Bir
nesnenin bir döneme ait olması, o dönemi çağrıştırması, özel bir değer
yüklüyor o nesneye de, o döneme de. Hatta olması gereken fazlasını
yüklüyor belki de. Bunda bir olağanüstülük yok. Eskiden yiyecekler için
de sözkonusuydu bu durum. Mesela domates ve salatalık yazın çıkardı ve
bu; hem domatesi ve salatalığı, hem de yazı özel ve değerli kılardı. Ya
da baharın gelişi aynı zamanda çağla mevsimiydi benim için. Ne zaman
Bahar deseler aklıma çağla gelirdi yahut çağlayı görsem -bahar gelmiş-
derdim. Şimdilerde, her meyve ve sebze yılın her mevsiminde
bulunabiliyor nerdeyse. Bu kimine göre rahatlık gibi görünse de bana
kayıp gibi geliyor. (Hormon vs. gibi teknik işleri devre dışı
bırakıyorum zaten) İçten içe üzüldüğümü farkettim bu güzelliği
yitirdiğimize. Bir sebzeyi yahut meyveyi anımsadığımda onun içinden bol
bol geçen mevsimi anımsamayı yani. Ve düne kadar sanmışım ki, bu
güzellik tümden bitti.
Dün Kış Masalı 2‘de
yorumlara yorum yazarken, gene güzel bir şeyin ayırdına vardım, gene
aydınlandım. Meğerse az da olsa kalmış böylesi güzel anımsamalar,
çağrışımlar. Mesela; Kestane! Kestane demek Kış demek hala. Kestane
demek; soğuk Kış günlerinde, sokaklarda, nefesimiz duman olup karışırken
buz gibi havaya, sokak tezgahından yayılan sıcaklık ve kokuyla
ayaklarımızı sürüdüğümüz ve bizi kendine çeken bir güzellik hala.
Sahlep de öyle mesela. Ya da Güllaç ve Pide özdeşleşmiş Ramazan ayıyla.
Ne ala! Bence mevsiminde kalması güzel böylesi şeylerin. Zira belli
belirsiz, ince, incecik bir haz verir insana böylesi anlar. İncecik bir
farkındalık katar hayata. -Kestane de çıkmış, kış gelmiş vay canına,
demek bile bir farkındalıktır bence. Bu bile ‘sabah kalk-çalış-gece yat’
rutininden çıkıp insanımsı hissetmeye sebeptir.
Keşke
mesela Kestane-Kış ikilisi gibi, nesne-dönem özdeşleşmesini korumaya
alabilmek mümkün olsaydı. Mesela Kestane-Kış Ritüeli Koruma Derneği
olsaydı.
Bunlar da ilginizi çekebilir:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder