İngiltere’de Ev Aramak
—->
Açıkta kalmadık şükürler olsun ki. Gene bir hikmeti varmış meğerse otel
rezervasyonuna geç kalışımızın. Bu vesileyle apart otellerden birine
düştü yolumuz ve ne de iyi oldu. Cümleten rahatladık. Hele ki ben
hijyenik mendillerle koca evi ve bilumum yerleri silince tümden
rahatladım. Şükürler olsun ki evde halı yoktu bu yüzden işim çok kolay
olmuştu. Şimdi çocuklar evde gönüllü paspaslıklarına devam ettiklerinde
içim rahat; ne çıldırıyorum, ne feryat figan oyunlarını bölüyorum ve ne
de ilişiyorum. Otele kıyasla fazlaca çalışıyorum belki ama böyle çok
daha huzurluyum. İ. ye de sıkı sıkı tembihliyorum; sakın ola biz yokken
evi temizlemeye gelmesinler, diye. Sonra da kendime gülüyorum; dünya
üzerinde evim başkası tarafından temizlenmesin diyen tek ülkemin
kadınıdır, diyorum. Üstelik burada ekstra ücretle temizleniyor odalar,
ona rağmen yanlışlıkla evin temizlenmesi fikrine göbek atacak olan bir
yabancının aksine ben; yurdum kadını Mümine, korkarak yaklaşıyorum.
{Senede en
az bir ayı çocuklarla otelde geçiren ben, şuna kesin kanaat getirdim ki
çocuklu bir aile için uzun vadeli otel hayatı konfor değil sıkıntı
oluyor. Bu yüzden apart oteller en iyisi. Hele ki yurt dışında. Otelin
bize uzak kahvaltısı, bilmediğimiz ve herşeyinden işkillendiğimiz
yemekleri de ayrı bir gerginlik sebebi oluyor. Şimdi modern ve temiz bir
mutfağa sahip bu evde kendi yiyeceklerimizi alıyor, kendimiz yemek
yapıyoruz. Tabii yemek özürlüsü ben gene çoğu şeyi hazır alıp yapıyorum
ama en azından içinde ne var tek tek görebiliyorum. Ya da öyle umuyorum}
Gelelim ev
işine. Apart otele yerleşeceğimiz gün, randevu aldığımız ilk evi de
görmeye gideceğimiz gündü. Ben bu eve pek isteksiz gitmiştim, İ. evi ilk
gösterdiğinde de epeyce çemkirmiştim. Aslında evin birçok yeri
nazarımda tamamdı lakin mutfağı daha ilk andan gözüme fena halde battı.
Zira eski tip dolaplar çok can sıkıcıydı ve esasında güzel olan evin
imajını tarumar ediyordu. Ancak fazla da seçeneğimiz yoktu. Önceki
yazıda dediğim gibi iyi yerler de uygun evler bulunmuyordu. Ve bu ev
bizim koşullarımıza büyük oranda uyuyordu.
Gittik.
Enfes yollardan geçtik. Alabildiğine uzanan yemyeşil ve çiçekli kırlar,
kırların arasına serpiştirilmiş küçük göletler ve ardlarında yeşil
tepeler, tepelerin üstünde masmavi gökyüzü ve beyaz, pamuksu bulutlar,
manzaranın içine nadiren dahil olan tek katlı şirin evler ve evlerin
çitleri ardında kimi otlanan, kimi güneşte sere serpe yatan inekler
vesaireler… Hasılı tüm görünüm kusursuz derecede harikaydı. O gün
hepimiz İskoçya’da olduğumuzu hücrelerimize dek hissettik. Zaten
Selim’in şu cümlesi durumu anlatmaya yetiyordu: Anne, baba; nefesim
kesiliyor bu güzellik karşısında. Haklıydı, ben de nefesimin kesildiğini
hissediyordum sıklıkla.
.
Gittik,
gittik. Glasgow şehir merkezinden ve İ. nin işyerinden 15 dakikalık
uzaklıkta bir yere geldik. Bir anda yol bitti ve bölgenin tabelası
önümüzde belirdi. Bölgeye girer girmezse az önceki yabanıl hava ve ortam
yerini nezih ve tatlı bir yerleşim yeriyle değiştirdi. İlk anda gözüme
çarpan; temiz yollar, sokaklar arasına serpiştirilmiş iki katlı, bakımlı
evlerdi. Aydınlıktı burası, mis gibiydi. Ama kesinlikle Newton Mearns
bölgesi gibi fazla kusursuz, fazla fazla değildi tam aksine daha
insancıl, daha sıcak bir yerdi.
Derken eve
vardık. Beyaz badanalı, temiz ve ferah görünümü ile güzeldi. Küçük bir
bahçesi ve tertemiz beyaz bir kapısı vardı. Üstelik burada evlerin ilk
katında bizdeki gibi panjurlar, demirler çekili değildi. Demek ki
güvenlikli bir yerdi. Emlakçı geldi ve içeriye girdik. Ancak o da ne? Ev
dışarıdan ve fotoğraflardan görünmediği kadar ufaktı. Lakin bu bile çok
önemli değildi ben hala mutfağa takıntılıydım. Zira öyle evler gördük
ki bu fiyata, mutfakları son derece modern, geniş ve harikaydı. Evi
üstünkörü gezdik. Çocuklar bahçesinde dolandı. Selim çok sevdi burayı.
Çıkarken emlakçı beni etkileyen bir cümle etti. Bu semt ana tren hattı
üzerindeydi ve yarım saatte bir Glasgow’a ve Edinburgh’a tren
kalkmaktaydı. Glasgow 15 dakika, Edinburgh 40 dakika sürüyordu. Bu
cümleyle içimdeki kelebekler kıpırdandı ama tam da tav olmadım tabii.
Çıktık.
.
Bizi
buraya getiren okulu gördük; iki adım ötemizdeydi. Yürüme mesafesinde
hatta sanırım 3-5 dakika. Selim okulu da sevdi. Yaşasın, buraya mı
gideceğim, dedi. Biz dolaşmaya devam ettik semti. İ. yakın bir merkez,
market vesaire bakınıyordu. Küçük bir yer vardı. İki adet restoran, ki
biri çok ünlü bir Hint restoranıydı ve bir marketten oluşan. Hepi topu
buydu. Ama ben buraya da ısındım. Okuldan çıkan liseli gençler burada
hem sandviçlerini yiyor, hem de keyifle ve edeple sohbet ediyordu. Biraz
daha dolandık, okullar dağılıyordu. Ve beni benden alan asıl manzara şu
oldu:
Küçücük
çocuklar, okuldan çıkmış, kendi başlarına, sokaklarda güvenle ve keyifle
yürüyerek evlerine doğru yol alıyordu. Yollarsa yemyeşil ağaçlarla
kaplanmış, hatta kimi zaman ağaçlar dallarını birleştirerek çocuklara
kol kanat germiş halde doğal bir koridor oluşturmuştu. Ben bu manzara
karşısında mest oldum. Hayalimdi çünkü iki adım ötede yer alan mahalle
okuluna giden ve eve rahatça gidip gelen çocuklar benim. Üstelik araba
yollarında hız sınırı vardı ve sanırım 30 mildi hız sınırı. Dolayısıyla
zaten seyrek geçen arabalar da pek yavaş geçiyordu.
Selim’i o
yollarda arkadaşlarıyla rahatça yürürken gördüm ve derhal İ.ye döndüm:
Benden yana bu ev tamamdır, dedim. Birçok şeyi karşılıyor benim için,
iyi mekan, temiz ortam, güven, sıcaklık, doğal ve harika ortam… İ.
inanamadı. Ne yani ilk gördüğümüz evi mi tutacağız, dedi. Ki O, bir
çorabı dahi ilk dükkandan almayan biridir. Evet, dedim. Hemen ikna
olmadı tabii. Akşam aldık-verdik bin türlü. Misafir ağırlaması zor olur,
ev çok küçük vesaire kısmına takıldık. Sanki misafirden başımızı
kaldıramıyormuşuz gibi. Ben her zamanki gibi olumlamalara başladım. Yok
canım, salona bir yataklı koltuk, 3. odaya da bir yataklı kanepe koysak
tamamdır, dedim. İ. gene tav olmadı tabii, zira fazla mantık adamıdır
kendisi. Benim pespembe dünyamın ve sevdiğim şeyi körkütük olumlalamamın
tam aksidir her zaman dediğim gibi.
Ertesi gün
başka bir evi görmeye gidecektik ki emlakçı aradı. Evi tutmak isteyen
başka biri var, siz niyetli misiniz, dedi. İ, ne evet, ne de hayır dedi.
Sadece iş ciddiyse beni haberdar edin, dedi. Birkaç süre sonra
telefonuna mesaj geldi, evi görmeye gelenler kiralamaya niyetliydi. Ben
tutuştum derhal. Aman hemen tut diye bıdı bıdı konuşmaya koyuldum. İşin
kötü tarafı, o semtte başka tek bir kiralık ev vardı; o da hem 4 hafta
sonra müsait olacaktı ve hem de daha iyi değildi. Başka evlerin çıkması
da pek kolay görünmüyordu, zira yerleşik bir semtti besbelli. Kiralık ev
dahi çıkmıyordu. Zaten ben anladım ki iyi okulların etrafındaki evlere
yerleşenler bir daha kolay kolay o bölgeden çıkmıyor ve adeta oraya
mıhlanıyordu.
{Aslında birçok kaynaktan duyduğum şu
gerçek bizi iyi okul çevresine kilitledi: Burada ki okulların (hele
Primary School denen ilk okullar için) hemen hepsi aynı derecede iyiydi.
Sadece şu sözkonusuydu: iyi okulları iyi yapan iyi öğrencilerdi, iyi
öğrencilerin çıkmasının sebebi de iyi ailelerin o çevrede birikmesiydi.
Yani bu gözle iyi bir çevreye odaklanmıştık biz}
İ. de evi
kaçırırsa üzüleceğini söyledi ve aradık emlakçıyı. Evi bir kez daha
görmek istedik. Küçük dediğimiz salonun geniş kapılarla bölünmüş
kısımlarını (yemek odası vesaire) açtık ve ferah bir yer sağladık. Hah,
tamam şimdi iyi, dedi İ. Mutfak içinse daha sonra dolapları değiştirmek
üzere sözleştik. Bu sırada okulla ilgili bilgiler aldık. Emlak
görevlileri bizi iyice bilgilendirdi. Nedir, ne yapmalı, ne etmeli? Ve
ne güzeldir ki, burada emlakçılar bir kira bedeli alıp kenara
çekilmiyor, parasının hakkını oturduğunuz sürece veriyordu. Okul için,
Council denen Belediye türü birşey ve vergiler için bizim adımıza
belgeler hazırlıyor, görüşmeler ve başvurular yapıyordu. Hatta diyelim
evde bir problem çıktı; tesisat vesaire gibi, haber aldıklarında derhal
kendileri müdahil oluyor ve arızayı gideriyordu. Bu da benim gibi
acemiler için kulağa çok iyi geliyordu.
Evi tuttuk. Hasılı orada bir ev vardı bizi bekleyen ve o ev bizim oldu şimdilik şükürler olsun!
Hayırlara vesile olması için dua edersiniz değil mi? Çok ihtiyacım var devamında da duaya çünkü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder