Uzunca
bir süredir bu konuda yazmak istiyordum. Bloğun artıları, eksileri,
getirdikleri ve götürdüklerine dair. Kaldı ki bu yönde postalar dahi
alıyordum; nasıl yazıyorsun, nasıl vakit ayırıyorsun, yazmak isteyenlere
neler öneriyorsun gibi… Bilmişlik yapmaktan uzağım, ama şunu üstüne
basa basa ve tüm içtenliğimle söylemek istiyorum:
-BENCE HERKES BLOG YAZMALI-
Neden mi, anlatayım:
Ben bloğa
başlarken ne yapacağım konusunda hiçbir fiktim yoktu. Zaten bu işe
planlı başlamamış, tam aksine dellendiğim bir gecede içimi dökecek yer
ararken bu macereya atılmıştım. Yazdım; ne varsa… Zira içim doluydu.
Hemen her gün yazdım, fotoğraflar derledim, kolajlar hazırladım ki oldum
olası severdim bu türden şeylerle uğraşmayı, alıntılar yaptım vesaire.
Kimi zaman kendimi anlattım, kimi zaman halime yandım, kimi zaman ahkam
kestim, kimi zaman söylendim, kimi zaman büyüklendim, kimi zaman da
kendimi eleştirdim. Yeri geldi kanatlanıp uçacak denli sevindim, yeri
geldi derhal kalkıp gidecek denli dertlendim hasılı 3 seneye yakındır
öyle ya da böyle buralarda epeyce debelendim. Ama birşeyler vardı burada
tutan onu farkettim. Ki benim gibi istikrarsız ve herşeye heveskar biri
için 3 yıla yakındır burada olmak dahi bunun en büyük işareti.
Evet birşeyler vardı beni burada tutan, çok sonra farkettim:
-Yazmak nasıl kendine yolculuk yaptırıyorsa, blog da o görevi görüyor çoğunlukla. Ki kendine yolculuk dediğim şey de illa -kendini bulmak- gibi deruni bir yolculuk olmak zorunda da değil, -kendine iyi geleni bulmak- gibi basit bir yolculuk da olabilir pek ala. Ama her ne olursa olsun yazmanın tılsımı birşeylere iyi geliyor mutlaka!-
.
Bu
yolculuğun sonu var mı derseniz, hayat gibi uzun ve ince bir yol derim.
Lakin duraklar, yolda karşımıza çıkanlar, yol boyunca topladıklarımız,
biz farketmesek bile çıkınımıza doluşanlar ve bunlarla hasbihalimiz
hasılı yol hikayeleri burada da esasa yaklaştıran. Başlarken aklımızdan
dahi geçmeyenler bir de bakmışız ki hayatımızın en kıymetlisi, en
vazgeçilmezi olmuş ve gönlümüzün orta yerine konmuş. Bu yüzden;
-Bence herkes blog yazmalı. Kendini ve dahası kendine iyi geleni bulmak için, yazmalı!-
Öyle
birşey ki bu iş; başlarken niyet dahi yoksa, bir anlık heves de olsa,
hatta taklit ile başlanıyorsa da devam etmeli. Başladığımız yerde
aklımızdan geçenler ne denli soğuk, kuru ve mat ise yürürken karşımıza
çıkanlar da tam aksine tahmin edilemeyecek denli renkli ve hayalsi
olabiliyor pek ala, zira dediğim gibi yazmak kendi başına tılsımlı.
Ben
kimsenin blog yazmaya başlarken; ben şöyle olacağım, aman da harika
işler yapacağım, dediğini sanmıyorum, bir şekilde istikrarla yapılınca,
özellikle sebat ve emek olunca, dahası kişi kendini, kendine iyi geleni
bulunca iyi şeyler kendiliğinden gerçekleşiyor ve yollar açılıyor.
.
.
Özellikle
bizimki gibi (bizim dönemler demek daha doğru şimdi nisbi bir uyanma ve
iyileşme var) eğitim sistemlerinde kişisel beceriler ön plana çıkmıyor.
Varsa yoksa etiket kazanmak oluyor ve dolayısıyla kişi sevdiği şeyi
bulamıyor, becerilerini ve yeteneklerini keşfedemiyor, gerçek ilgi
alanlarını bulsa bile bunları bir kenara atmak zorunda kalıyor. İşte
bloglar bu noktada çok işe yarıyor. Kişiler öylesine (!) işlerle
uğraşmak için blog yazmaya başlarken, belki yemek, belki dikiş, belki
öykü vesaire, bir anda değişiveren hayalsi etki ile yaptıkları ve önüne
açılanlar basit bir hobi kavramından öteye geçiriyor onu. Giderek
kişinin vazgeçilmezi oluyor ortaya çıkan, hem de kıymetlisi ve
yaptığından haz alıyor. Belki yaşamında ilk defa yaptığı şey haz veriyor
ona. Zira tatmin sağlıyor yapılan ve haliyle iç huzuru getiriyor. Bu
yüzden bir başlayan ve işin lezzetine varan bir daha kolay kolay bloğunu
bırakamıyor.
Giderek
hobilerini, ürettiklerini, elde ettiği kazanımların cümlesini işe
çevirenler de oluyor, bu da ayrıca güzel birşey çünkü hayatta çok zor
yakalanan ve çok az kişiye nasip olan -sevdiği işi yapmak- dediğimiz şey
oluyor. Yani;
-Kişi daha önce hor görülen, bir kenara itilen hobi, üretim, emek, sanat nevinden şeylerle hemhal olunca, kısaca sevdiği şeyi yapınca, hatta ve hatta sevdiği şeyi işi yapınca tatmin oluyor ve iç huzuruyla doluyor.!-
.
Yanısıra başka etkin artılar var; bunlardan birkaçını madde madde yazayım:
1- Blog
yaşayan, dinamik bir yer. Burada karşılıklı bir konuşma hali var. Bu da
bloğa canlılık katıyor ve bu canlılık yazana da, okuyana da yansıyor.
2- Blog
yazarken başka blogları okumak da kendiliğinden oluşuyor ve bu da blog
ortamına ekstra bir hareketlilik katıyor. Üstelik bu yolla hayata dair
pek çok yerde bulamayacağımız bilgiye ve tecrübeye çok kolay yoldan
ulaşmak mümkün.
3- Blog
yazmak araştırmayı gerektiriyor ve bu da öğrenmeyi ve gelişmeyi
getiriyor. Ben 3 yılda öğrendiklerimi anlatsam burdan köye yol olur
sanırım.Ve bu öğrenmelerimden çok memnunum hatta bu işe bundan sebep de
tutkunum.
4-
Karşılıklı konuşma hali, diğer blogları okuma, ortamdaki dinamizm
yepyeni keşiflere de imkan tanıyor. Hem kendine, hem de dünyaya dair.
5- Normal
hayatta karşınıza çıkamayacak denli karmaşık bir arkadaş kitlesi edinmek
mümkün. Bu tek başına bile çok iyi bir sebep burada olmak için.
Çeşitlilik, renklilik var. Ve bu çeşitliliğin bayıldığım çeşitli sesleri
ve fikirleri var.
6- Bu çok
önemli ve içimi hoş eden birşey benim: Son dönemlerde reel hayatta
varolan keskin ayrımlar, bölünmüşlük, sert kıvrımlar ve önyargılar
kırılıyor burada. Bir blog yazarı bir diğerine dünya görüşü nedeniyle
çemkirmiyor bilakis normalde hiç biraraya gelemeyecek iki zıt kutup
(gibi görünen kişiler) birbirlerine yaklaşıp, yakınlaşabiliyor ve
önyargıların saçmalığı ortaya çıkıyor. Zihinlerdeki kalıplar bu yolla
kolayca kırılıyor. Farkediliyor ki, çok uzak görünenin de beş parmağı
var kendisininki gibi. O çok uzak gördüğü kişinin de benzer kaygıları,
acıları, üzüntüleri ve basit sevinçleri olduğunu farkediyor hasılı ve o
uzaklık çoğunlukla eriyip gidiyor.
7-
Öylesine hızlı bir dünyada yaşıyoruz ki, birşeyi iyi yapan, emek
harcayan derhal ayıklanıyor ve ortaya çıkıyor. Ve büyük ihtimalle de
kıymeti biliniyor.
.
Olumsuzluğa
gelince; benim gibiler için fazlaca ortada olma riski var. Ama dileyen
onu da bertaraf edebilir, yani bloğunu kişiselleştirmeyebilir. Bir de
hayattaki gibi her konuya her konuda konuşanlar hep var, bunlar sinir
bozabilir ama aldırılmayabilir. Mümkünse elbette:)
Bu yüzden
ahkam kesmekten ziyade içten samimiyetimle bir kez daha diyorum ki;
uyduruk da olsa, taklit de olsa, iki kelamla da başlansa bence herkes
blog tutmalı. Sırf iş, kazanç, şöhret gibi düşünmeyin blog iç huzurunu
yakalamanız için bir fırsat olabilir.
Nasıl
yazmalı derseniz; başlayın derim… sebat edin.. sevdiklerinizi içine
yerleştirin.. ama gezin de, görün de… size taklit gibi görünse de
yazın, çizin vesaire…
Nasıl fırsat bulacağınıza gelince… birşeyleri varsın eksik yapın ama yazın.. İstek ve şevk çok önemli bu işte…
.
Bir sonraki yazıda blog vesilesiyle sevdiği şeyi işi yapanları yazmaya çalışacağım.
Siz de aklınıza gelenleri yazarsanız iyi
bir blog kaynağı oluşturabiliriz. Ve belki daha faydalı birşeye vesile
olabiliriz. Teşekkürler herkese!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder