Bir Ağacın Hikayesi
Enfes
manzaralar var burada, enfes gün doğumları, enfes günbatımları, enfes
ağaçlar, enfes yapraklar, enfes yarı-çıplak yahut tümden çıplak kalmış
kuru dallar, bir yaprakta dahi içiçe geçmiş enfes renkler hasılı enfes
bir Sonbahar şöleni var. Az gezmeme rağmen elimde eşsiz ve harika
fotoğraflar var. Yanıbaşımdaki tek bir ağacın bile onlarca harika pozu
var. Ancak o kadar güzel ve o kadar çoklar ki, seçip de buraya
koyamıyorum bile. Kaldı ki aklıma Ayda’mın soktuğu Ağaçlar Sergisi fikri
var. Maymun iştahli bir Deli’ye söylenmeyecek şeyler bunlar, zira bu
fikir üstüne koyduğum binlerce fikir ve hayal var. Sanırsınız iki
çocuklu bir katana değilim de, yeni yetme heveskar bir gencim; zihnimde
yanıp yanıp sönen ne ampüller, ne ışıklar, ne sirenler var. Öyle ki
mevzu bahis etmekten dahi utandığım nice hayallerim var.
Hava çok
soğuk, önceki gün ilk karı da gördük, yağış çok, güneş az, Selim’e dair
zorluklar da var, lakin an geliyor karşınıza çıkan -tek bir ağaç-
yaşadığınız en sert gerçeklikten dahi koparıp sizi, ruhunuzu ve hatta
sanki bedeninizi alıyor kendi renkli ve uhrevi alemine, sarıp sarmalıyor
çepeçevre kendi dünyasında öylece. Üstelik öyle hayalsi, öyle masalsı,
öyle başka bir dünya ki bu; en güzel film karesinde gibisiniz sanki
başrolde, dünya ve oradaki herşey figüran olup deveran ediyorlar
etrafınızda. Ve siz cezbedesiniz o alemde. Üstelik içerinizde çalan
eşsiz ve dünya üzerinde denksiz bir müzik de eşlik etmekte size. İşte
öylesi ağaçlardan biri çıkarıldı karşıma gene ve gene.
Ve
birşeyin farkına vardım ben, geç ve güç olsa da. İçinde olduğum hayatla,
birlikte olduğum canlarla güzel yaşamak bu zamanları. Minik kaçamaklar
pek iyi, pek ala ama tümden onlarsız ben şimdiki ben zaten olamazdım ve
bu zamanlarımdan bunca keyif de alamazdım. Aslında hep çok istediğim
yalnız başınalık, tek ve hür olma isteği gerçeklik değil benim için,
iyice biliyorum ki onlarsız bunca mutlu olamaz, gördüklerimden bunca
mutluluk duyamazdım. Onlarsız eksiktim ben ve şükürler olsun ki onlarla
tamamlandım. Şimdi onlardan kaçırdığım zamanlar da kıymetli, yalnızlığım
da, onlarla olduğum çoğul zamanlar da.
“Hatta çoğulluğumdan gelen yalnızlığım, tek ve yalın yalnızlığımdan çok daha kıymetli.”
Bu ağacın
güzelliğini onlarla yaşamak, paylaşmak, biri yaprakları hışırdatırken,
bir diğeri dalına asılmaya çalışırken, o güzel çocuk sesleri eşliğinde o
ana karışmak, soğuk ve sessiz yalnızlıktan daha evla çoğu zaman.
Bir ağaca
yakınlaşmak ve onun dünya ötesi dünyasına dalmak bana iyi geliyor. Ondan
gelenle içimdekileri yoğurdum ve daha iyi oldum. Şükürler olsun. Bin
kez şükürler olsun.
.
Devasa
bir ağaçtı bu ağaç. Doygun retro sarısı yaprakları, hem gökyüzüne ulaşan
mağrur dalları ama hem de yere değin uzanan mütevazi dalları ile
yaklaşık 8 m. çaplı bir daireyi kapsayan koca bir alana yayılmış devasa
bir ağaç.
.
Çok heybetli ve kuvvetli bir gövdesi vardı. İçiçe geçmiş irice dallarla ayrılan gövdesi…
.
Toprağı göremeyeceğiniz denli yaprakla kaplı koca bir alandı bu. Bana Avatar’daki Eywa’yı anımsattı bu ağaç ve çevresi.
.
İçinde kim bilir ne çok canlıyı barındıran, ne çok canlıya yuva olan koca bir ağaç.
.
Üstelik
sırf yaprakları yoktu, böylesi harikulade çiçekleri de vardı. Yanına
yaklaşmadıkça farkedilmeyen, yaprağı ile aynı renkte ve tonda harika
çiçekleri vardı.
.
Sanki
her tür canlıya verecek birşeyi olan bir ağaçtı bu. Yükseklerde olan
kuşlara da, aşağılarda olan insanlara da. Ama en çok çocuklara. Onlara
da yaklaştırmıştı kendini yere değin uzanan dalları ile. Çocuklar
dokundukça sever ya hani ve tatmin olur, işte onlara hitap ediyordu tam
da bu ağaç.
.
Yeni
farkettiğim enfes birşey var burada. Ağacın altına geçip, başını
kaldırmak harika, harika! Tam üstümde dallar ve bolca yapraklar, aradan
sızan gökyüzü harika, harika!
.
İşte gövdeden ayrılan heybetli, kuvvetli, eşsiz dallar ve keskin ve derin kıvrımlar.
.
Güzelim çiçeği ve çiçeğinde tomurcuklar. Muhtemeldir ki bir başka ağacın yeniden doğuşuna vesile olacaklar.
.
Ağacın toprakla birleşen gövdesi. Gene derin ve keskin kıvrımlar. Ve köklerinin emareleri. Süslenmiş yapraklarla topraklar.
.
Bu
ağacın en güzel -özel-liğinden biri. Gövdeden ayrılan ve sonradan içiçe
geçerek ayrı yollara sapan birincil dallar ve dalların kesişiminden
oluşan işte bu eşsiz aralık. Aralıktan sızan doygun sarı yapraklar ve
ışık, canım ışık!.
.
Kahverengi ve sarının doğal ve mükemmel uyumu. Herşey doğal sanatta ve doğada var.
.
Ve
henüz ayak değmemiş, silme yaprakla dolu toprak. Ve çocuklarımın buraya
yaklaşan adımları. Birazdan kuru yaprakların çıtırtıları duyulacak. Ve
bir çocuk bundan büyük keyif alacak.
.
Ve bir çocuğun süs bebeği gibi oturtulması bu yaprakların arasına. Elbette zor tuttum bu çocuğu bu pozda.
.
Ve bu
poz: büyük abimin yıllar yıllar önce kendini resmettiği bir resmi vardı.
Onu hatırladım. Devasa bir ağaç dibine oturarak çizmişti kendini. O
resim nerede kim bilir şimdi? Keşke olsaydı da koysaydım yan yana. Abim,
canım abim şayet beni okuyorsan bu poz sadece sana :)
………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………..
Ağaç deyip geçemiyorum artık, ağaçlar çok şey anlatıyor bana zira..
.
Ve ne güzel bu sene bayram ertesi bayram: iyi bayramlar!
1 yorum:
Kütüphane iken ikuduğum kitaba ara verip telefondan nete girdigimde okudum yazinizi..Baştan sona bir bütünluk içinde yazılıp hissedileni dolu dolu yansıtmak isteyen bir ruhun kaleminden çıkmış tüm cümleler..
Insan evlat sahibi olunca gordugu agacin kökünün bile nasil bir anlam'a haiz olduğunu ancak anlar,agaclar bize belki de buyumek serpilmek budaklanmak dediklerini de anlatiyor..
Şu nemli zamanlara iyi gelen bir yazi yazmişsiniz,dilerim tadina nail olmak istedığimiz annelik bize ve tüm isteyenlere nail olur!
Sevgiler..
Yorum Gönder