16 Ocak 2013 Çarşamba

Ayın Bloğu: O Yazmalı!




Yazmak Eylemi - Deli Anne

Çok uzun zamandır hakkında yazasım var. Yazasım, anlatasım…
Bazen düşünürüm; acaba her insana, onu diğer birçok insandan ayıracak özel bir yetenek verilmiş midir? Yoksa bazısı sahiden özel ve seçilmiş midir? Bulamam!
An olur; ilk düşünceye evet derim. Evet, her insana diğerlerinden daha üstün olduğu bir kabiliyet illa ki verilmiştir, mesele o insanın o kabiliyeti farkedip, onu çekip çevirmesi, diğer çer çöp işlerinden sıyırabilmesi, ötesinde berisinde duran saçaklardan, kirden, tozdan arındırabilmesi ve bir cevher gibi ortaya çıkarabilmesidir derim. Bu yüzden belki, çocuklarımızın ufkunu açacak, algılarını donatacak her türlü olguyu önlerine sunmalı ve mümkün olduğunca tek tip değil de çok farklı şeyle temasına olanak sağlamalıyız derim. O cevher her neyse bulmasına vesile olmak için bir nevi.
Ancak an olur, ikinci düşünceye yönelirim. Belki de yetenek ve kabiliyet dediğimiz şey zeka gibi birşeydir. Çoğu insanda vasat düzeydedir, çok az insanda da üstün düzeydedir. Bu yüzden yetenek bunca hayranlık uyandırır.
Hangisi tam doğru bilemiyorum, belki doğru, iki düşüncenin de harmanı. Ama şunu hissediyorum; yetenek dediğimiz şey kendini belli eden özel birşey. Ve ömürde bir belki de birkaç kez ‘ce-e!’ deyip kendini gösteriyor. O anın yahut anların farkına varılır da ilgilenilirse, hele bir de özen ve ihtimam gösterilirse ne ala, zira o zaman bünyeye yerleşiyor. Kıymet verildikçe de serpilip güzelleşiyor. Emek istiyor, zira emek vermek makbul bir değer, Yaradan emeğe mutlaka karşılığını veriyor.
Belki de mesele ‘Ce-e!’ dediği o anı yakayalabilmekte. Belki yakalayanlar yetenekli oluyor da, kaçıranlar sıradan sayılıyor. Belki de yetenek dediğimiz şey varsa illa ki ortaya çıkıyor. Bilmiyorum!
Ama Ayın Bloğunu yeniden yazma fikrini veren bu bloğu ve sahibesini düşündükçe şunu derinden hissediyorum: bence yetenek özel bir vergi! Hani Allah vergisi dedikleri. Çünkü onu okuyunca iliklerime dek hissettiğim: bu insan yazmalı, yazmalı, yazmalı! Ona bahşedilen yazmak yeteneğini mutlaka kullanmalı. Yoksa yazık olur!
Daha önce de ismini zikretmiştim; Ayşe’nin Kozası bloğunun sahibesinden bahsediyorum: Yani Can Ayşe, canım Ayşe’den.
Yazmalı Ayşe, yazmalı ve işi yazmak olmalı!
İçli duygu dünyasına eşlik eden, az bulunur kabiliyeti ve ikisinin birleşimi okunmalı, okunmalı! Ayşe’yi okuyun derim. Okuyun ve çok destek verin. Dergilerde yazısı çıkacak Ayşe’nin ama kitaplar da yazmalı.
İnsanı yaşadığı gerçeklikten alıp da okuduğu her bir kelimede içine çeken, çektikçe büyüleyen o yazıların devamı olmalı. Çünkü çok az yazar vardır okudukça haz veren ve hem bitirmek isterken, hem de -ah, keşke bitmese- dedirten. Ben Ayşe’nin kısacık hikayesinden bile bu hazzı aldım ve bu yüzden uzun zamandır keşke vakit olsa da yazsam hakkında diye kıvrandım.
Okuyun; Adem‘i, Virginia Wool‘fu ve diğerlerini..

Hiç yorum yok: