Önceki
gün kıyım edilmiş evlilik yıldönümleri, uzun zamanın birikmiş
yorgunluğu üzerine içlenmiştim ya hani. Sabahında ayaklarım Kadıköy’e
sürüdü beni. Kitapçılarda saatler geçirdim ve bu anların tesiriyle an be
an keyfe geldim. Derken gözüme bir kitap ilişti, ki, tüm sıkıntılarımı
bertaraf etti. Yetmedi bir de şükrettim; iyi ki bunca sıkılmışım, iyi
ki kitabın -GEL!- diyen çağrılarına kulak asmışım dedim.
Öyle bir kitap ki; ismi, cismi, verdiği hissi tüm duyularımı harekete
geçirdi ve tastamam aşka çağırdı beni. Zaten bilirim, terapim bellidir
benim; -Aşktır!- ihtiyacını hissettiğim!
Kerim, dönüş yolunda uyudu. Ben de
parkta, uyanmasını bekledim. Beklerken kitabı açtım, bir müddet
yapraklarında gezinerek sevdim, okşadım. Konuştum onunla, konuştu
benimle o da. Bambaşka bir haller içine girdim. Dünya halelendi, ağaçlar
dile geldi. Rüzgar kulağıma şarkılar söyledi, kuşlar eşlik etti. Sanki
cezbedeydim. Bir ara kitap, -aç beni!- dedi, açtım; HASET bölümüyle karşılaştım.
Hemen kendimi dinledim, bu duygunun tesirinde miyim diye içimi
yokladım. Sanmıyordum, ya da öyle umuyordum. Okumam bitti, kitabı
kapattım. Haset öylece askıda kaldı. Derken Kerim uyandı. Yaşadığım
başkalaşım değişmedi, dünya keyifle etrafımda dönmeye devam etti,
Kerim’i de içine aldım öyle ki. Her zamanki telaşlarımdan ve tez
canlılığımdan uzak, aheste aheste, ürkek ve minik adımların peşisıra
gezdim. Emanetçisi olduğum bu miniğin, sıcacık eli avcumda, o nereye
götürürse o yöne gittim. Şükürler içinde ilerledim ve nihayetinde eve
girdim.
Her zamanki rutinimi gocunmadan
uyguladım. Kerim’i sabırla, keyifle, müşfikçe yıkadım. Karnını doyurdum
ve evde kendi haline bıraktım. Vazifemi tamamlamanın verdiği serbestiyle
kahvemi aldım ve bilgisayarı açtım. Ah, açmaz olaydım! Bir mesaj
gelmiş; Nurturia‘dan,
zamanında arkadaşım(!) olmak için eklenmek isteyen ve eklenmiş
birinden. Şikayetçiymiş benim Nurturia’yı kullanma biçimimden. Mesaj ona
göre basit ve sözde iyi niyetli, bana göreyse epey zemheri! Okudukça
haleler kayboldu, dünya netleşti ve tüm çatlakları belirginleşti. Az
önce güle oynaya yanıma gelen ve sevgiyle, şefkatle karşılık bulan çocuk
birden tarafımdan terslendi ve muhtemeldir ki, ne olup bittiğini
çözemeden burkuldu içi, gitti. Hiç suçu yokken kırıldı bir sabinin
kalbi, incindi!* Ne diye; eğrisine laf edene, -nerem doğru ki- diye
cevap veren deveden çok aşağı insanoğlundan birisi, hamaset duygularına
yenilmiş diye. Ne diye; had bilinmezin biri, kendini terbiye etmekle
uğraşmak yerine, terbiyesizce, bilmediği bir insanı terbiye etmeye
kalkmış diye. Ya da kimbilir kimden kaynaklı hoşnutsuzluğunun zehrini
akıtacak birini bulamadı da, o sıra benim yazıma denk geldi diye.
Kendince özenli ama bence son derece sevimsiz ve ağdalı bir dille
çemkire çemkire hem de. Ve kimbilir bu yolla gurur duymuş kendiyle.
Ah bu
küçük insanlar, en büyük hasletleridir; yetemediklerine dil uzatarak
kendilerince büyüklenmeleri! Dememişler mi; kendinizi olur olmaz
yermeyiniz, had bilmezlerin diline düşebilirsiniz. Dememişler mi,
kendinizi gereğinden fazla küçültmeyiniz, densizin birine denk
gelebilirsiniz. Benim kendime
vurmalarımdan cesaret alıp, aynı rahatlıkla bana vurmaya kalkan
cüretkarlar daha önce de karşıma çıkmıştı, şimdi de çıkıyor görüldüğü
üzere!
Mesajı bir başkası bunca dikkate
almayabilirdi ama benim çok takıntılı olduğum yerlere temas ediyor ve
kendimi yazmaktan alıkoyamıyorum. Üstelik öylesine rahatsızım ki başka
hiçbirşey yazamıyorum. Yazık ki, duygularım çok değişkendir, bir olumsuz
sözle alabora olmam çok kolaydır benim. Bir an çok çoşkunken, bir sözle
yerle bir olabilirim! Buyrun, bunu da öğrendiniz!
Meramıma gelince;
İlki; Mesaj dürüst ve samimi değil!
Araya serpiştirilmiş övgüler göz boyamak maksatlı. Minik övgülerin
dışında kalan yerlerde, iğneli ve elektrikli sözcükler kullanılması, ki
bunun da nezaket görüntüsü altında yapılması, anlaşılır dille
söyleyeyim; kısaca SİNSİCE yapılması bende tiksinti uyandırdı. Bir derdi
olduğunda birinin, bunu dolaysız yoldan, direkt yapma cesareti yoksa
susmalı. Ama susmak için kendini bilir olmalı! Kendini bilmiyorsa katrilyon kez düşünüp, bir konuşmalı!
İkincisi; en büyük derdim; EDEP YA HU, EDEP! Hani hep diyorum ya, şu mübarek hadis: YA HAYIR SÖYLEYİNİZ, YA DA SUSUNUZ!
Konuşmak öyle kolay ki, bir kelimenin ağızdan çıkması an meselesi.
Lakin konuşmaya başlamadan evvel kişi içini yoklamalı. Duygularının
halis olduğundan emin ise empati kurmalı! Ben bunu diyeceğim ama
karşımdaki ben olsaydım ne düşünürdüm diyebilmeli! Tabi bunlar için
gerek ve yeter şart; iyi niyetli olmalı! O yoksa çabaların sahte ve
beyhude!
İnsanoğlu ki; deveden öte nerdeyse her yanı eğri iken, nasıl olur da birini eleştirme hakkını kendinde görebilir?
Nasıl olur da; bugün çemkirdiğini yarın bizzat kendisinin
yapmayacağının garantisi yokken, başkası hakkında bu kadar rahat
konuşabilir? Bence böylesi cüretkar insanlar, en emini; sonsuz kere
düşünüp hiç konuşmamalı! Çünkü kirli dilleri, kirletiyor insanlığı ve de dünyayı!
Bir insan
karşısındakine açıkça -gel beni eleştir- demedikçe kimse kimseyi
eleştirmeye kalkmamalı! Benim düsturum budur! Bırakalım batının
eleşelim, eleştirelim ve bu yolla gelişelim safsatalarını, kimsenin
-ene-si hazzetmez eleştiriden, her seferinde gurura dokunur, benliğe
dokunur ve ters teper! Çocuklarımızda bile görmek mümkün eleştirinin
olumsuz etkisini. Benim de hoşuma gitmeyen binlerce şey oluyor,
dilimin ucunda kelimeler sıralanıyor ama tutarım, tutmaya çalışırım
kendimi, SEN KİMSİN Kİ KONUŞUYORSUN derim, KİMSİN Kİ, BEŞERSİN ŞAŞARSIN!
BUGÜN LAF ETTİĞİNİ KİMBİLİR YARIN SEN YAPARSIN! Birinin yanlışını
konuşmaktan haya ederim ben! Hele ki tanımadığım biriyse bu ve hele ki
internet ortamında, maazallah!
Üçüncüsü, internet ortamı!!! Bence
hepsinden önemlisi de bu. Bana diyor ki bu hanım, burada kimisi yakınını
kaybediyor, kiminin çocuğu hastalanıyor ve sen kayıtsız kalıyorsun,
birincisi; sana ne! ikincisi beni mi takip ediyorsun? üçüncüsü nerden,
nasıl bu kadar eminsin? dördüncüsü sen bu densiz mesajı yazarken benim
hayatımda herşeyin yolunda gittiğinden emin misin? Bunca hassas konulara
değinen bir insanın, benim hassasiyetimi göz ardı etmesi ne yaman bir
çelişkidir? Belki ben o sırada öldüm, belki başıma taş düştü! Ve sen bu
durumda kendi derdine düşen taraf olmayacak mısın? Beşincisi, benim her
halimi buraya yazdığım yanılgısındasın! Yanılıyorsun çoooook şeyden
haberdar değil kimse. Olmak zorunda da değil! Altıncısı ve en önemlisi,
bu hanıma yazdığım ilk cümle, keşke tüm bunları söylemek yerine
tutsaydın dilini de, sadece bir hamle yapıp listenden çıkarsaydın! Çözüm
bunca basitken karmaşıklaştırmaktan ne zevk aldın?
SONUÇ:
1. Ola ki Nurturia’ya girerseniz o
hanımdan kullanma kılavuzu edininiz. Zira listenize eklenmek suretiyle
ajanlık yapıyor olabilir. Ayrıca kendini oranın amiri olarak
vazifelendirmiş besbelli.
2. Kendinizi küçültmeyiniz! Hatta
bilakis büyükleniniz! Zira büyüklenirseniz densizlerin muhatabı
olmazsınız. Bizim toplumumuzun çoğu komplekslidir. Büyüklenmek suretiyle
ezici davranabilir ve densizleri sonsuza dek susturabilirsiniz!
3. O hanıma yazdığım gibi, günümü,
aşkımı, şevkimi berbat etmeyi başardı. Gene de hakkımı helal ettim.
Ancak evladımın hakkını Allah’a havale ettim.
4. Bana etrafımdakiler -sen her tip
insanla birarada olabiliyorsun, oysa şu şu insanlar arıza tiplere
benziyorlar, derlerdi aldırmadım hiç. Belki de aldırmam ve evrensel
değil, seçici olmam, seçkin olanlara yakın durmam gerekli!
5. Buluşma, görüşme, tanışma
fasıllarından korktum ben, mümkün olduğunca kaçtım da. Burada böylece
iyiyiz. Çok muhabbet tez ayrılık getirir misali uzak durmak en iyisi.
(Hoş bu hanımla buluşmadık, bu mevzu başka) Zira yüzyüze görüşmelerde ve
belki de görüşememelerde beklenti giriyor araya. Ve sen aradın, ben
aramadım, hep biz gel dedik, sen neden çağırmadın cümleleri sesli yahut
sessiz telaffuz ediliyor ve yıpratıcı oluyor benim için. Belki siz
diyeceğinizi diyor, hayatınıza devam ediyorsunuz (misal şu hanım) bense o
konuda takılı kalıyorum ve günleri kendime de, aileme de zehir
ediyorum.(Bu arada şimdiye kadar ki buluşmalardan epeyce keyif aldım,
ancak sonrasındaki beklentilerden çok sıkıldım)
6. Kitaptaki HASET konusu bu şekilde aydınlandı.
Bunlar da ilginizi çekebilir:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder