Çocuk Hata Yaptığında, Sakladığında…
Dün
gece uyumaya gitmişti Selim. Birden bizim olduğumuz odaya girdi,
endişeli ve telaşlı idi. Baba, bana söyler misin, insanın bir yeri
yanınca derisi eski haline döner mi? Lütfen söyle, bunu bilmem çok
önemli, dedi. İ. gayet soğukkanlı bunun yanığın derecesine göre olduğunu
söyledi ve gitti Selim. O çıkınca ikimiz birbirimize baktık korku dolu
gözlerle. Korktum ben bu sorudan dedim ben, ben de korktum dedi İ.
Kerim’i yakmayı düşünmüyor inşaallah, bu aralar çok gıcık oluyorum
kardeşime deyip duruyor çünkü dedim, İ. nin gözleri donakaldı. Ve
fırladım odasına Selim’in.
Anne
lütfen beni yalnız bırakın, ışığı da açmayın ve odama da gelmeyin, dedi
ben kapıya yaklaşırken. Bu sözler hiç ama hiç Selim’den duymaya alışkın
olduğum sözler değildi. Selim ki mümkünse bizimle hele ki benimle
bitişik yaşamayı isterdi, değil ki gidin desin. İyice ürperdim. Onun
için endişelendiğimi ve ne olduğunu bilmek istediğimi söyledim. Odaya
girdim. Bedenini top gibi yuvarlamış ve yüzünü de yatağa gömmüştü.
Yanına iyice sokuldum ve iyi mi diye sordum. İyiyim, dedi. Peki yanık
meselesi nedir, dedim. Az önce elimi yaktım, dedi. Nerede yaktığını
sordum, odasına aldığımız Sakinleştirici Kavanoz türü bir gece lambasına
değdirmiş ve yakmış elini. Neden bize söylemiyorsun peki,
kızacağımızdan mı korktun, dedim. Evet, bana kızacaktınız çünkü, dedi.
Canın yanıyor mu, dedim. Evet, çok yanıyor dedi. Eline bakmak için izin
istedim, önce bakmamı istemedi ancak sonra izin verdi ve uzattı elini.
Baktım ciddi birşey yoktu. Herhalde birazcık fazlaca ısınmış olmalıydı.
Ama benim için dert bu değildi. Kalbim acıyordu benim ve içim üşüyordu,
gerçekten hissettim içimdeki ürpertiden gelen bu üşümeyi. Çok derinden
hissettim. Kendime kahrettim. Onu bu hale getirdiğimiz için çok
kızgındım kendime de, İ. ye de. Bir yeri acıdığında çok korkan ve
ortalığı birbirine katan bu çocuğun bunca hissiyata rağmen bunu bizden
saklıyor olması yakıyordu içimi.
Bir hata
yaptığında ona kızdığımız için, bu kızmanın korkusuyla bizden saklamaya
çalıştığı için kendime kahrettim. Oysa çok değil bir kaç ay önce Central Park’ta yaşadığımız Kaplumbağa Vakası
için kendime ne sözler vermiştim, hata yaptığında kızmamalıyım, en
azından ilk anda soğukkanlı karşılamalıyım demiştim. Demek ki sözümü
yerine getirememiştim ki bu çocuk hala saklıyordu hatasını ne yazık ki.
Öylesine
üzüldüm ki, gözyaşlarımı tutamadım. Hem ağladım, hem de açıklamaya
çalıştım. Bir an önce ona durumu anlatmak istiyordum öyle ki bu yanlış
hal bir an önce onun kafasında normalleşsin istiyordum. O yüzden boyuna
anlatıyor da, anlatıyordum. Hata yapman çok normal, o lambayı merak edip
kurcalaman da evet tehlikeli ama merak etmen de doğal, burada anormal
olan hiçbirşey yok, hepimiz hata yapabiliyoruz çünkü; anormal olan tek
şey var, o da; sen her hata yaptığında sana kızmamız ve bunun sonucunda
korkundan hatanı saklamak zorunda kalman, dedim.
Hızlıca
bir an önce onu ikna etmeye çalışıyordum, korkuyordum çünkü bizden
korkusundan hatasını saklamasının verdiği ağırlığın altında eziliyordum.
Ne olursa olsun, ne yaparsan yap evet bizim sana kızmamız hata ama sen
gene de anlatmalısın, dedim. Cesaretle ve dürüstçe söylediğinde sana
kızmamak için kendime sözler vermiştim, demek ki tutamamışım sözümü. Ama
bundan sonrası için daha çok çabalayacağım bunun için ve lütfen sen de
saklama hatanı ki bilelim ve ilk elden müdahale edebilelim. Ya da en
azından yanında olabilelim. Ve onu böyle yönlendirdiğimiz için de
özürler diledim. Durmadan konuşuyordum, Selim anlıyor mu anlamıyor mu
bilmiyordum ama konuşmam gerekliymiş gibi hissediyordum.
“Belki de onu ikna etmek için bin cümlemden biri belki tutar diye çabalıyordum.”
Ben
bu duyguyu çok iyi biliyordum çünkü. Korkumdan dolayı sakladıklarımdan
çok canım yanmıştı, biliyordum ve nasıl olur da bu eşekliğin tohumlarını
atmaya sebep olabiliyordum. Çok kızıyordum kendime. Korkudan
sakladıklarım ve yalnızlığım, başıma gelen sıkıntılarda savunmasız
kalışım hepsi film şeridi gibi geçti gözümün önünden. Anlattım Selim’e.
Bir çırpıda.
Başına ne
gelirse gelsin, ister senin hatan olsun ister başkasının, bize
anlatmalısın. Evet sana ilk elden kızmakla eşeklik ediyoruz ve bundan
böyle kızmamak için elimden geleni yapacağıma söz veriyorum ama sen
herşeye rağmen anlatmalısın. Neden biliyor musun; mesela birgün başına
bir olay geldi. Diyelim ki -Hola- olayından daha ciddi birşey ve bu
çocuklar senin kimseye birşey anlatmadığını farketti, ondan sonra çok
ciddi şeyler yapabilirler sana. Çünkü derler ki biz bu çocuğa ne yapsak
ya da yaptırsak, ki korkunç şeyler yaptırıp büyük hatalara düşmene de
sebep olabilirler, bu çocuk nasıl olsa kimselere anlatmayacak, nasıl
olsa yalnız, o zaman istediğimizi yapıp, yaptırabiliriz. Ama eğer ki
bize anlatırsan, mesela -hola olayında nasıl
ilk anda bize anlattın ve ilk önlemi aldık ve çocuklar geri çekildi, o
zaman da öyle olur. Olmazsa da daha ciddi önlemler alınır.
Anlatmazsam
savunmasız kalırım, yalnız kalırım çünkü değil mi dedi, BilimSelimim.
Evet tam da öyle, dedim. Sarıldım, öptüm Selimimi.
Bir de en
önemlisi diyelim ki küçükken birşey olmadı, ama bu duygu içine
yerleşirse büyüyünce daha büyük hatalar sözkonusu olduğunda da saklamaya
alışırsın ve o zaman ciddi şekilde zarar görebilirsin. Oysa belki
başından anlatsan hiç büyümeden iş çözümlenebilirdi.
Ben sana
bir olay anlatayım. Ben küçükken bizimkilerin bana kızmasından çok
korkardım. Ve ne var ne yok herkesten saklardım. Çünkü hem ciddiye
almazlardı beni hem de düşündüklerinden farklı birşey yapmışsam mutlaka
bana kızarlardı. Saklardım bu yüzden. Derken büyüdüm. Hala herşeyi
saklıyordum. Üniversiteye giderken bazı sıkıntılarım oldu. Gene bana
kızmalarından korktum ve sakladım. Aslında korkaklıktı yaptığım ve
aptallık! Kimselere anlatmadığım için sıkıntılarımla hep kendim baş
etmeye uğraştım, oysa kişinin yalnız başınalığını fark edenler daha da
ileri götürürler işi ve bana da böyle oldu. İşler iyice içinden çıkılmaz
bir hal aldı. Son raddede, işler berbat bir hale gelmişken abime
gittim. Biliyor musun bana kızmadı. Aksine onunla bunu paylaştığım için
ve yardıma ihtiyacım olduğunu açıkça söylediğim neredeyse mutlu oldu.
Sonrasında iki abim olayı devraldı ve şükürler olsun onların vesilesiyle
sıkıntılarımdan kurtuldum. Yani demem o ki; ta başından, herşeye rağmen
işin sorumluluğunu üstlensem, herşeye rağmen korkmadan cesaretle ta
başından anlatsam olaylar hiç büyümeyecek ve ben de aylarca sıkıntı
çekmeyecektim.
Bu olayı
neden bunca detaylıca yazdım anlatayım: çünkü ben sahiden bu tip
davranışın acısını yakinen çekenlerdenim. Belki şimdiye dek tam aksi
yönde hareket etmiş olabilirim ama oğluma ara sıra söylediğim şey şu;
Başına ne gelmiş olursa olsun, ne yapmış olursan ol, ben seni hep seveceğim, evet bazen o ilk anlık tepkiyle kızabilirim de (keşke kızmasam) ama bu sevgiyle ilgili değil. Sevgim hep orada, herşeyden ayrı, herşeyden bağımsız ve sabit duracak bunu bil! Ve her ne yapmış olursan ol yanında olacağım ben hep inşallah bunu da bil!
Bu cümle
kadar güven verecek çok az şey var, kendimden biliyorum. Yıllar yıllar
sonra abimin bana dediği şeydir bu ve çok etkilenmişimdir. O günden
sonra bana bir güven hissi geldiğini, daha güvenli hareket ettiğimi,
abimle ilişkimin de bambaşka düzeye geldiğini çok net söyleyebilirim.
İkincisi ne yapmış olursan ol, karşındakinin trilyon kez kızacağını bilsen de, ki keşke olmasa o kızmalar, ama insanız işte olabiliyor, çok korkmuş olsan da, gene de anlat, gene de dürüst ol. Emin ol sorumluluğu üstlenip, cesaretle ve dürüstçe ve geciktirmeden; ailenle, yakınındakilerle durumu paylaşırsan, hem kendini çok daha iyi hissedersin, hem yalnız mücadele etmez ve güvende hissedersin ve hem de çok daha az üzülür ve gelecek perişanlıktan kurtulmuş olursun inşallah!
Çok önemli
bu ikisi bence, bana göre! O yüzden mümkün olduğunca kızmamak gerekmiş
hatalı olduklarında. Küçük, basit hatalarda kızmak dahi şekil veriyor
gelecek günlere. Keşke tutabilsek kendimizi ve kızmasak. Gelip dürüstçe
söylediğinde hele hiç kızmasak! Ve o da cesaretle alsa sorumluluğu.
Bu
vesileyle kendime 2 büyük düstur edindim, silkelendim. Sanırım yeni
manifestolara ihtiyacım var. Büyüdükçe çocuklar önem sırası değişiyor
yapacakların.
1. Dürüstçe hatasını söylediğinde kızmamalı! O zaman dürüstlüğün önemi ortaya çıkıyor. Dürüstçe bana söylediğin için teşekkür ederim, bu yüzden sana kızamıyorum, çünkü cesaretle gelip bana söylemişsin deyip olaydan ziyade dürüstlüğe vurgu yapmak ve basitçe yaşananlar hakkında konuşmak yeterli tahminim, elbette bence. Bana ve oğluma göre ve şimdiki duruma göre.
2. Ne yaparsan yap seni seviyorum, seveceğim ve ne yaparsan yap ömrüm yettiğinde ve Allah izin verdikçe yanında olacağım inşallaah!
1 yorum:
Hassas selimim. Ve de hassas deli annem. Cok duygulandim. Nasil guzel anlatmissin ve sonuclandirmissiniz konuyu. Bu cok onemli ve belli ki hepimizin ucundan kiyisindan yakaladigimiz bir durm. Tekrar duyarliligindan oturu tebrik ederim
Yorum Gönder