.
İskoçya’da
Eylül hiç bekletmeden girilen Sonbahar demek. İskoçya’da Eylül çok
çeşitli yaprakların yerlerde oluşturduğu muazzam bileşim demek.
İskoçya’da
Eylül, ilham demek. (Edinburgh için ilham verici başkent sloganı
kullanılıyor mesela, ki çok katılıyorum buna. Ama bence İskoçya genel
olarak ilham verici. Şehirlerin tarihi korunmuş, Glasgow’un merkezi
dışında gördüğüm epeyce şehri hep düzenli, temiz ve en önemlisi doğal)
.
İskoçya’da
Eylül, kuvvetli rüzgar ve bu rüzgarın etkisiyle hepten çıldıran
denizler, okyanuslar demek. İskoçya’da Eylül demek bol köpüklü, kabarık,
coşkun dalgaları fırsat bilen ve soğuğa ve dondurucu rüzgara
aldırmayan, denizi ve sahili ailecek dolduran sörfçüler demek. Benim
içimi üşüten ve ardındanüç haftadır ciğerlerimi sökecek denli hasta
eden (ki hala çok fenayım) kuvvetli rüzgar ve soğukta kendi haline
bırakılmış, hırkalı bebeklerin çimlerde, sahilde emeklemesi demek.
.
İskoçya’da Eylül tarihi, güzelliği, estetiği ile cezbeden yeni bir şehir ile tanışmak demek: St. Andrews.
İskoçya’nın
ilk üniversitesinin olduğu bu şehir, pek elit, pek güzel. Prens William
ile Prenses Kate’in tanıştıkları ve okudukları üniversiteymiş burası.
Ve bu
güzel şehirde, Eylül’de harika bir dondurmacı ile tanışmak demek.
İtalyan bir ailenin yıllardır babadan oğula, anadan kıza geçen dondurma
dükkanı ve harika tatlar. (Gene de Maraş dondurmasının lezzetini bulmak
imkansız)
.
İskoçya’da
Eylül, gene St.Andrews şehrinde yakalanan tatlı anlar demek. Bol
düğünlü, bol elbiseli ve renkli, üstelik Kilt giymiş pek çok erkek ve
damatla karşılaşmak demek. (Burada düğünlerde erkekler buranın yerel
giysisi olan Kilt’i giyiyor genellikle)
.
İskoçya’da
Eylül artık içerilerin tatlı ve sıcak gelmesi demek. İskoçya’da ikinci
Eylül (sonsuz şükürler olsun ki) herşeye rağmen; evdeki iki çocuğa,
okulsuzluğa, bazen kavgaya ve karmaşaya rağmen sukunet demek. İskoçya’da
ikinci Eylül, ele alınan tığlar, şişler, yünler ve terapi demek. Ah bir
de oldu mu, olmadı mı, sökeyim mi, kalsın mı diye kendime huzur
vermeyişlerim olmasa!
.
İskoçya’da
Eylül artan hastalıklarla birlikte ortaya çıkan yeni tatlar; çaylar
demek. Ta Türkiye’den getirdiğim gül kurusu çayı ile, hem görüntü, hem
koku ve hem de ağızda bıraktığı estetik ve zarif hislerle dolmak demek.
Gül çayı içmek, özel birşey yapmak ve özel hissetmek demek. Ne güzel
bizim ata yadigarlarımız, ne kıymetli köklerimiz var, deyip şükretmek
demek. Ve dua etmek, yine yeniden o kendimize has zarafeti bulmamız,
üstümüzeki kaba yığını, özentileri atmamız ve kendimiz olmamız için.
.
İskoçya’da
Eylül ilk Sonbahar yaprağı ile tanışmak demek. Üstelik bu yaprağı
çocuklarımın elinden almak demek. Hem de umutsuz bir günde, umut verdi
içime bu hareket.
.
Öğrendiğim ve çok sevdiğim bir dua var, şu ara şükürler olsun ki sık sık dilime dolanan;
“Allah’ım senden sürpriz hayırlar diler, beklenmedik şerlerden sana sığınırım!”
İşte
bu tam öyle birşey. Birgün, aklıma dahi gelmeyen bir ihtimal çıkarıldı
karşıma, aniden.. Bob Dylan konseri olacakmış Glasgow’da. Ve daha güzeli
ve özeli bu bilet aynı gün elime tutuşturuldu İ. tarafından. Hem de Bob
Dylan’ın özel konuğu olarak. O güne ulaşır mıyım bilmem, ama ümitliyim,
yalnız da olsa gideceğim inşaallah!
İskoçya’da ikinci Eylül, sürprizler ve hayırlar demek.
.
İskoçya’da
Eylül bahçeden toplanan elmalar demek. Üstelik ikinci kez topladığım bu
elmalarla daha yakındım bu defa; her anlarını gözleyerek, severek,
konuşarak geçirdim hatta.
.
İskoçya’da Eylül, kütüphanelerin sıcaklığına bürünmek ve Homeschooling’e bazen burada devam etmek demek.
.
İskoçya’da
Eylül hala bahçede çamaşır seremonileri ve bu seremoninin hazzını
yaşamak demek. Temiz çamaşır, koku, ayaklanmış duyular ve bolca duygu
demek.
.
İskoçya’da Eylül canım İskoç elmalarıyla dansım demek. Her türlü, poz poz fotoğraflamak ve bundan büyük keyif almak demek.
.
İskoçya’da
Eylül kuşların göçlerine yakinen şahit olmak demek. Tıpkı geçen sene
gibi bu sene de sanki yıllardan sonra ilk kez görüyormuş gibi
heyecanlanmak ve bakmaya doyamamak demek. Üstelik aylarca sürüyor bu
göç.
.
İskoçya’da
Eylül, fiilen gerçekleşmesi güç görünen ama zihnimde gerçekleşeceğine
inandığım ve kalben de buna ikna olduğum güzel şeylerin gerçekleşmesi
demek. Ve bu hali bir kahveyle kutlamak ve sayısız şükre boğulmak demek.
Ümit
ne güzel şey değil mi? Ve dua! İkisi birleşince tılsımlı bir güç olup
sarmalıyor kişiyi, önce kalben inanınca zihni de ikna ediyor ve ikisi
elele verip bedeni harekete geçiriyor. Selim’in dediği gibi önce Allah’a dua diye birşey verdiği için teşekkür etmeli!
.
İskoçya’da Eylül, değişmeyen bazı şeyler demek!
.
İskoçya’da Eylül, böğürtlen, yabanmersini vesairelerin olgunlaşması demek. Ve bu güzel ikramlara dalından ulaşmak demek.
.
İskoçya’da
Eylül tüm çocuklar okullarında iken, başbaşa kalan oğullarımın bazen
tek, bazen birarada oynamaya başlaması demek. Kavgalar olsa da arada
daha bir alıştılar birarada usulca yaşamaya. Yani çoğunlukla:)
.
İskoçya’da Eylül yollar, hayaller, vesaireler demek… Ailecek
dondurmacı olmayı hayal ediyoruz mesela. Nasılsa çocuklar da alıştı
Homeschooling olayına, ver elini neresi varsa… Herhalde dünyanın en
mutlu işi olur bu, çocukları mutlu edecek dondurma satmak ve bu sırada
gönlümüzce dolaşmak.
.
İskoçya’da
ikinci Eylül, benim evkadınlığında ehlileşmem ve değişmem demek… Mutfak
sözkonusu olduğunda yabanatı gibi direnişimin çok az, bir gıdımcık da
olsa kırılması demek. Misalen, Diyarbakır Çöreği yaptık çocuklarla, örgü
yapmayı gösterdim onlara, sonra yanında çocukluğumdan beri yemediğim
lezzette kavunla. Evet, ne ilginçtir ki kavun yetişmeyen memlekette
kavuştum çocukluğumun kavunlarına.
.
İskoçya’da
Eylül masum çocuklar demek. Masallah, ben büyüdüm di mi anne, diye diye
büyüyen ve bazen beni hüzünlendiren zamanlar demek.
.
İskoçya’da
Eylül, gel bana tırman, dercesine kocaman dalını yere paralel uzatan bu
ağaca tırmanan oğulcuğumun heyecanını ve sevincini görmek demek.
Başardım anne, ilk kez bir ağaca tırmandım deyip ağacı sarmalayan büyük
oğulcuğumun parlayan gözlerini görmek demek. Ağaçla selamlaşmasını,
ardından teşekkür edip vedalaşmasını duymak ve içten içe çok sevinmek
demek.
.
İskoçya’da
ikinci Eylük, ilkleri yaşamak demek. Bir seneyi devirdiğimizde bizim
mahalleye, mahallenin bize alışması demek. Önceleri içeri girmeyen
çocukların bazen oluk oluk evimize akması demek. Ve bir güzel ayrıntı:
kapıdaki bunca dağınık ayakkabı ve terlikten sizce hangisi Kerim’inki? Ben farkedince bu ayrıntıyı bakakalmıştım:)
.
Ve
İskoçya’da Eylül, günbatımının ve kırmızı göğün altında sokaktan taşan
çocuk sesleri ve bunların getirdiği haz, neşe ve mutluluk demek.
İskoçya’da ikinci Eylül, yine, yeniden şükür ve şükür demek!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder