İskoçya pek karlı bir ülke değil. Diğer Kuzey ülkelerinden ayrılan en büyük tarafı bu. Kışın ne eşdeğeri ülkeler gibi soğur ve ne de karlı olur. Ama bazen işte böylesi sabahlar olur. Çok ötelerde tepesi karlanmış dağlar, hiç beklemediğim bir anda bize selam durur.
Kar tutmamış dağların eteğine ise kurulmuş şehir var. Gece mücevher gibi parıldayan, güneşli ve açık günlerde içinde sayısız Altın Pencereli Ev barındıran.
Bu manzara düpedüz karşımda değil, önlerinde çatıları karlı komşu evler var. Bu benim için sevindirici zira fazlasıyla ıssızlık ürkütür beni. Evlerin sıcaklığına, yanan ışıklarına, insan hareketlerine ihtiyacım var.
Evlerin ardından gördüğüm şu manzara, şükürler olsun şimdilik çok yeterli bana.
Gündüz süresi kışın çok kısa. Her Kuzey ülkesinde olduğu gibi. Hele şu sıra; saat 9′a doğru güneş doğuyor, 15:30 civarı da batıyor. Ve işte çayırlarda bir gün daha bitmeye yüz tutuyor.
Çayırlar silüet halini alıyor yavaş yavaş, gökyüzü değişiyor…
Ve gün biterken ufuk çizgisi keskinleşiyor, bu çizgideki ağaçlar keskinleşiyor, ve bu noktadan sonra her güne özel bir başka günbatımı yaşanıyor. Herbiri birbirinden eşsiz, her biri tamamen farklı… Yeter ki hava açık olsun…
Bazen kıpkızıl oluyor gök, işte tam böyle bir şaheser ortaya çıkıyor.
Bazen işte böyle karmakarışık bir gök hali yaşanıyor. Tepelerde yoğun yağmur bulutları, ufukta pasparlak günbatımı…
Bazen işte böylesi lila tonları, eflatunlar kuşatıyor uzaklardaki minik yerleşim yerinin üstünü…
Bazen kardeş ağaçlarım kardeş kardeş duruyorlar böyle pespembe göğün altında keyifle…
Bazen işte böyle zarif ve pastel renklerle kaplanıyor gök. İsmi güzel, kendi güzel gökyüzü… Muhteşem bir sanat eseri değil mi?
Ve gökyüzünün diğer halleri:
Evlerin ışıkları bir bir yanarken, sokak lambaları artık sokakları aydınlatıyorken bitiyor gün…İlla Şükür, gene şükür, hep şükür, çok şükür!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder