Burada çocuklar sokakta oynuyor. Eskiden nispeten rahat olan ben şimdi olamıyorum. Tamam sokağımız çıkmaz ama bu birşey ifade eder mi bir manyak için sanmıyorum. Evimize çocuklar geliyor, Selim bazen birilerine gidiyor, hem kaynaşsınlar istiyorum ama hem de endişeleniyorum ve gitmesin istiyorum. Önceki gün karşıma alıp anlatmaya çalıştım; kelimelere ürkek ürkek yaklaşarak, çok düşünerek, kafamda onlarca kez sorgulayarak belki. Ne yazık ki kaçırılan çocuklardan örnekler verdim. Dehşetli akıbetlerini değil elbette ama kaçırılma hikayelerinden bir nebze bahsettim. Zaten endişeli bir çocuk olduğundan bunu yapmam gerekip gerekmediğinden de emin değildim ama ciddiye alsın istedim hem artık 8 yaşında, anlatabilirim bence bazı şeyleri.
Birkaç gün sonra yanımıza geldi: Anne, baba, Kerim size bir şey söyleyeceğim, dedi. Bence bir -Aile Şifresi- bulalım ve biri bize; gel seni şuraya götüreyim derse ya da beni annen gönderdi derse, ya da seni sevdiğin bir yere götüreyim derse şifreyi söyle deriz, söyleyemezse biliriz ki yalancıdır o kişi. Ve onunla asla bir yere gitmeyiz. A, harika bir fikir dedim. Sonra sosyal medyada benzer fikirlerin dolaştırıldığını gördüm, iyi ki… Bence herkes herkesi haberdar etmeli, en küçük bir fayda olacaksa çocuklara, kimse aman benim anlattığımdan ne olur dememeli ve yaymalı bilgiyi.
Kesinlikle bir aile şifresi bulunmalı ve aile dışından yakınlara bile bu şifre verilmemeli.
Güvenilir kimseler dışında tabii, anneanne, babaanne gibi… Şifre başkaları tarafından öğrenilirse derhal değiştirilmeli. Çocuğa bu şifreyi söylemeyen biriyle asla ve asla bir yere gitmemek gerektiği, yalnız kalmaması gerektiği, onunla bir arabaya binmemesi gerektiği vesaire anlatılmalı, tembihlenmeli.
Çocuklara kendilerini koruyup kollayacakları bir koruma alanı (Personal Space=Kişisel Alan) olduğu bilinci yerleştirilmeli.
Buralarda çocuklara en çok kazandırılan şey; ‘Personal Space’ kavramı ya da çocukların daha iyi anlaması için ‘Personal Balloon’ (kişisel balon) Yani birinin bize yakınlaşma derecesini belirleyen o mühim alan. Bilirsiniz hani; her insanın etrafında sınırları görünmeyen, sanki gizlice çevrelenmiş mahrem bir alan vardır. Biri ansızın o alana girmeye kalksa, ister istemez irkilir ve geri çekiliriz. İşte Personal space dedikleri yer tam orası. Burada çocuklara o kişisel alanı daha iyi anlatmak için balon tabirini kullanıyorlar. Çocuklar birbirlerine haddinden fazla yaklaştıklarında -arkadaşının balonunu patlattın- diyerek uyarılıyor ve bu alanın korunması gerektiği çok büyük önemle anlatılıyor. Ki anlatılmalı.
Ne yazık ki bizim ülkemizde böyle bir alan koruması olmadığı gibi, bırakın bunun kural gibi anlatılmasını sokakta hiç tanımadığınız biri şapur şupur öpebiliyor çocuğunuzu ansızın. Tamam Akdeniz insanıyız, sıcakkanlıyız ama ortalık manyak dolu ve biz çocukları, çocuklarımızı korumak zorundayız. Çocuklara -kendilerini koruma alanı- diye bir yer bırakmalı, çocukları bu alanın var olduğuna, en çok saygı duyulması gereken şeyin bu alanın korunması olduğuna lisan-ı halle inandırmalıyız.
Gelişmiş ülkelerde çocuklara dokunmak suç. Bir ebeveynin tek başına gidip bir çocukla konuşması da suç. Olmalı da. İnsanlık, sosyallik, bize göre canayakınlık ne yazık ki bela açabiliyor böylesi berbat bir dünyada başa. Evet güvensizlik var, evet paranoyak ettiler bizi ama, ama işte…
Çocuğun bedenine, istediğine, istemediğine, hissettiğine saygı duymak.
Çocukları öpmeden, sarılmadan izin almak… Ne yazık ki bırakın izni, bırak bırak dese bile çocuk, bozuntuya vermeyen yetişkinler ya gerçekten sinir bozucu insanlar oldukları için, ya da sinir bozmaktan keyif aldıkları için çocuğu daha da sıkboğaz edip öpüyorlar. Sonra çocuk da -bu benim bedenim, ben istemezsem kimse dokunamaz- şuuru oluşmuyor tabii. Bilakis bu yolla -Beni herkes öpebilir, bana herkes dokunabilir- duygusunu yerleştiriyoruz istemeden.
Ben bir süredir kardeşini severken bezdiren, kardeşi hayır deyip kaçmak isterken aman vermeyen Selim’e sürekli şu tembihi yapıyorum; kardeşini çok seviyorsun, anlıyorum, ama seviyor olman, asla ona istediğini yapabileceğin anlamına gelmiyor. Dilediğin gibi çekiştirip öpemezsin, yanında oturuyor dayanamayıp öpüyorsun, anlıyorum çok seviyorsun, ben de öyle oluyorum ama istemezse yapamazsın. Çünkü bu sandığın gibi sevgi değil tamamen zorbalık! Bazen uyarılar işe yarıyor ama bazen gene dinlemiyor uyarıları Selim. Daha da dinletmeye çalışıyorum. Hatta dün akşam kardeşinin istemediklerine, hissettiklerine, bedenine saygı duymazsak yarın (Allah sonsuz kez uzak etsin) kötü niyetli birileri de bu şekilde davranacak olsa, o bunu hak sayıp belki hayır diyemeyecek, belki anlatmaya değer görmeyecek, belki bağırsa kurtulur da bağırmanın işe yaramadığını bilip susacak tıpkı senin onun bağırışlarına aldırmadığın gibi, dedim. Daha ciddi dinledi ama görelim bakalım sonuç değişir mi?
Aile içinde izin alıp öpme, sarılma bana pek inandırıcı ve sıcak gelmiyor, ancak çekirdek aile dışında izin işi olmalı. (Tabii her geleni uyarmak da kolay değil bizim toplumumuzda)
Buraya ilk geldiğimizde arkadaşlarına sarılan Selim’e benzer şekilde anlatmıştım: birbirimize diğeri de istediği sürece dilediğimiz gibi sarılıp öpebiliriz, bu zaten dünyanın en harika duygusu ama dışarıdan birine bunu yapamayız.
Çocuklara ailenin telefon numaraları, ev adresi ezberletilmeli. Ya da üzerlerinde bunların yazılı olduğu bir künye takmalı.
Alışveriş merkezlerinde, büyük marketlerde kısaca kalabalık yerlerde görevlilerin olduğu ortamlarda çocuklarımıza görevlileri tanıtmalı. Ben kalabalık grup halindeki yerlere yönlendiriyorum daha çok, kasa vesaire gibi… (Görevlinin de iyisine rast getirsin Allah)
İnternet ortamında çocuklarınızın okul üniformalı, gittikleri okulun adının görüldüğü fotoğraflar paylaşmamalı. Esasında doğrusu çocuklarımızın fotoğraflarını paylaşmamak, benim de kendime çeki düzen vermem lazım. Yer, yön bildiren uygulamaları da kaldırmak taraftarıyım.
Çocukların adlarının yazılı olduğu giysileri, takıları kesinlikle giydirmemeli.
Dün Fikirdenk’in instagram tavsiyesinde yer alan şu kısa notlar da oldukça faydalı:
- Yalnız yerler güvenli değil. Ben hep arkadaşlarımla oynarım.
- Tanımadığın kişilerden şeker, çikolata, hediye almam. (Bence hiç ama hiçbir şey alınmamalı)
- Ailemden izinsiz arabalara binmem.
- Yardım istersem üniformalı birilerinden isterim.
(Burada gene yukarıda dediğim gibi grup üniformalı varsa oraya yönlendirmek daha mantıklı benim için)
- Kendi adımı, annemin adını, babamın adını bilirim. Telefon numaramızla adresimi de bilirim.
- Su birikintilerine, kuyu, nehir, havuz veya denize yanımda yetişkin olmadan yaklaşmam ve girmem.
- İstemediğim şeylere hemen hayır derim.
- Tedirginsem hemen oradan uzaklaşırım, kaçarım.
- Biri bana dokunduğunda kötü hissedersem, “hayır, bana dokunma” derim! Bu benim en doğal hakkım.
- Sesim alarmımdır benim. Tedirginsem, korkarsam hemen bağırırım. Çekinmem.
(Çocuklarıma tedirgin olduğunuzda, sorun olduğunda ortalığı birbirine katabilirsiniz diyorum hep, makul davranmasınlar istiyorum öyle durumlarda…)
- Başkalarıyla konuştuklarımı aileme de söylerim.
- Bir yere gitmeden önce aileme sorarım.
- Korkarsam, kendimi kötü hissedersem hemen birine söylerim.
(Yaşanılan iyi veya kötü şeyleri aile içinde paylaşmayı hem söylemek hem de yaşayarak göstermek bu yüzden önemli. Aileyle paylaşmayı aşılamak lazım tabii bunun için çocukları hata yaptıklarında korkutmamak da lazım ki çocuk huzursuz olduğunda bizden kaçmasın. Bir yakınım şunu uygulardı; günün belli bir bölümünde, akşam yemeği de çok uygun bunun için; herkes o gün en çok hoşuna giden, gitmeyen şeyleri anlatırdı sırayla. Anne baba da dahil olunca çocuk daha rahat açılabiliyor zira. Bir de gece yatmadan çok konuşkan ve paylaşımcı oluyor çocuklar. O zamanlar da kıymetli.)
- Büyük biri benden yardım isterse, yardım etmeden önce ailemden izin alırım.
Son söz: Önce tedbir sonra tevekkül. Yani elden geleni yapıp, paranoyaklıktan çıldırmak yerine emanetimizin asıl sahibine iltica etmek. Dua, dua… En azından benim için. Neticede ben ancak basit çözümler bulabilirim, bazen yanında olabilirim ama asıl; Koruyucu koruyabilir çocukları ve ancak O dilerse ben çocuğumu koruyabilirim. Ayetel Kürs-i çok kıymetli ve kurtarıcı benim için. Her bir okumada bir koruma kalkanı oluşturulduğunu düşünmek ve bu niyetle okumak çok faydalı, ben ancak öyle rahatlıyorum.
Allah cümle çocukları, çocuklarımızı korusun. Bizi de iyi etsin, iyileri de bizimle muhatap etsin. Kötü olanları da ıslah etsin. Beri yandan; çocukların tümünü bedenen de ruhen de sapasağlam etsin ki iyi yetişkinlerden olsunlar. Amin!
(Benim aklıma gelenler şimdilik bunlar. Lütfen siz de bulduğunuz faydalı bilgileri paylaşın, yayın, etrafınıza anlatın)
Elimizde devlet erki yok. Kişisel olarak yapacağımız birkaç parça şeyden başka birşey de yok. Oysa çölde kaybolan deveden kendini sorumlu tutardı Hz. Ömer ve şimdi kayıp, hunharca katledilen, tecavüz edilen çocuğa çıt diyen bir devlet adamı yok. Eften püften şeylere esip gürleyenler asıl şimdi gürlemeli, gece yarıları kanunları asıl şimdi çat çat çıkarılmalıydı oysa. Vebal çok büyük ama düşünen yok! Herkes gibi onlar da seyrediyor yalnızca. Hatta belki seyretmiyorlar bile.
Bunlar da ilginizi çekebilir:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder