-Anne, ben seni çok seviyorum. Sonsuz sayısı kadar.
Sessizlik…
-Anne, ben cennete gidince Allah’a soracağım; sonsuz sayısı nedir diye. Belki -pataradur-dır adı değil mi?
.
Birgün heyecanla fırlıyor banyodan:
.
-Türkiye’den Mina
Deneyler kitabını gönderince ve patlayan deneyler yapınca, Denize
girince, ola ki evdeki herkes uyumuş o uyuyamamışsa ve ben hadi istersen
aşağı gel otur yanıma biraz, demişsem ve uykunun sıkıntısından kurtulup
gelip de oturmuşsa yanıma, yetmedi bir de dondurma ikram etmişsem:
-Dünyada bazen ne güzel şeyler oluyor anne!
.
.
Yola
çıkıyoruz birgün. Ancak benim dizlerim de korkunç bir sancı var.
Yaşlılar gibi kıvranıyorum. Aynı zamanda da çok gıcığım. Çocuklar arkada
sessiz. Derken Selim sesizliğini bozuyor:
-Allah’a dua ettim senin dizlerini iyileştirmesi ve keyifle gezmek için.
Ardından ikinci bir sessizlik ve gene bozuyor sessizliği Selim:
-Sonra da Allah’a dua diye birşeyi yarattığı için teşekkür ettim.
Ben de
teşekkür ettim Allah’a. Varlığını bildirdiği ve bize yalnız
olmadığımızı, yanımızda olduğunu hissettirdiği için. Çocuklarımın en
ümitsiz ve sıkıcı anda duayla ümitlendirdiği ve yaşama çok güçlü ve
güven veren bir dayanak oluşturduğu için. Bir çocuk için ümit ne büyük
dayanak! Ve dua ne büyük sığınak!
.
Bazen de
fiziksel ya da ruhsal her türlü durumum için kendiliğinden dua eder
Selim. Senin için dua ettim anne, adı da -kötüleştirme iyileştir- Bak
şöyle:
-Allah’ım annemin iyi şeylerini daha iyi yap, kötü şeylerini de iyi yap, amin!
Amin!
.
.
Waldorf
Steiner Okulu’na bir hafta kesintisiz gidebildi Selim. Bilenler bilir
sonrasında yeni okul binasının yangın yönetmeliğine uygun olmadığı ve
bina sahiplerinin de düzenlemeye aldırmadığı ortaya çıkınca okul süresiz
tatile girdi. Veliler bu süre zarfında çeşitli arayışlara girdi. Kimi
Home Schooling yaptı, kimi toplanıp eğitim aldırdı, kimi de sınıf
öğretmeni ile bir yerlerde buluşup az ders, çok aktivite yaptı. Mesela
havuza gittiler, parkta piknik yaptılar, seraya gittiler vesaire.
Selim’in
Sarah Ann adında 1970′lerden fırlamış gibi çiçek kızı modunda bir
öğretmeni vardı. Kızıl saçlı, uzun etekli, güleryüzlü. Selim’in hal ve
hareketinden öğretmenini sevdiğini anlıyordum. Zira ondan bahsederken
biraz da çapkınca bir gülümsemeyle ve kaçamak yanıtlar veriyordu. Birgün
gene dışarda öğretmeni ile gün geçirmişti ben de sordum:
-Öğretmenin iyi biri galiba, seviyor musun onu?
-Evet ama
şu bakımdan yani bize olan şefkatinden… Mesela bize parkta oynamaya
başlamadan güneş kremi sürüyor, yüzüme krem sürdü benim…
Ama bunları söylerken başı önde, gözleri yere bakıyor ve alttan alttan gülüyordu.
Derken kaldırdı başını:
-Evet zaten öğretmenler anne gibi olmalı değil mi anne?
(Evet anne gibi olmalı öğretmenler, zaten tüm meram bu oğlum! Bunun için kıvranıyoruz bunca.)
.
Selim’in bana şarkısı:-Üşüdün mü annene sarıl, sımsıcak ol!Benim ona şarkım:-Canın mı sıkıldı, Selim’le konuş mutlu ol!
1 yorum:
:) muck
Yorum Gönder