendi yeni yılımızda bir yeni yıl listesi yapamadım, laf olsun diye bile
olsa iyi geliyor bana o listeler, sanki zihnimde dağınık dağınık duran
nice şeyi derliyormuşum, düzenleyip yerleştiriyormuşum gibi
hissediyorum. Ne de olsa katalog ve düzen insanıyım, düşüncenin
dağınıklığından bile yoruluyorum.
İşte herneyse bu yaptığım da Çinlilerin
yeni yılına ait olsun. Zaten maksat iyi gelmesi, sıkıntıdan ayrılmak
için bir başka şeye, hele ki olumlu, ışıklı şeylere ve hayallere dalma
meselesi.
Bunlar da ilginizi çekebilir:
1 yorum:
Sevgili mümine.korkularini endiselerini cok iyi anliyorum.bende yurt disinda yasiyorum.bana yardimci olacak esimden baska hic kimse yok.üc cocugumuda sezeryanla hastahanede dogum yaptim.ikisinde türkiyeden annem geldi.ücüncüde yalnizdik.ben cocuklari düsünmekten kendimi düsünemedim.iki günde taburcu oldum.bebegim hasta oldu bir hafta hastahanede kaldik.cocuklafim evde kimsesiz kaldilar diye ömrümden ömür gitti.simdi aman bir sey olur hastahanelik oluruz cocuklari kim bakar düsüncesi en büyük endisem.zamanla anladim ki yasancak yasaniyor.biz sadece teslim olmaliyiz.tevekkül etmeliyiz yaradana.ondan baska ferahlik veren yok kalblere.sakin ol.Allaha güven.selimede gözlerinin icine bakarak onu asla birakmayacagini.babasinin onu okulda yada hicbiryerde unutmayacagini okuldan alip dana hastahaneye getirecegini ve bu sürecin cok kisa olacagini anlat.ama lütfen gözlerinin icine bak.o srni anlayacaktir.cünkü selim.
Yorum Gönder