Şehre girdiğimde ne kanalları, ne soğuk havası, ne şirin ve sıcak dükkanları, ne renkli ve temiz kapıları, ne mevsim dolayısıyla iyice coşmuş ışıkları, ne çiçekli ve ışıklı pencereleri, ne kafeleri değildi dikkatimi çeken, bisikletlerin ve bisikletlilerin çokluğuydu dikkatimi çeken. Öyle çoklar, öyle çoklar ki, bunca bisiklet parkına rağmen, koyacak yer bulamayanlar bisikletlerini yığma gibi üst üste atmışlar, sanırsınız ki hurdalar.
Şehirde trafik diye birşey yok. Her
yerde araba şeridi gibi bisiklet şeridi var. Ve burada hayal dahi
edemediğim çok çeşitte bisiklet var. İhtiyaca göre şekilllenmiş türlü
türlü bisikletler. İçine 2-3 çocuk konan vagon türünde sepetliler, köpek
gezdirilenler, eşya taşınanlar ve daha neler neler..
Renkliler,
desenliler, türlü seleli ve sepetliler… Her yerde ama her yerdeler…
Öyle ki bizde evlerin önüne -araba park etmeyin- tabelaları ve uyarıları
olur ya hani, burada da bazı yerlerde bisiklet park edilmez tabelaları
var.
Öyle
alışagelmiş ki insanlar yağmurda, sağanakta bile rahatlıkla bisiklet
kullanıyorlar. Tek elleri telefon, koca alışveriş poşetleri ile doluyken
yahut şemsiye tutuyorken rahatlıkla bisiklet kullanıyorlar. İyi giyimli
kadınlar, işe giden şık erkekler, çocuklar, yaşlılar, orta yaşlılar
herkes ama herkes bisiklet üstünde dolanıyor rahatlıkla.
Öyle
rahat, öyle özgüvenli ki bisikletliler hani nerdeyse şımarıklık ve
kabalık seviyesine ulaşmışlar. Bizde kamyoncu özgüveni vardır ya hani,
burada bisikletlilerde görmek mümkün bunu. Yayalardan çok daha öncelikli
gibiler, parklarda yolların tümü neredeyse onların güzergahı gibi
davranıyorlar, onlara ayrılan yola girmek çok büyük hata, asla taviz
vermiyorlar, gerekirse üstünüzden geçiyorlar, park ettikleri yere
girişleri, çıkışları bile -önce ben- edasında. Çarpabilirler, size
vurabilirler ve buna da hiç aldırış etmiyorlar.
İngiltere-İskoçya’da
da bisiklet kullanımı fazla. Ancak bu kadarını görmemiştim hiç. Aile
boyu, çocukların biri öne, biri arkaya oturtulmak suretiyle, iki arkadaş
güle oynaya sohbetle gezinti halindeler.
Evet,
bu büyük şehirde trafik yok. Üstelik mevsimden dolayı fazlaca kalabalık
olmasına rağmen, ortalık turist kaynıyorken bile… Arabayı park etmek
zor, park ücretleri çok uçuk.. kısaca araba kullanmayın demek için
herşey mevcut. Wikipedia’ya göre Amsterdam’da taşıma %64 oranında
bisikletle yapılıyormuş. Devlet teşvik ediyor açıkça. Caddede özel
ayrılmış geniş bisiklet şeritleri, park yerleri, herşey müsait. Açıkça
ayrıcalıklı ve öncelikli durumdalar. Bu yüzden yukarda bahsettiğim gibi
fazlaca özgüvenli ve -önce ben- edasındalar.
İngiltere’de bisiklet aldığınızda
devlet ücretin bir kısmını karşılıyormuş mesela. Muhtemelen Hollanda’da
vardır benzeri. Belki de daha iyisi.
Keşke tüm o insanları, rahatlıklarını fotoğraflayabilme imkanım olabilseydi, belki bir başka sefere.
Hollandalılar
ırk olarak uzun ve zayıflar bu tamam ama bunca zayıf ve sağlıklı
olmalarının bir sebebi de hantalca araba kullanmak yerine keyifle ve her
durumda bisiklet kullanıyor olmaları bence.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder