Son
bir ay pek olağan dışı geçiyor bizim evde. Var olan taşınma sürecinin
getirdiği ayakta yaşama hali, yapılması gereken ama sürekli ertelenen
yığınla iş, bu ertelemenin getirdiği gerginlik, süregiden hatta bir
türlü gidemeyen ve evde herkesi sıra dayağından geçiren hastalıklar, İ.
ile sürekli didişmelerimiz vesaire ile bunalım ve buhran had safhada. Ne
diyet kaldı, ne incelik, ne yürüyüş kaldı ve ne de hafiflik. Bedenen
de, ruhen de dağınığım ve ağırım. Zaten farkettim ki bedenen ne zaman
ağırlaşsam, ruhen de ağırlaşıyorum otomatikman. Ruhum içeriye tıkılmış
olmaktan ve güzelim bahar havasını içime çekememiş olmaktan hantal mı
hantal. Bazen ‘Deli özgürlük sevdam’a rağmen müthiş bir kabulleniş
seziyorum kendimde, şaşırıyorum ve beri yandan da şükrediyor,
çıldırmadığıma dua ediyorum lakin meğerse -Anger Management-
misali sadece içime atıyor, biriktiriyorum. Ve etraftakilerin epeyce
hazırlıksız ve savunmasız olduğu, alakasız bir anda öyle bir patlıyorum
ki evi tarumar ediyorum. Anlıyorum ki kabulleniş dediğim şey
biriktirmeymiş. Besbelli bir süreliğine, sessizce ne varsa öfke
kavanozuma atıyorum habire, sonra bir anda, yığılmanın getirdiği
yoğunluk ve yoğunluğun getirdiği kuvvetli basınçla kavanozu gümbürtüyle
patlatıyorum.
Misal
hafta sonu; çocuklar henüz iyileşme evresine girmişken, benim uykusuzluk
ve yorgunluktan peltem çıkmışken, ev pislikte tavan yapmışken, haftaiçi
1 aylık şehir dışı seyahatine çıkacak olan ve bugünlerde tümden
bağımsızlığını ilan eden ve evde Federal bir cumhuriyet, bir eyalet
neyse onu kurmuş olan İ. de hastalanınca patlayıverdi öfke kavanozum.
İ.: ‘iyi hissetmiyorum’ dedikçe ‘gözün aydın’ dedim ben öfkeyle. Zira Gizli Rekabet‘te
demiştim ya; hastalık bizim evde kurtuluş demek oluyor bir nebze.
İşlerden feragat etmenin en rahat, en keskin ve en kestirme yolu. Vicdan
azapsız ve sıkıntısız. Hem de iş yapmamanın getirdiği eziklik ile değil
gayet cüretkar ve cesurca geri çekilmenin en rahat yolu.
Neyse ki
bu evrelerde karşıma Pinterest çıkarıldı da, sıkıntılı olduğum her anda
vurdum kendimi oraya. Ferah fotoğraflara baktım, hayallere daldım,
kendimi hayatın, hayallerin ve aşkın kollarına bıraktım, oh ne rahattım.
İşte tam bu sırada, Sakinleştirici Kavanoz çalışmasına rastladım. Tamam
belki benim gibi katanalar için değil, çocuklar için düşünülmüş birşey
ama estetik ve zarafet düşkünü benim için de iyileştirici etkisi
olabilir dedim ve derhal işe giriştim. Hem Selim gibi halim selim
olmadığını anladığım Kerim için de iyi bir terapi olabilir belki dedim.
Bu
kavanozla birlikte Öfke Kontrolü diye birşeyi denemenin yollarını aramam
gerektiği inancına da vardım. Öfkemin esiri olmamanın, içimde Zincirlenmiş Hayvan
misali kuduran ateşi durdurmanın yollarını aramalıydım. Zira öfkeyi
dışarıya akıtmak besbelli maharet değildi, bunu yapmak kendim olmakla
ilgili de değildi. Kaldı ki öfke öyle bir şey ki, dışarıya akıtıldığında
rahatlatmıyordu ki, ne sahibini ve ne de etrafındakileri. Bilakis daha
içinden çıkılmaz hale sokuyordu işleri. O halde içeride tutmanın ama
bunu yaparken deli de olmamanın yolunu bulmak gerekliydi. Bu kavanoz
hakkında bilgi edinirken çıktığım bu sonuç beni memnun etti. Ortalık
sakinleşince bu konuda kendimi eğitme çalışmalarına girişeceğim.
.
Gelelim Sakinleştirici Kavanoz’un nasıl yapıldığına, ne işe yaradığına ve nasıl kullanıldığına?
.
Gerekli
Malzemeler: Glitter Glue denen Simli Yapıştırıcı, Glitter denen bir kutu
Sim, 1-2 damla Gıda Boyası (ben Selim’in sıvı boyalarından kullandım)
bir kavanoz ve sıcak su.
.
Tüm
malzemeyi kavanoza döküyoruz. Bu sırada yamuk ve pamuk eller
kullanıyoruz:) Beri yandan iç geçirerek, merakla bakan maviş gözlere
ihtiyaç duyuyoruz:)
.
Engin ve
dinginliğine binaen mavi rengi kullanıyoruz. Ve kuvvetle karıştırıyoruz.
Beri yandan turkuazı elde etmek için dualar ediyoruz. Ve bu harikulade
ferah rengi elde ediyoruz.
.
Derken
delilik var serde işte, elde edilen rengin turkuazlığından şüphe
ediyorum ve -hadi biraz kırmızı katalım, bakalım nasıl olacak?- diyorum
ve yukarıdaki güzelim rengi mundar ediyorum. Renk kendince hoş aslında
ama bence sakinleştirici ve rahatlatıcı olmaktan çok uzakta. Olsa olsa
bunalıma ve buhrana sevk eder bu kavanoz deyip, karışımı döküyorum.
.
Ancak
yılmıyoruz ve bu kez pembe boyayla girişimlerimize devam ediyoruz. Lakin
ne tuhaftır ki, onca süreye rağmen gene aynı pozu yakayabiliyoruz. Gene
yamuk ve pamuk eller ve bu ellere merakla ve iştahla bakan maviş gözler
eşliğinde çalışıyoruz.
.
Ve
nihayetinde makul bir karışım elde ediyoruz. Ardından hastalık, azı
dişler, ilgisizlik ile kudurmuş Kerim’in eline tutuşturuyoruz kavanozu.
Bol bol çalkalayıp, bol bol baktırıyoruz lakin Kerim ısrarla kendi
çalkalamak ve ardından yere çakmak arzusunda olduğundan kavanozu,
çekinip elinden alıyoruz. Ve sakinleştirici kavanozun işe yaraması için
daha sakin ve daha olgun bir zamanı kollamak üzere rafa kaldırıyoruz.
.
Gelelim Sakinleştirici Zihin Kavanoz’un nasıl kullanıldığına ve içindeki derin manaya:
.
Rivayete
göre stres ve baskı altında olan, taşkın, kızışmış ve öfkeli olan yahut
üzgün olan çocuklar için teskin edici ve rahatlatıcı olması amacıyla
kullanılılabiliyor bu kavanoz. Bir tür Meditasyon aracı da deniyor.
Adına Sakinleştirici Kavanoz da denebiliyor, Zihin Kavanozu da. Ben
harmanladım ikisini Sakinleştirici Zihin Kavanozu dedim adına.
Peki bu kavanoz nasıl çalışıyor?
Diyelim
ki, çocuk çok taşkın o gün. Siz de bir süreliğine sakinleşmesi için uzak
tutuyorsunuz onu odasında yahut odanın bir köşesinde. Ve gidip
düşünmesini istiyorsunuz ondan. (Ben genelde, cezalısın git odana demek
yerine, gidip düşün yaptıklarını demeyi tercih ediyorum, tabii
çıldırmadıysam ve makul anımdaysam) İşte bu sırada yani ihtiyaç anında
çocuğu bir yere oturtuyorsunuz ve bu kavanozu eline veriyorsunuz.
Kavanozu çalkalıyor ve ve çocuktan onu izlemesini istiyorsunuz. Simler
dönerken hayal etmesini istiyorsunuz; bu senin zihnin ve bu dönen simler
de senin karışmış ve öfkeli düşüncelerin. Birazdan bu karmaşa bitecek
ve önce şiddetli sonra yavaşça dönen ardından sakinleşip usulca zemine
düşen simler gibi düşüncelerinin de sakinleşeceğini söylüyorsunuz.
(Tabii bunu ilk seferde söylüyorsunuz) Ve bu süre sonunda
kalkabileceğini ekliyorsunuz. Tabii hiçbir şekilde yönlendirmeden sadece
izlemesini salık vermek de mümkün. Özellikle küçük çocuklar için bu
daha iyi bir yöntem gibi.
Hasılı,
sıkıntılı anlarda düşünmek ve ferahlamak için bu kavanozu çalkalıyor ve
içindekilerin devinimleri biterken sakinleşmeyi bekliyorsunuz. Ben
kendimde denemek niyetindeyim ama maalesef çocuklar gibi makul, saf ve
inançlı olmadığımızdan olsa gerek bizde çok daha uzun süre alıyor
böylesi işlerden sonuç almak. Olsun deneme değer!
Bunlar da ilginizi çekebilir:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder