28 Ocak 2012 Cumartesi

BilimSelim: Nimni’nin Dehşeti



İki erkek çocuk biraraya gelince dahi, ortalık illa ki aksiyon gölüne çevrilir, bilenler bilir. Haliyle okula giden çocukların bu yönde daha da çığrından çıkması kaçınılmaz birşeydir. Zaten epeyce hareketli, aksiyona ve didişmeye meyilli Selim için de durum aynen bu yöndedir. Giderek daha çok sertliğe, kapışmaya, güce odaklanan, elindeki en kırılgan, en zarif oyuncağı dahi -Hiya! dış! dış!- efektleriyle birbiriyle çarpıştıran Selim’in ‘Bale Yapan Yıldız: Nimni’ Hikayesi bu yüzden çok özeldi benim için. Çok da hoşuma gitmişti; sakince ortaya birşeyler çıkarması, yaratıcılığını devreye sokması, dinozor, ejderha, timsah, ejder, yılan hasılı cümle vahşi hayvanat ritüelinin dışına çıkması kıymetliydi benim açımdan. Zira çok uzun süredir naif resimler çizmiyordu. Haliyle bu seriyi devam ettirmesi için onu epeyce teşvik ettim. Teşviğin baskıya dönüşmesinden korkarak da belli belirsiz yönlendirmelere giriştim. Nimni’ye övgülerimi, renkli çizim kalemleri, defterler vs. ile süsledim. Sonuçta Selim yeniden Nimni’yi çizdi ancak hikaye çok değişmişti. Şöyle ki;

 Nimni'nin DehşetiÖnce herkes mutluymuş. Ve güleryüzlü.

Nimni'nin DehşetiVe maaile bu evde yaşıyorlarmış. Ev de güleryüzlüymüş. Kapılarını çizerken tahtadanmış dedi ve hikaye o an aldı başını gitti. Hikayenin akışına bıraktı kendini Selim öyle ki.


Nimni'nin Dehşeti

Nimni'nin Dehşeti

Nimni'nin Dehşeti
Görüldüğü gibi bir yerde hayvanat meşgalesi ayyuka çıkıyor illa ki. Ve muzırlık ve şiddet ve gerilim. Bir de hayvan sevgisi tabii. Öyle ki tahtakurularının başka türlü ölmesine gönlü el vermedi.

Hiç yorum yok: