Karışık,
süratli, bulanık, gerilimli günlerin ardından, olayların, olanların
düşündürtükleriyle geri çekilmeyi uygun gördüğüm şu günlerde, günlerdir
kasılmış kalmış zihnim ve bedenim gevşedi olabildiğince. İçimde asılı
kalmış hüzün dururken öylece, direniş göstermeden bıraktım kendimi
hayatın rutin ritmine. Direnç göstermeksizin, kendimi hayatın akışına
bırakmak ki, pek sevdiğimdir.
Böyle
zamanlarda hayat dingin bir nehirdir sanki; ağaçların gölgelediği ve
yeşil rengini verdiği. Kuşların ve akan suyun harikulade sesi vardır,
birbirinin içine geçtiği. Bir de serin bir rüzgar okşar, dirençsiz akışa
teslim ettiğin yüzünü ve bedenini. Pek güzeldir hasılı böylesi.
Bir de bu teslimiyetin üstüne güzel bir hediye eklendi, şöyle ki;
Selah Sue‘yi farkettim. Amy Winehouse’ı hatırlatan, kendine has ses rengi ve hatta saçları ile. 89 doğumlu gencecik bir yetenek. Üstelik Babylon’a da geliyormuş 23 Şubat’ta.
Blues-Caz söylese beni daha çok cezbederdi kesin ama Reggae tınılarının
eklendiği stili de hiç fena değil. Hem arada söylemiş de sevdiğim
şarkıları. Aşağıdaki gibi.
Bunlar da ilginizi çekebilir:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder