Canım
Dostoyevski’nin dediği gibi mutsuz olmadığımızı farketmek mutluluğumuz.
Üzerimize ağır bir kapı gibi düşen; keskin ve şiddetli bir musibet, bir
acı yoksa o sırada, mutluyuz bence çoğumuz. Ki o acılar dahi daimi
değil, geçtiğinde eskisinden daha hafif, daha kıymet bilir ve daha mutlu
olduğumuz da kesin.
Bence tüm sorun şu:
“Mutsuzluğumuza dikkat kesildiğimiz kadar, mutluluğumuza dikkat kesilmediğimiz için mutsusuz!”
Elimizde
olmayanlar kadar, elimizde olanlara dönüp de bakmadığımız için mutsusuz.
Başkalarının imrendiğimiz hayatıyla ilgilendiğimiz kadar kendi
hayatımızla ilgilenmediğimiz için mutsusuz. Enerjimizi olmayana,
başkasının elinde olanlara harcadığımız ve kara düşüncelerden
karardığımız için yaşama sevincinden yoksunuz ve haliyle mutsusuz.
Uyanmadıkça, farkına varmadıkça da derinleşiyor mutsuzluğumuz ve elbette
huzursuzluğumuz. Evet, mutsuzluk kaynaklarımıza dikkat kesildiğimiz
kadar, mutluluk kaynaklarımıza da dikkat kesilmediğimiz için mutsuz ve
huzursusuz.
Oysa
mutluluk var. Dikkat etmezsek silüet gibi geçiyorlar kolkola verip
andan, dikkat kesilince de hem berraklaşıp ortaya çıkıyorlar, hem de
zamanı büyütüyorlar. En güzeli belki dikkat eder ve hele de kıymet
verirsek, gelmeyecek olanları da cesaretlendirip peşlerine takıyorlar.
Dikkat etmezsek bir zaman sonra bir sebeple ve üzüntüyle farkediyoruz ki
bir süre önce yanımızdaydılar lakin şimdi yoklar ve geçmiş olmuşlar.
Dikkat edersek; belirginleşmekle kalmayıp kanlı canlı karşımıza
dikiiyorlar. Hele bir de şükür de varsa yanlarında sanki bölünerek
çoğalıyorlar hayatımızda. Ki bu çoğalma konusunda Allah’ın kesin vaadi
var.
.
1 yorum:
Okula gitmeden mutluluk artırmaca:)
Yorum Gönder