Bizim evde telaş var;
taşınma, toparlanma, yerleşme, yerleştirme vesaire üzerine. En fazla iki
senede bir taşındığımızdan fazlaca bir rehavet var üstümüzde; son
günlere dek hiçbir toparlanma girişiminde bulunmadık ve işin tuhafı
bundan rahatsızlık da duymadık. Eşyaların azlığına güveniyoruz ama
aslında eşyalar o kadar da az değil. Muhtemeldir ki taşınma tecrübesinin
verdiği rahatlıktayız. Zira eskiden bir ay önceden kolileri hazırlayan
ben, şimdi son üç günde hazırlığa başlıyorum.
“Ne acayip yaratık şu insanoğlu; iki senede bir taşınıyorum, taşınırken geride eşya değil basbayağı bir ev bırakıyorum, ama gene de eşyanın hamallığını yapmaktan kurtulamıyorum.”
Eşyadan azade derken içinde kaybolduğum
eşyalar ağırlık yaptı gene üstüme. Pek çok şeyi ayıklamak, dağılmış evi
ve eşyayı toparlamak, kullanmadığımız işe yarar şeyleri, çocukların
temiz giysilerini vesaireyi hayır kurumlarına bağışlamak, kullanılamaz
durumda olanları bir bir ayıklayıp atık merkezine atmak hafifletici olsa
da, yeterli değil. Bir buçuk senede bu ne birikinti anlamayadım. Ama
her neyse bu gereksiz çoğalmadan hiç mi hiç hoşlanmadım. Ivır zıvır
güzel ve cazip geliyor alırken de, adı üstünde ıvır zıvır ve gereksiz
işte ve ben yazık ki evi ıvır zıvırla doldurma yolunda epeyce
ilerlemişim gene. Yanısıra hepi topu iki çekmece ve 6 askılık giysimin
olmasından da çok hoşlandım. Evde en az giysiye sahip olmakla övünüyorum
ve sahiden de çok iyi ve çok hafif hissediyorum. Bir valizlik giysim
var, bundan büyük bir hafiflik olabilir mi? Çok şükür ve ne mutlu!
Sonra bakıyorum; ıvır zıvır dediğim
şeyler; birçoğunu da eşe dosta hediyelik olarak almışım ama evet
abartmışım. Lakin bir küçücük valiz var, farkettim ki sanki çeyiz
sandığım. Kıymetli benim için. Üstüne dikkat yazdığım tek kutu da o
olmuş. Tuhaf ama birçok kadın gibi kıymetli eşyalarım, değerli
mücevherlerim yok, benim için üç beş defter, rengarenk ve çeşit çeşit
kalemler, etiketler, vesaireler yeter derecede değerliymiş, bu taşınmada
da bunu farkettim.
Yorgun olmam gerek, yorgunum da. Ama bu
yorgunluk arasında şuraya oturup iki satır yazmak ve özellikle
fotoğraflarla uğraşmak yorgunluğumu alıyor, beni dinlendirip
sakinleştiriyor.
Siz şimdi eskilerden, canım ülkemin bol
güneşli günlerinden kalma fotoğraflara bakadurun, ben gidip biraz daha
toparlanayım. Bu arada hastalığını üstünden atamamış bu yorgun kadına da
bol bol dua ve iyi dilek gönderin e mi :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder