Farkettim
ki Mayıs ayı benim için ferahlık demek. Aynı zamanda mekanda ve ruhta
genişlik ve tazelik demek. Dışta ve içte aydınlık demek. Bu yüzden Nuri
Bilge Ceylan’ın ‘Mayıs Sıkıntısı’ na nazire yaparcasına Mayıs Ferahlığı diyorum yaşadığıma.
Küçüklüğümden
beri severim Mayıs ayını ve dahi adını. Sanırım bir kızım olsa adını
Mayıs bile koyabilirdim. Hele ilkokuldayken Türkçe kitabında yer alan;
Mayıs ayında Mersin’e turunç bahçelerine giden çocukların hikayesini
okuduğumdan beri daha da sevdalıyım bu aya. Muhtemeldir ki o hikayeyle
Mayıs’a dikkat kesildim ve bu ayda kendimi ne denli iyi hissettiğimi
farkettim.
Bu ayın
kendine has bir kokusu var, bilmem sizde duyar mısınız? Uyanışın,
canlılığın, hareketin, bereketin ve doğanın kusursuz harmonisinin kokusu
mudur nedir bilmem, tarifi imkansız! Bahar kokusu, tazelik kokusu,
seher vaktinin kokusu gibi ya da tümünün mükemmel bileşkesi gibi. Ya da
belki ağza çalınmış bir damla bal gibi, bu da bir gıdımlık cennet kokusu
gibi, kim bilir…
Evet o enfes kokuyu betimlemek imkansız ama o harikulade uyanışı bir nebze de olsa fotoğraflamak mümkün şükürler olsun ki.
.
.
Bırakın çiçeklenmiş enfes dalları, filizlenmiş ağaçları, özenle ekilmiş bahçeleri ve yolları, alelade (!) yabani otlar dahi muhteşem değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder