31 Aralık 2012 Pazartesi

Bir Yılın Lezzet Anatomisi



.

İstanbul’a veda ettim. Mavi Gözlü Koca Deve. Yedi Tepeli Kutlu ve Aziz Şehre. Hem Ana gibi, hem Yar gibi Sevdiğime.  Ne zaman olursa olsun ona döneceğimi bildiğime. Vazgeçemediğime.
.
New York’a gittim ilk kez. Gezdim, gezdim, gezdim caddelerinde…  Canım Esma, Esra ve Münire ile ilkin ve sonrasında küçük ailemle.
Şükürler olsun basit, adi, ucuz isteklerimi dahi dikkate alıp, değer verene ve yerine getirene!
.
Selim’i Doğal Tarih Müzesi’ne götürmek başta Selim olmak üzere tümümüze çok iyi geldi lakin arkadan Central Park kazası gerçekleşti. Olacak iş değildi ama göletlerden birinde kocaman bir Su Kaplumbağasına kaptırdı Selim elini. Korkudan şaşakaldığımız o anı gülümseyerek anımsıyoruz şimdi neyse ki.
.
Çıktım meşhur binalarından birinin tepesine ve seyrettim alemi bu yerde. Elimde kameram, ayağıma dolanan iki kaynaşık bebeyle zor ama güzeldi gene de.
.

New York’un gündüzlerini ve gecelerini seyrettim. Akşamları akın akın Broadway’e giden insanlara epeyce imrendim. Ve bir dahaki sefere inşaallah diyerek dileğimi sahibine teslim ettim.
.

New Jersey’e geçtik. Günbatımıyla Amerika’ya veda edip İskoçya’ya doğru tatlı bir heyecanla hareket ettik.
.

Yılın diğer yarısı Güzel İskoçya’da geçti. Keskin izleri oldu İskoçya’nın hayatımda, güzelliği de, güçlüğü de ha keza. Ama benim gönlüm güzelliklerini görmekten ve buraya koymaktan yana. Değil mi ki;
“Güzel bakan güzel görür, güzel gören güzel düşünür ve güzel düşünen hayatından  lezzet alır!”
felsefesindeyim o halde  güzel görme zannı ve ümidi içinde sabitlemeliyim kendimi . Kaldı ki hüsnü zan beslemek içimden geliyor şükürler olsun ki.
.
Glasgow Bilim Merkezi ile tanıştık ilkin.  Yerleştirildiğimiz otel Bilim Merkezi’nin tam karşısındaydı. Aramızda sadece minik bir nehir vardı, onu da hemen yanıbaşımızdaki köprü vasıtasıyla geçiyorduk. Ve Selim ve dahi Kerim bu yerde mest oluyordu. Zira burada büyük küçük herkese bilimi sevdirecek ziyadesiyle materyal, aktivite, atraksiyon vardı. (Yazmalıyım buraya dair, yazmalıyım)
.


Güzel kasabamızla tanıştık. Şimdi Selim’in okuluna giderken hergün geçtiğim mini minnacık ama bana çok sevimli ve sıcak gelen çarşısı ile tanıştık.  Bu yolun sonu ise dağlara çıkıyor üstelik. Büyük, devasa ve yemyeşil kayalık İskoçya dağlarına.
.


Ağacımla tanıştım. Evime giden yol üzerinde her yanından geçişimde selamlaştığım ve dahi selamını aldığım. Benim güzel ağacım; heybetli, asaletli ama hem de mütevazi. Çok seviyorum kendisini.
.

Evimle tanıştım. Buradaki birçok eve göre küçük ve mütevazi ama bence sıcak ve sevimli.
.


Parlak İskoçya Güneşi ile tanıştım. Bir göründü mü manzaramı HD yayına geçer gibi keskinleştiren, canlılık ve dirilik veren ve tüm çekincelerden uzak pencerelerimden içeri cömertçe giren ve evimin her köşesini ziyaret eden.
.

Bahçeye çamaşır asma seremonisi ile tanıştım. Bu duygunun tarifini daha önce defalarca yazmıştım.
.





Çocukluğuma dair binbir çağrışımda bulunan onlarca şeyle tanıştım. Hem de çocukluğumun geçtiği yerden fersah fersah uzakta. Misalen; ilk kez kullandığım etamin yastıklar, kiraz desenli bardaklar, puantiyeli ve çiçekli kumaşlar, emaye kaplar, kovalar, tencereler, kolonyalar, dışarı asılan çamaşırlar zaten var ama bir de bunların Kış soğuğu kokanları var ve hele hele buz tutmuş çamaşırların kendine has kokusu ve donmuş, katlarken çatırdayan anne tülbenti daha neler neler var….

.

Harika renkte güller ve gül demetleri ile tanıştım. Hele şu turuncu gibi olanı çok sevdim.
.


Erken başladığım günün leziz kahveleri ile tanıştım. Kahvemi içerken soluğum enfes hava altında sayısız kare yakaladım.
.

Bol yağmurla tanıştım. Ve yağmur vuran camların hemen yanında sıcak bir ortam hazırladım. Bergamot aromalı çayım kahveden sonra en iyi arkadaşım.
.


Bahçeyle ve bahçe işleri ile tanıştım. Çim biçme, ekin ekme, ağaç budama gibi. Isırgan otlarının delice yanıklarıyla tanıştım. Ve tüm bu işler sırasında çocukların nasıl mutlu olduklarıyla tanıştım.
.

Sokak hayatıyla tanıştım. Çocukların kapı önünde oynamalarıyla, mahalle arkadaşı bulmalarıyla, bu arkadaşların sık sık kapımızı çalmasıyla  tanıştım.
.

Sincaplarla tanıştım. Hem ürkek ama hem de cesur olmalarıyla, sevecen ve haşarı oyunlarıyla, birbirlerini kovalayarak ağaç kovuğuna kaçmalarıyla, bahçede oyuklar kazmalarıyla ve bu oyuğa yemişlerini saklamarıyla, bir bahçeden ötekine şimşek hızıyla sıçramalarıyla, bazen pencere önüne dek tüneyecek kadar umursamaz olmalarıyla tanıştım. Ve garip sesleriyle.
.




Enfes gündoğumları ve günbatımlarıyla tanıştım. Neredeyse her rengi ve her rengin envai çeşidini barındıran gökyüzü sanatıyla ve bu sanatın coşkusuyla tanıştım.
.

Gündoğumlarının taze kahvelerinin lezzetiyle tanıştım.
.

Basit kahvaltılarla tanıştım.
.

Festivaller şehri Edinburgh’da festivallerle tanıştım.
.

Doğal Sanatla ve bu sanatın sanatçısının mutluluğuyla tanıştım.
.

Her çizimin yahut her resmin klasik bitimiyle tanıştım: illa ki el boyama ya da çizme. Dövmeli bir adamı gördüğünde, sanırım bir yetişkinin bunu yapmış olmasının verdiği hayret ve heyecanla -anne bak adam kendini çizmiş- diyerek sevinen bir çocukla tanıştım.
.

Çok sevdiğim Costa Kahveyle tanıştım.
.


Işıkla ve ışık oyunlarına düşkünlüğümle tanıştım.
.
.

 Penceremden içeri dolan Kış güneşinin bana verdiği coşkuyla tanıştım.
.

Korkunç (!) bir ejderhayla tanıştım. (Ah bilse bu ejderha hiç korkunç olmayıp ne de sevimli olduğu halini.)
.

Kalem sevdalısı bir çocukla tanıştım. Öyle ki sıkı sıkıya tutup onunla uyuyor. 
.



Yeni şarkılarla yeniden tanıştım.
.

Okula giden tek yolda sayısız lezzetle tanıştırıldım.
.

Bir çocuğu okula götürme ve getirme eylemiyle tanıştım. Ve geç kalmaktan ödü korkan bu annenin, bahçede epeyce bekleme haliyle.
.
Büyük oğlumun vesilesiyle yıllardan sonra dersle tanıştım. İngilizce dersi vesilesiyle çok sevdiğim kırtasiye malzemelerini kullanma keyfiyle tanıştım yine.
.

Selim’imin kendi kendine, öylesine yazdığı ilk İngilizce cümleyle tanıştım. Ve hem cümle kurmasının sevinciyle, hem de kurduğu cümlenin hüznüyle tanıştım.
.

Canım oğlumun hasta olduğum bir günde yatağıma getirdiği kıymetli hediyeleriyle tanıştım: Çok değerli müzik kutusu, kıtmeyli elastik kurbağa ve çizdiği kuş resmi.
.

Çocuklarımın köpüklerle büyük keyif almasıyla, saatlerce onlarla oynamalarıyla tanıştım. Ve onları özgür bırakmanın onları ne de mutlu ettiğiyle tanıştım.
.


Bol köpüklü leziz kahvelerle tanıştım.
.

Bloom.fm ile tanıştım. Artık elimden düşmüyor hiç telefonum öyle ki evde telefonu cebime atarak dolaşıyorum.
.

Bir çocuğun kendine yaptığı desenlerle tanıştım. Tabii abiden gizlice kaçırdığı bantlarla.
.
Bir çocuğun büyürkenki çeşitli hallenmeleriyle tanıştım.
.
Instagram’da mevzu bahis edildikçe dikkatimi çeken; küçüğümün kirpiklerinin ıslanınca hepten Türkan Şorayvari olmasıyla tanıştım. (Birşeyin daha farkına vardım: bakışlarını da benzetenler çıkıyor, misalen Deyda:) ve evet annemin gençliği benzermiş gerçekten Türkan Şoray’a)
.
Bir çocuğun uyku haliyle ve en çok da uyumaya giderken hasbihal ettiği binbir çeşniyle tanıştım.
.

Aynı çocuğun gündüz uykusundan sonra binbir havası, cakası, afrası ve tafrası ile tanıştım:)
.


Eşyalarımızın gelmesiyle eskilerle yeniden tanıştım. Misalen üstteki kendi ördüğüm battaniye çok gerilere götürdü beni. Bir de patchwork olan vardı sanırım o da nakliye hırsızlığı içinde kayboldu gitti. Kahve makinamız da bozuk çıktı. Zaten İngiltere’de Tchibo da kapanmış ne yazık ki. Neyse bu konu can sıkıcı değil mi ?
.

Uzun uzun gitmelerle tanıştım.
.




Ve yollara dair ne varsa, ona meyleden yanımla tanıştım. Yol tabelaları, yolculuk tabloları, telefonuma kurduğum görmek istediğim şehirlerin hava raporları, dünya haritaları, atlaslar ve küreler…
.

Benimle birlikte aynı şeylere düşkünlükleri artan çocuklarla tanıştım. Gözlerini kapatıp, küreyi çeviren ve eli nereye denk gelirse oraya gideceğine dair oyunlar oynayan çocuklarla tanıştım. Ev-vet, işte benim çocuklarım:)
.

Çocuklarımın arasındaki enfes diyaloglarla tanıştım. (Keşke kaydetmek mümkün olsaydı herbirini ve dinlemek tabii)
.

Çok güzel manzaralarla, temiz banklar ve içi gül dolu parklarla tanıştım.
.

Ve bu banklarda otururken rüküşlüğümün farkına varmakla tanıştım. Yeni bir Aysel Gürel’in doğuşuyla tanıştım ve işin ilginci -ye kürküm ye- derdi olmasa bu halime aldırmayan tarafımla tanıştım.
.
İskoçya’da ilk karla tanıştım.
.








İskoçya’nın Kış’ıyla tanıştım. Ve içimi ısıtan manzaralarla.
.

Büyük oğlumun ilk kardan adamıyla tanıştım. Üstelik oğlum okuldayken giderek eriyen karlar sebebiyle gülen kardan adama dönüştü Selim’in bu eseri ve çok hoşuma gitti o ifadesi.
.

Gene büyük oğlumun yabancı bir kültürle ilk deneyimleriyle tanıştım ve de bizim elbette. Misalen Selim’in okulunda Christmas gösterisi oldu. Selim korodaydı. O nispeten alışmıştı da biz tam acemi çaylaktık. O gösteride ne yapıldı, ne edildi, ne anlatıldı bir gıdım birşey anlamadım. Yukarıdaki fotoğrafta da Selim, Noel Babadan ya tutarsa misali oyuncak istiyor ve ona kendi diliyle yazıyor: Santa Claus , i need a toy, a surprise: yani şöyle ki: Sevgili Noel Baba, bir oyuncağa ihtiyacım var (eminim vardır:)) ve süpriz olsun.
.

Karlı ve buzlu çatılara güneş değince başlayan erimey ve buharın ışıkta muazzam dansıyla tanıştım.
.

Eve gelen kartlarla ve bizim komşulara dağıttıklarımızla yeniden kart gönderme eylemiyle tanıştım. Hem de çocukluğumdaki gibi, karlı, simli kartlar bulmuştum.
.

Karlı günlerde hem basit, hem karma kahvaltıların hazzıyla tanıştım.
.

Sırlı ağacımla tanıştım.
.

İngilizce Scrabble oynayan oğlumun bana uğrattığı hezimetle tanıştım:)
.
Yanısıra oyunu takip eden küçüğümün kendince dizdiklerinin ilginçliğiyle tanıştım.
.








Gene küçüğümün sayısız marifeti ile tanıştım. Sessiz ve derinden ilerleyişleriyle, biz çok da dikkat etmeden onun kendince öğrendikleriyle tanıştım. Misalen; mıknatıslı küplerden roket tutkusuna binaen roket yapması, elinden kaçırdığımız makası ele geçirdiği anda kesme çılgınlığına tutulması, origami ile uçak yapmaya çalışması, ilk belgeselini çekmeye hazırlanan Selim’den arta kalan zamanda makinaya ulaşma gayreti, telefonu ele geçirdiği bir anca sanatıcını icra etmesi (renkli kilimi çekmesi gibi) motor sevdası ve o andaki harikulade (!) hali…
.

İskoçya’nın Highland dedikleri, doğası harika bölgesinde harika bir yerle tanıştım.
.



Çiçeklerle tanıştım.
.




Çok sevdiğim pastel renklerle karşılaştım.
.


Çok canlı renklerle karşılaştım. Beri yandan Instagram’da bu sebzelerle ne yaparım diye bilenlere danıştım. Seviyorum oradaki kaynaşmayı.
.

 Sayısız kahve fotoğrafı yakaladım. İşte en sevdiklerimden biri.
 .
Büyük elimi öperken, geri kalmak istemeyen küçüğün de bulduğu ilk eli; yani büyüğün elini öpmesiyle tanıştım ve bundan büyük keyif aldım :)
.

Artık fotoğraf çektirmek istemeyen Selim’in büyüme alametleriyle ve; ancak dinozor olmuş ayaklarımı çekebilirsin, diyerek uzattığı ayağıyla poz vermesiyle tanıştım. Ama o bile rahat değil gördüğünüz gibi:)
.













Sayısız ıvır zıvırla karşılaştım. Ve bu ıvır zıvırla içime giren coşkuyla tanıştım. Zaman zaman heveskar alışverişler yaptım. Misalen yeşil deri eldivenler aldım ama ne bunları giyecek hevesim ve ne de uygun kılığım kıyafetim var. Üstelik gene şişmanım ve şişmanken kendimi hiçbirşey yakıştıramıyorum. Sonra renkli bir yüzük ve küpe aldım ancak onlar da dolapta kalakaldı. Karlı temaların birçoğunu bile rafa kaldırdım.
.

Meşhur Cath Kidston ile tanıştım. Ve ala ala bu kaşıkları, bir de telefon kılıfı aldım.
.

Ve en sevdiğim mağaza: TKMaxx ile tanıştım. Gidersem bir tek buraya gidiyorum. Zaten uzun zamandır AVM’lere gidemiyorum, zira oralarda  boğulacak gibi oluyorum.
Bu mağazanın en büyüklerinden biri; Glasgow Fort denen bir merkezde. Açık bir alana kurulmuş epeyce mağaza var burada. Üstelik buradaki birçok alışveriş merkezi ve mağazanın aksine, gece 10.00 a dek açık.
.
Annemin güle gül değil de, Gül’ü Muhammed-i deyişini anımsatan bu sade şişeyle karşılaştım ve şükürler olsun aldım. Bunu heveskar ve boş alışverişlerimden saymıyorum. Zira sıkıp sıkıp dalıyorum.
.

Bana mutlu hikayeler anlatan karlı kürelerin en güzeliyle karşılaştım. Bir gece, yalnızca bir gece kurup kurup şarkısını dinledim ve dönen karlarla birlikte yazdığım hikayelerin içine girdim. Sabahında kırılmıştı, bir benzerini de bulamadım. Biraz içimde kaldı sevdası.
.

Gülom‘un hediyesiyle yeniden karşılaştım. Ve uzun zaman sonra birşeyler okumaya başladım.
.

Edinburgh’daki Butterfly & Insect World denen yerde canlı ve kocaman kelebeklerle tanıştım. Bunların birçoğu İ. nin ellerine toplandı.
.

İçinde ağaç olan her şeye sevdalı yanımla tanıştım. Misalen bu kütüğü hiç düşünmeden alıp ışıklandırdım.
.




Hasılı hayat gibi, girintili çıkıntılı üstelik de keskin hatlı bir yıldı benim için 2012. Dediğim gibi ben bu yılın güzel tarafında kalmaya ve onları yazmaya çabaladım. Zira güzel düşünmek ve güzel hatırlamak arzusundayım. Ve bu yılı sayısız şükürle de kapatmak zorundayım. -Şükrün nimeti arttıracağı- vaadi bile tek başına iyiyi yazmam için yeterli.
.
Dilerim herbirimiz için, ülkemiz için, insanlık için huzurlu, sağlıklı, muhabbetli ve bereketli bir yıl olur 2013. Dilerim sadece bir rakam değişmez, dünyada iyilik ve güzellik adına çok şey değişir 2013′de.

Hiç yorum yok: