Bilenler
bilir, İstanbul – Moskova – Petersburg – İstanbul seferinin üzerinden
kısa bir süre geçmesine rağmen, yani hepi topu 3 sene, gitmelerden dem
vurdum hep. Son iki senedir hele, gitmek de gitmek istedim yine. Son bir
senedir de, her an gitmeye hazır ve nazır bekledim öylece. Evimi
yenilemedim, kırık dökük öteberileri boşverdim, ihtiyaçları erteledim
hatta eve girerken kalan birkaç tadilatı bir daha onarma yoluna
gitmedim, nasılsa her an gidebiliriz diye hani nerdeyse elimde
valizlerim kapıda bekledim.
Petersburg
dönüşü bir heves evi dizerken, su sebilli buzdolabı aldık. 3 sene oldu
lakin biz hala su sebilini kullanmadık. Niye mi? Buzdolabını satın
almak, sebil bağlantısı yaptırmak için servisi aramak ve randevu almak
süresince, yani tahmini 1 ay içinde, ben ev kurmak hevesimi almış da
gitmelere meyletmişim meğerse. Bu kadar kısa sürmüş yerleşikliğim işte.
Ah, diyorum ya delilik ve göçebelik var serde!
İ. ye
kalsa muhtemeldir ki otururdu oturduğu yerde lakin neylesin ki düşmüş
deli bir kadının peşine, bundan sebep duramıyor yerli yerinde. Bazen
delleniyorum evde, bazen çıkışıyorum İ. ye; niye bu eksikleri
gidermiyoruz, neden böyle sefillik çekiyoruz diye ama sonra o deliren
ben değilmişim gibi; ‘Aman yapmayalım, nasılsa gideceğiz, gerek yok
diyor!’ ve İ. yi gene ben engelliyorum. Üstelik -gideceğiz- derken
tamamen afaki, tamamen hayali ve tamamen hissen konuşuyorum. Hani gören
de der ki ortada kesilmiş bir söz, düzenlenmiş bir akit var da ondan
bunca güvenli, bunca emin gideceğiz diyorum, değil! Hem de hiç değil!
Sadece inanıyorum, safça ama umutla! Hatta öyle inançlı konuşuyorum ki,
kaya gibi mantığı olan İ. yi dahi bu zırva hayallerin içine sokmayı
başarıyorum.
Bu 3 sene
içinde 3 farklı ülkeye gitmenin kıyısından döndük diyebilirim. 1 senedir
de İngiltere’ye gitme meselesi belirdi. Son birkaç ayda ise kesinleşti.
Tahmini olarak yazın başında gideceğiz. (Hayırlısıyla inşaallah) Bu
zamana dek de İstanbul’da olmayı, belki birkaç hafta aile ziyaretleri
yapmak için şehir dışında olmayı düşünürken planlar değişti. Gideyim
diye diye, erkenden gitmeye mecbur kaldım şimdi nerdeyse. Hatta Selim’in
son günlerdeki favori deyişiyle; neredeyse Dünya Seyahatine çıkacağız
Anne!
.
Evde 1 aya
yakındır süregiden hatta süregiderken yeni hastalıkları da peşisıra
sürükleyen ve herkesi sıradan kırıp geçiren hastalıklar tüm planları alt
üst etti. Üstelik İ. de 1 aylığına şehir dışına gidince ve ben dinmek
bilmez ateşli hastalıklarla kıvranan iki çocukla kalınca ve yalnız
olunca (şükürler olsun birkaç gece ablam vardı) ve çok zorlanınca ve bu
zorlanmanın etkisiyle çıldırma eşiğimi de aşınca, koyup da cengaverliği
ve komandoluğu bir kenara, ilk fırsatta İzmir’e gitmeye karar verdim;
İ. nin yanına.
Başta
Selim okula devam etsin, hem evde daha rahat olurum, otelde biri küçük
iki çocukla çok zor olur diye istemediğim bu fikri, çocuklar iyileşsin
de bir an önce gideyim şekline çevirdim. Bir aksilik olmazsa hafta sonu
pılımı pırtımı toplayıp gideceğim. Tek derdim; Selim okula gidemeyecek
(hoş hastalıklardan öyle bunaldım ki okula gitmesi ve yine yeni bir
hastalıkla eve gelmesi fikri artık daha çok ürkütüyor beni) ve sıkılacak
tabii ki. Sosyaldir Selim, arkadaşlarını, arkadaşlıkları, kalabalığı
sever çünkü. Yoksa ders vesaire derdim değil.
İyi
taraftan düşünmeye çalışıyorum; otelde olunca temizlik derdi yok,
çamaşır ve bulaşık derdi yok, yemek derdi yok ve vaktim çok, ben de
vaktimi çocuklara veririm, hem İzmir güzeldir, çocukları alır bol bol
açık havada gezerim diyorum. İnşallah düşündüğüm gibi olur. Yaşadığım
son bir haftada, planların bir hastalıkla nasıl da tepe taklak
yuvarlandıklarına şahit olduğumdan, daha ürkek yaklaşıyorum planlara ama
kendimi ikna etmeliyim iyi düşünmek ve ümitvar olmak konusunda. Hem
demiyor muyuz; güzel bakan güzel görür, güzel gören güzel düşünür, güzel
düşünen hayatından lezzet alır, diye. O minval üzerine iyi düşüncede
sabit tutmalıyım kalbimi, hissimi ve her daim kendimi.
Dünya
Seyahati deyişinin sebebine gelince; 2 aylık zaman diliminde
öngördüğümüz ve hayırlısıyla olsun dediğimiz rota şöyle; İzmir –
İstanbul – Diyarbakır – Tekirdağ – işler, vizeler hallolursa: ABD – ve
en son İngiltere. Hasılı Göçebe olmayı isterken ve bu isteğin böyle
ansızın gerçekleşeceğini düşünmezken oluyorum göçebe. Bu süre zarfında
aklım Selim’de ve bir de Nisan ayında görüşmeyi düşündüğüm ama
görüşemeyeceğim nice annede.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder