Güneşli ve pırıl pırıl bir Pazar sabahıydı. Son kahvaltıyı ettik Boston’da; Esma’larda.
..Öyle güzeldi ki hava balkonda kahvaltı yaptı çocuklarımız. Selim’in yandaki örümcek adam spreyleri ile vukuatları hiç iyi olmadı ama onun dışında güzel bir sabahtı aslında. Esmam, canım… yolluk bile hazırlamıştı bize o karmaşa arasında. Tutmasam kendimi ağladım ağlayacaktım o yolluk karşısında. Ne becerikli, ne işbilir kadınsın be Esmam, maşallah sana!
Çıktık yola. İlkin kahvelerimizi aldık yanımıza. Uzun uzun durakladık ardından, çocukların klasik ihtiyaçları doğrultusunda. Kusmayı önleyici çubuk kraker, su, tuvalet vesaire…
.Ve nihayet düştük New York yollarına. Otobüs mü, uçak mı derken arabada bulduk kendimizi, bir sebebi, büyük hikmeti varmış onun da.
.Az gittik, uz gittik… Dere tepe düz gittik. Bir an sesleri kesildi çocukların, baktım ki bayılmışlar arkada. Aynen şu poziyonda.
.Çocuklar uyuyunca rahatladık. Sıkılma, çıldırma sesleri kesildi, kusmaya yüz tutma korkusu bertaraf edildi. İ. ile nefes aldığımız bu anlarda kendimizi müziğin akışına bıraktık.
.Bir de baktık ki Connecticut yollarındayız. Daha önce mevzu bahis ettiğimiz birşeyi anımsadık. İ.’nin bir işi vardı bu bölgelerde ve o zaman söylemiştik; bazı yerlerin isimlerinin söylenişi ne güzel diye. Misal, Connecticut, misal Massachusetts. Ve ne tevafuktur ki bu söylemde adı geçen iki yerde de bulunduk.
.Derken yolda birtakım tabelalar gördük. Olabilir mi, olabilir dedik ve çocukları uyandırmadan sadece tabelaları takip ettik. Zira bilhassa Selim için süpriz olsun istedik. Ve bulduk ve durduk!
Yeşillikler arasında güzel mi güzel bir parktı burası. Ve tahminim Boston- New York yolculuğunda uçaktan da, otobüsten de vazgeçip arabaya meyletmemizin bir sebebi de buydu..
.Zira burada bir Dinozor Parkı vardı: Connecticut Dinosaur State Park & Arboretum.
.Çocuklar derhal uyandı. Sanki hissediyorlardı. Derken yerde yer alan dinozor ayak izlerini ve dinozor haritalarını gören Selim şaşkınlıkla bakakaldı. Ama kendi deyimiyle şaşkınlıktan tepki veremiyordu.
.Onca meraka ve heyecana rağmen su delisi Selim her gördüğü suda durdu, zaten hava da çok sıcak ve boğucuydu.
.Derken içeri girmeye koyulduk.
Burada çeşitli ve yoğun dinozor sesleri bizi karşıladı. Eh, biraz da korkutucuydu. Selim de, Kerim de hafiften ürperdi ama her zamanki gibi çocuk merakı korkuyu yendi..
İşte şu gördüğünüz gerçek dinozor ayak izleri ile karşılaştık. Connecticut Vadisi’nde inşaat yapılırken bulunan gerçek izler ve fosiller. Meğerse burası 65 milyon yıl kadar önce dinozorların oynaya zıplaya dolaştıkları vadilermiş. Selim için enteresan bir deneyimdi. Hissediyorum onları dedi.Bu alanda birkaç dinozorun ayak izleri vardı. Ve bu izler basılan düğmelerle aydınlatılıyordu. Misalen bir düğmeye bastığınızda bir dinozorun attığı adımlar tek tek ve sırayla aydınlanıyordu. Bir başka düğme bir başka dinozorun adımlarını takip ettiriyordu.
.
Görüğümüz izlerden çıkarımlar yapmayı öğrendik. Misalen yukarıdaki iz, bataklıkta gezinmiş ve ayak çıkarken tortu yapmış bir izmiş..
.İ. okudu, anlattı, ilgiyle dinledi Selim. Ardından sorular geldi. Gördüğü herşeyi inceledi. Misalen bu fosil yerinden çıkartılamamış ve aynen bırakılmış. Büyüteç sevdalısı Selim için çok cazip olan büyüteçli bölmeler de vardı. Ve çokça video her fosil başında oynatılmaktaydı.
.Bu parkta dinozor filmlerinin oynatıldığı salonlar, gösteriler vardı. Bir de her müzede ve parkta gördüğüm olmazsa olmaz oyun ve keşif odaları. Misalen yukarıdaki gibi faaliyetlerle canlandırma yapmak mümkündü. Gelen çocuğun dokunarak tanımak duygusunu tatmin edecek birşeyler illa ki vardı. Ve bu çok hem çok mantıklı hem de çok faydalıydı. Zira çocuk dediğin sadece bakmakla tatmin olmuyor ve illa ki dokunmak, hissetmek istiyordu. Uygulanan yöntemle de bu güdüleri tatmin edilmiş oluyordu.
.Tabii o oyun ve keşif odasına canına okuyanlar da vardı. Üstelik bahsi geçen dokunduğunuz an canhıraş bağıran bir arızaydı.
.Burada dinozor ayak izlerini kabartma şeklinde çıkaran makineler vardı. Bu izler boyandığında açığa çıkıyordu. Üstelik bunlardan harika kitap ayraçları oluyordu.
.Yanısıra Connecticut Vadisi’nde bulunan değerli taşlardan da örnekler vardı. Ve bunlara dokunmak, duyumsamak da olasıydı.
.Kapalı alandan çıktık. Bu park aynı zamanda Arboretum’du. Yani bitki ve ağaç müzesi bir nevi. Burada çeşitli bitkiler ve ağaçlar vardı. Misalen Selim’den öğrendiğim mavi çamlar vardı.
.Henüz ekilmiş bitkiler ve beyaz çiçeklerle süslü ağaçlar vardı.
.Dinozorların seceresinin işlendiği tabelalar vardı. Ve en güzeli dışarıda dinozor fosillerinin, izlerinin bulunması ve çıkarılmasına dair geniş ve çok eğlenceli bir alan vardı. Burada çocuklar neşeyle ve çığlıklar atarak faaliyet yapıyordu. Uzmanlar eşliğinde. Ne yaızk ki burayı sadece görebildik, içlerine karışamadı Selim zira park kapanıyordu.
.Bu parkta doğa yürüyüşleri yapılıyordu. Ve orman içlerine kıvrılmış uzun upuzun yollar vardı. Bu yollar git git bitmiyordu. Üstelik altımız göletli bir bataklıktı. Ve ben en arkada kalmıştım. Çaktırmıyordum ama çok fena ürperiyordum.
Lakin benim durumumun aksine bu yollarda keyifle koşturan, neşeyle konuşan çocuklar vardı. Bense hep arkadaydım. Korka ürpere yol alıyordum. Ama herşeye rağmen çok iyi hissediyorum.(Bir sonraki yazı büyük final)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder