Bizim
evde özel gün kutlaması yapılmıyor, yapılsa da fena halde eğreti
duruyor. Bu işin müsebbibi büyük oranda benim. İ. ye tanıştığımız ilk
günlerde maharetmiş gibi bu günleri önemsemediğimi söylemiştim. O gün
bugündür bu haldeyiz. Hep diyorum ya, zeki bir kadın olabilirim ama
akıllı değilim, işte bu durum da buna iyi bir örnektir. Akıllı bir
kadın, gevşemeye pek müsait bir bünyeye sahip erkeklere bu kozu verir
miydi hiç? Vermezdi! Ben verdim! Şimdi ölesiye desem de -yo, hayır,
artık istiyorum, kutlayalım bu günleri, beyhude! Geçti o vakit.
Doğum
günleri hala pek önemli değildir benim için. Sadece çocuklarınkini bir
parça önemseyebilirim. O da öyle şaşaalı ve temalı değil hiç, en fazla
bir pastayla kutlanmalı. Evlilik yıldönümlerini de geçtim. Ama neden
bilmem anneler günüm kutlansın istedim. Annelik başka birşey çünkü. Bir
de çocukların hatırasında bir özel gün anısı kalsa iyi olur derim. Öyle
ki büyüdüklerinde de eğreti durmasın bugün onlarda, bende durduğu gibi.
Kutlayalım mı, kutlamayalım mı diye kıvranmasınlar; kutlamazlarsa garip,
kutlarlarsa böylesi şeyleri büyük beden saymasınlar. Hasılı arada
kalmasınlar. Ne çok önemsesinler ama ne de es geçsinler.
Bu yüzden dün sabahtan başladım. Ama uygun biçimde değil elbette, kendimce ve delice:
Saat 9:
Kahvaltı sofrasındayız. Eeee, yarın anneler günü bana ne hazırladınız
bakalım? dedim. Çıt yok. Tekrar ettim. Eeee, yarın anneler günü herhalde
iyi bir sürpriziniz vardır. Niyetim uyuyan aslanı uyandırmaktı. Çünkü
bunca yıldır asil bir şekidle kenara çekilmelerim ve edebimce günümü
beklemelerim fayda vermemişti. Kimse bu günümü günden saymamıştı. Bu
yüzden gözlerine soka soka beklentimi tekrar ettim.
Saat 10:
Eee, yarın anneler günü görelim bakalım n’ettiniz? İ. kayıtsız kalamadı
artık v:e canım, süprizimiz yok, dedi. Vardır bir planınız bence, dedim.
Yoksa da olmalıydı zaten bunun içindi bunca diretmelerim.
Ve saat
başı bizimkileri dürtmeye devam ettim. Derken Selim elinde minik bir
post-it kağıdıyla çıkageldi. Simli boyaları löp löp döktüğü pembe kağıdı
bana uzatarak: Annecim, bu senin anneler günü hediyen. Ortadaki
sensin,inceciksin hatta tel gibisin, dedi. Gülümsedim, teşekkür ettim
ama kafi gelmedi. İ. nin de duyabilmesi için yüksek sesle tekrar dile
getirdim: Yarın için beklenti içindeyim ben, büyük bir süpriz bekliyorum
ona göre, hazırlayın kendinizi, dedim. Artık herşeyi tümüyle açık
ettim. Gerildiler. Zaten ben de gerilsinler istedim. Zira 6 yıllık
gevşeme hiçbir fayda getirmedi belki gerginlikten bu kez iyi birşey
çıkar dedim.
Gün boyu
aynı cümlelerle derdimi dile getirdim. Giderek daha da arttırdım sesimi.
Zira gün boyu eşya derleme, toplama ve yorgunluk ile keyfim de
kaçıyordu.
İkindi
vakti oldu. İ. taarruzlarımdan perişan oldu. Gidip ben sana birşey
alayım, dedi. Yooo, gidip rastgele birşey alacaksın, istemem!
Düşüneceksiniz, güzel birşeyler hazırlayacaksınız, dedim. Selim atıldı, e
ben sana hazırladım ya, dedi. I ıh öyle sallapati birşey istemiyorum
dedim, emek istiyorum, çaba istiyorum dedim. E ama çaba sarfettim, o
boyaları dökerken sıktım sıktım acıdı ellerim hep senin için, dedi. İçim
cız etti ama ucuza gitmedim. Yüzümü çevirdim. Onca uğraştım ama
anlaşılan boşa gitmiş, dedi. Aslında bence beni sömürmeye çalışıyordu,
zira üç parça boya damlatmış onu da mevzu bahis ediyordu. Ya da ben
zalimlik ediyordum. Bilmiyordum ama İ. gibi işi kolaycılığa vurmaya
alışmasın istedim.
Akşama
doğru çıktım karşılarına. Bakın, yarın anneler günü. Yarın benim karşıma
güzel bir süprizle çıktınız çıktınız, yoksa ben yarın erkenden evden
çıkıp gidiyorum, dedim. Bundan sonra da anneler günü annesiz kutlanır,
aile ritüelimiz de bu olur, dedim. Bunu derken bir yandan da içim
tirildedi, düşündüm aaa bu dediğim fena fikir değildi. Sabahtan basıp
giderdim, kimse ilişemezdi, ezilmeden büzülmeden gayet cüretkar keyfime
bakarım dedim. Hoş İ. hiçbir zaman altta kalmaz gene üste çıkardı ama
boşverdim.
Bu
cümleyle bir telaş aldı Selim’i. Baba, hemen gidip anneme birşeyler
hazırlayalım, dedi. İ. gülümsedi ama ben gülmedim. Akşam İ. dişçiye
gideceğim, Selim gel seni de götüreyim, dedi. Doğru mu, değil mi
bilemedim ama ısrar da etmedim. Geç saatte geldiler. Bundan sonra da
sesimi kestim.
Bu arada
Galatasaray şampiyon oldu. Selim koyu Galatasaraylı kuzenini arayıp
kutladı. Sözümona benim duymacağım kısık sesiyle: Mirza, annene
birşeyler hazırladın mı? Hazırla hemen, yoksa annen evden çıkıp
gidebilir yarın, dedi. Gülümsedim ama duyduğumu da açık etmedim.
Sabah
oldu. Selim elinde küçük bir paketle çıkageldi. Anneler günün kutlu
olsun annecim, dedi. Açtım bir kolyeydi. Işıl ışıl ve güzeldi. A,
güzelmiş, dedim. Ama sevinmemiştim. Benim de gıcıklığım üstümde demek
ki. Beğenmedi annem hediyesini baba, dedi. Yo, beğendim, dedim. Ama içim
rahat etmedi ekledim:
“Ben böyle
kolyeleri pek takmıyorum, bunu geri verelim, dedim. Hem ben sizden
birşey almanızı istemiştim ki bana birşeyler hazırlayın demiştim. Ne
bileyim Selim o güzel kelimeleri ile bir şiir yazsın, baba size yardımcı
olsun, Kerim birşeyler karalasın, bu türden şeyler düşledim” dedim.
Ama hangi düşün hayata düşen izdüşümü tamdır ki.
Anneler
Gününüz, Günümüz Kutlu Olsun! Allah evlatlarımızı da, bizleri de
korusun. Evlatlarımızla birlikte sağlıklı geçen her günümüz için de
sonsuz şükürler olsun! Ve Gamze Anne gibi evladından mecburen ayrı kalan
her anneye ve evlada da hayırlı bir kavuşma nasip olsun. Evlat
arzusunda olanların da hayırlı ve sağlıklı evlatları ve güzel günleri
olsun.
.
Bunlar da ilginizi çekebilir:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder