5 Eylül 2011 Pazartesi

Mutluluk Dersleri 6

Mutluluk Dersleri 6

by Deli Anne on 05/09/2011

Mutluluk; bazen tekdüzelikte. Misalen; sabahın ilk kahvesini keyifle içmekte mutluluk. Hele ki anne, evde zaptedilemeyen büyük çocuğu emniyetle okula göndermişse ve hele ki büyük çocuk sevinç çığlıkları atarak okul servisine binmişse. Hele ki küçük çocuk sessizlikten istifade derin ve uzun bir uykuya geçiş yapmış ise. Ve huzurlu ve ninnimsi bir müzik var ise evde. Hem anneye, hem bebeğe iyi gelen; misalen şöyle; dinle


Mutluluk; bazen tekdüzeliğin delinmesinde. Misalen, çocukların kahvaltısını hazırlamadan daha, çarçabuk hazırlanan kahveyle, içercesine okumaya koyulmak kitapları. Hele ki bu kitap, o sırada okunmakta olan kitaba rağmen ise. Hele ki bu kitap kalbe dokunan cümlelerle, tam vaktinde,  tevafuken karşıma çıkmış ise. Ve hele ki bu kitap; sevdiklerimin harmanı ise ve çoktandır ihtiyacım olan şeyse.

Mutluluk; tutkunu olduğum Aziz İstanbul’un güzelleştirdiği bu köşecikten her geçişte, iyi hissetmede ve gülümsemede. Sanki kör mutfağımın, İstanbul’u seyreyleyen büyük bir penceresi açılmış gibi önümde; kulağımda martıların çığlıkları, mavi Marmara uzanmış alabildiğine. Gün güneşli, deniz berrak gökyüzü gibi.  Bir vapur düdüğü, bir de iyot kokusu ile İstanbul duyulu sabahlara uyanmak gibi. Ocakta demlenen bergamot aromalı çayın kokusuna karışan, az önce fırından alınmış taze simit kokuları eşliğinde kahvaltı etmek bu pencere önünde. Hele ki bir de kadim bir dost davetliyse bu seremoniye. Değmeyin keyfime! Hayalde bile iyi gelmez mi mutluluk? Hem en çok hayallerde büyümez mi mutluluk?

Mutluluk; rasgele (!) açılmış bir Mesnevi sayfasından kendimi okumakta; biraz acemilik, biraz tedirginlik ve biraz ürpertiyle.


Mutluluk; ağbinin yokluğunda ayakkabılarını, babanın yokluğunda tablet bilgisayarı aşırıp, müdahale gelmeden, alelacele, kendi minik tezgahına yerleştiren ve işgücünün yoğunluğundan(!) kimseleri farkedemeyecek durumda olan, bebeği seyreylemede. Hele ki bu bebek, günler süren hastalıktan ancak ayağa kalkabilmiş ve normalleşmiş hissi veriyorsa anneye bu şekilde.


Mutluluk; kahveyi, anne yadigarı, pek değerli, çok kıymetli fincandan içmekte. Ve bu vesileyle girip çıkmak geçmiş zaman dehlizlerine. Annem; İçimin gizli yanığı… Şimdilerde akıp giden zamanla dağılan ailem; herbiri küçüklüğümün tanığı! Ve zamanın acımasızlığı! Hüzünle paslaşan bir buruk mutluluk hasılı!


Mutluluk; içine sığmayı ümit ederek, Mevlana Müzesi’nden alınmış bu tişörtün içine şimdilerde sığabilmekte. Her ne kadar tişört enine doğru epeyce genişlemişse de.


Mutluluk; Bir Dinozorsever çocuğun okulun bahçesinden topladığı çer çöpe derin anlamlar yüklemesini seyretmekte. -Bahçede dinozor fosilleri bulduk anne! diyen heyecanlı çocuğun, giderek uydurduğu hayallere kaptırmasına şahit olmakta mutluluk. (Taşlardan biri T-Rex dişi, diğeri: Velociraptor dişi, biri ağaç dalı, biri de dondurma çubuğundan ibaret dinozor kemikleri)


Mutluluk; en tepelerden temaşa ederken, yığınla güzelleme dizmekte bu eşsiz şehre. Ve uğruna yazılmış nice şarkının, nice şiirin içtenlikle içten geçmesine, dile dolanmasına şahitlik etmede.


Mutluluk; pek manidar bulduğum şeker kaplarına nazire yapmakta evde kendince. Geçmişe dalıp biraz hüzünle, şimdiye bakıp biraz şükürle. Ve kaptan şeker aşıran çocukları görüp kendi çocukluğumun zihnime üşüştürdüğü geri dönüşümler eşliğinde.


Mutluluk; tam da yukarda bahsi geçen bir örneği görüntülemekte. 1. Ben sadece altındakine bakıyorum, endişeye mahal yok! 2. bir parça yaklaşıyorum çaktırmadan. 3. Sadece dokunma güdümü gideriyorum, başka bir emelim yok. 4. Biraz kapak kulbuna dokunuyorum, ah pek de ağır! kaldıramıyorum!


Mutluluk; gül yapraklarının karıştığı yeşil çayın enfes lezzetinde. Üstelik gül kokusu eşliğinde.*

Ve elbette şükürler olsun mutluluğu verene, verip de farkettirene. Ve  ilhamından bir zerreye dahi olsa erdirene.
—————————————————————————————————————————————————————————-
*Doğadan Büyülü Bohça – Güllü yeşil çay. (OİP‘in dediği gibi bu çayı alın alın ve bana duacı kalın:))
Bunlar da ilginizi çeke

Hiç yorum yok: