Efsanevi
komedi filmi Davaro’da, Şener Şen’in unutulmaz gömülme sahnesi vardır
hani; öldüğü düşünülen Sülo’nun üstüne toprak örtüldüğü sırada toprak
hareketlenir ve gömenlerin herbiri çil yavrusu gibi etrafa dağılırken o
müthiş replik dile gelir: Toprak kabul etmi! (Bknz. Davaro Mezar Sahnesi)
Günlerdir
dilimde bu replik var. Zira problem derecesinde farklılık gösteren
Selim’in bünyesi, tıpkı yukarıdaki gibi; normal eğitim sistemini kabul
etmiyor, edemiyor! Başkaca bir izah bulamıyorum.
7 yaşına
henüz girmiş bu çocuğun gittiği 5. okul bu. Tamam bu sayının artmasında
bizim sıklıkla yer, ülke değiştirmemizin de etkisi büyük ama şu da net
ki; ne zaman alelade bir okula gitse; yalan yanlış da olsa bir şekilde
herkesin sisteme girdiği yerde, bilinçsiz de olsa direnişe geçti Selim.
Ve ne zaman özene bezene, içinde hakkaniyetli öğretmenlerin, üzerinde
düşünülmüş yenilikçi sistemlerin olduğu bir okula gitse kendiliğinden ay
gibi parladı Selim. En çok rahat ettiğimiz yer ise ilginçtir ki, Üstün
Potansiyelli çocukların eğitim gördüğü sınıf oldu. Sabah 9, akşam 6
gittiği, neredeyse hiç başıboş bırakılmadıkları, oyun adı altında, türlü
materyalle sayısız bilgiyle donatıldıkları bu yerden hiç şikayetçi
olmadı Selim, bilakis hemen her sabah büyük bir iş iştiyakla ve iştahla
okula gitti. Şu kesin ki; işini gönülden yapan, yeniliğe açık olan,
çocuklara göre şekil almakta zorlanmayan ve eğitimi kırılmaz bir duvar,
sert bir kalıp gibi değil de dinamik bir yapı olarak algılayan
öğretmenlerinin büyük payı vardı bu memnuniyette ve mutlulukta.
Ve şimdiki
durumsa birçoklarının bildiği gibi; gene sahnede Selim, gene şuursuz
ama çıldırtan bir direniş. Şüphesiz sebepsiz değil ama bu da artık mevzu
bahis edeceğim şey değil.
.
.Se
Yaşadıklarımdan
onlarca tecrübe edindim. Zihnimde sayısız fikir türettim, olmaz
dediklerimi bile oldukça olağan kabul ettim, inceledim. Ve bütün konuyu
derlediğimde şuna kesin kanaat getirdim:
“Öğrenim; insan fıtratına işlenmiş harika bir güdü, Yaradandan gelen büyük bir lütuf ve ikram, hakiki bir nimet ve yaşamsal bir ihtiyaç! Bildiğimiz anlamda eğitimse koca bir fiyasko!”
Şu anki
vaziyet içinde, devletlerin uyguladığı politikalara göre eğitim
dediğimiz şey; beyinleri dümdüz etmekten öteye geçemiyor. 7 yaşına henüz
girmiş bir çocuğun anladığını (Bknz. Small Brain)
birileri ya anlamıyor ya da anlamak istemiyor. Bu sistem; sığ beyinli,
kalıplaşmış düşünceli, hayalgücünü yitirmiş ve gerçekle fazlaca
ilintili prototipler üretmeye endeksli! Farklı çocukları direkt
reddediyor ve -her ne şekilde olursa olsun-
farklılıklarını yontup alelacele sisteme sokmaya çalışıyor. Evet bu
şekilde sistem işliyor, çarklar gene kusursuzca dönüyor ama bireysel
anlamda bazen sebebi aşikar bazen de gizli mutsuzluk ve huzursuzluk
başlıyor. Zira kişi kendi rızası ve içten gelen dürtüsü ile doğru
davranış biçimine ulaşamadığından, ancak böylesi bir eğitimle zapturapt
altına alındığından çatlaklar başlıyor. Belki cani olmuyor bu kişiler
ama mutlu yetişkinler de olmuyor! Bilakis çoğu ne istediğinden habersiz,
mutsuz ve huzursuz bireyler oluyor.
.
Buraya
gelmeden önce sanıyordum ki, gelişmiş ülkelerde birçok şey farklı, hatta
harika. Herşeyi öyle sanıyoruz ya da sandırılıp kandırılıyoruz ya. Oysa
bizde hiç olmazsa eğitim konusunda değişim var, dinamizm var, hareket
var, yanlış uygulamalar da olsa hatayı düzeltmeye ve yenilenmeye razı
iyi kötü bir oluşum var. Avrupa gibi yerlerde ise oturmuş bir sistem,
sistemin oturmuşluğuna çok fazla güvenen, bu yüzden elini kolunu
oynatmaya asla ve kat’a meyletmeyen, verilen müfredattan bir gıdım öteye
geçemeyen, geçerse öleceğini zanneden ve değişimden ölesiye ürken evrak
memuru zihniyetinde eğitimciler var. Ben şunu anladım: bu tip ülkelerde
birşey yürüyorsa kesinlikle ama kesinlikle başka bir alternatif
düşünmüyorlar ve biri çıkıp da bir başka alternatif sunduğunda ise
bundan vebalı gibi kaçıyorlar. Burada da olan tastamam bu!
.
İşte tam
bu noktada aylardır taslaklarımda bekleyen şu iki video imdadıma
yetişiyor adeta. Ken Robinson’ın Okullar Yaratıcılığı Öldürüyor ve
Başlasın Öğrenme Devrimi adlı iki Ted Söyleşisi harika. Tam da yarama
dokunuyor söyledikleri. O da İngiltere’den Kaliforniya’ya taşındığında
benimki gibi iyi beklentilerle gidip eğitim sisteminin benzer yavanlığı
karşısında hayal kırıklığına uğramış olmaktan bahsediyor.
İzleyin büyük keyif alacak ve üzerinde çokça düşüneceksiniz.
.
.
Bu iki
söyleşiyle bende pek uzun bir hikayeye dönüşen eğitim mevzusuna girişi
yapayım. Yolum uzun, bu yüzden bir türlü girişi yapamamıştım. Ama şimdi
yazmak ihtiyacındayım. İyi niyetli fikirlerin istişaresi de bir başka
yazma sebebim.
Sırada
türlü alternatifler; Free Schools, Home Schooling var, Montessori
hikayem ve Waldorf okulu gezintilerim var, eğitime çemkiren filmler ve
şarkılar var, hasılı merak edene var da var…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder