Yalnız ve Güzel Kentim
Kirletildin ey kentim! Adına kavga, kan, öfke, kin bulaştı. Adına sevgisizlik
bulaştı. Adına insafsızlık, adına insansızlık bulaştı. Adın uzaklarda
lanetle anılır oldu. Adında acı var, adın da keskin bir ölüm kokusu.
Her acılı haberde yüreğimde yanan bir korun tutuşturduğu sızı var benim
içimde de.
Oysa ne güzel ve ne özel şehirdin Diyarbakır! Oysa ne ulu, ne kadim şehirdin Diyarbakır!
Oysa ne kutlu şehirdin sen!
Sahabe Şehriydin hem. Medine’den sonra dünyada en çok sahabe bulunduran
şehirdin. Halid Bin Velid’in oğlu Hz. Süleyman’ın yattığı nurlu
şehirdin. 5. Harem-i Şerif: Ulu Cami’yi barındıran şehirdin sen!
Oysa edebiyat şehriydin sen!
Cahit Sıtkı Tarancı’nın şehriydin. Ahmet Arif’in, Ziya Gökalp’in, Ali
Emiri’nin, Süleyman Nazif’in. Oysa türkülerin içli sesi Celal
Güzelses’in şehriydin.
Oysa kardeşlik şehriydin sen!
Tarih öncesinden beri var oldun, türlü medeniyetlere toprak oldun sen.
Süryanisi, Ermenisi, Sünnisi, Alevisi, Kürdü, Türkü, Zazası memnun
mesut yaşayan şehirdin. Kimsenin yoktu ötekine üstünlüğü, ne ki böyle
bir düşüncesi birinin. Herkesin birbirini eş ve dost gördüğü mutlu bir
şehirdin sen!
Oysa bereket şehriydin sen!
İçinden geçen Dicle nehri, nehrin üstünde tarihi On gözlü Köprü ve
etrafında yemyeşil, alabildiğine uzanan Efsel Bahçeleri ile çok güzeldin
sen!
Oysa medeniyet şehriydin sen!
Şehri çepeçevre kuşatan surların, incelikli taş evlerin, arnavut
kaldırımlı sokakların, şarkıların, türkülerin, türlü türlü efsanelerin,
kendine özgü mimarin ile çok özeldin sen!
Şimdilerde
içinde çoğalanlardan birileri, gözleri öfkeden alevler saçarak ve
ağızlarından fışkırttıkları beyaz köpüklerle -bu şehir benimdir!- diyor.
Şimdilerde bir kez gelip de sana dokunmayan, yanına dahi uğramayan
uzaktan birileri -o şehri verin!- diyor. Bunlar beni çok acıtıyor.
Biliyorum bunlar seni çok acıtıyor.
Şimdilerde birileri senin ruhuna, kalbine, dokuna, duyguna aksi şekilde kirli oyunlar sergiliyor senin üzerinde. Birileri öğrencileri yakıyor. Birileri sana emanet edilen garip gençleri, üstelik kandil öncesinde
katlediyor. Ve kimbilir bu gencecik fidanları hangi pis emele peşkeş
çekiyor. Ve kimbilir hangi pis emel uğruna anaların, eşlerin,
kardeşlerin yüreğine kor saplıyor.
Biliyorum
bugüne dek, sana edilen zulme büyüklük gösterip sessiz kaldın. Biliyorum
aslının bozulmasına bile karşı çıkmadın. Lakin biliyorum ki can
damarına dokunmalarına sessiz kalmayacaksın. Biliyorum içinde tuttuğun
sahabe ruhunun yüzü suyu hürmetine Rahman’a haykıracaksın. Ve
karşılığını alacaksın. İlla ki alacaksın! Hem de yakında! Hiçbir zulüm
sonsuza dek sürmez ya a canım! Ümitvarım… Güneşli, aydınlık güzel günler
göreceğiz Diyarbakır’ım.
Sana
yamanmış, bin kez dar gelen, küçülmüş, kirli, çamurlu giysileri yırtıp
atacaksın üzerinden ve ışıl ışıl parlayacaksın! Barış kol gezecek
dağlarında, yollarında, en ücra kasabalarında. Ve çığ olup komşularını
da katacaksın bu harmana.
Eskisi
gibi güvenli olacak sokakların. Gençlerin atıp asık yüzü maskelerini,
neşeli olacaklar gene eskisi gibi. Türküler söylenecek bahçelerinde,
küçelerinde* ve dağlarında gene. Seni -Dağlarına bahar gelmiş
memleketimin- diyen Ahmet Arif’in dizesiyle anacağız öyle ki. Çocukların
ellerindeki taşları bir bir alacak, yerine misler gibi öpücükler
konduracaksın. Ve bir de kalem tutturup -Haydi gidin okula- diyeceksin
şefkatle. Anne yüreğine dokunacak halin, sözlerin, başkalaştıracaksın!
Kimbilir öfkeden kıpkırmızı kesilmiş yüzleri bile yumuşatacaksın.
Kimbilir sımsıkı kapanmış yumrukları açacaksın. Ve elele tutuşturup
herkesi eski günlerdeki gibi halaya duracaksın. Yürekler yumuşayacak,
ayrılık zırvaları kül olup uçacak kimbilir!
Ümitvarım… Güneşli, aydınlık güzel günler göreceğiz Diyarbakır’ım.
—————————————————————————————————————————————————————————————-
Uyandığımdan
beri ruhum buruk, ruhum bumburuşuk! Bugün Twitter’da dolanan şu cümle
“Hafif acılar konuşabilir ama, derin acılar dilsizdir” durumu anlatmaya
yetiyor. Acının ağırlığı, masumların katli (:’() konuşmaya mecal
bırakmıyor sahiden de. Ve dilime pelesenk olmuş şu şarkı ne ilginçtir
ki Diyarbakır’lı Ahmet Kaya’dan. “Göğsüm daralıyor, yüreğim kanıyor. Olmasaydı sonumuz böyle. Gözüm yaşarıyor, yüreğim kanıyor. Olmasaydı sonumuz böyle!”
*Küçe: Diyarbakır’ın dar sokakları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder