Bir buhran, bir
terapi şeklinde gidiyorum nicedir. Buhranım derin, terapim pek yüzeysel
ve iptidai ama ümitliyim gene her zamanki gibi. Zaten uzun vadeli
öngörülerim, planlarım, hayallerim yok hiç, içinde olduğum günü
kurtarmak, tüm derdim. Ya da en fazla bir iki gündür peşine düştüğüm.
Onun için gene Mutluluk Dersleri’nin kapısını çaldım. İyileşmeme vesile
olsun 9. Mutluluk Dersleri. 9 sayısı 99 güzel isim gibi, iyilik ve
güzellik getirsin dilerim. E, öyleyse Vira Bismillah diyeyim.
Mutluluk; sahtekarlıkla değil
sahicilikle, riyakarlıkla değil samimiyetle ve laf olsun diye de değil
elbette, aşkla, ümitle vardığında asıl dergaha, beşere değil Hakikat’e
sarıldığında ve ahvalini O’na, yalnızca O’na anlattığında, ev evvela
gönüle dolan ışıkla ferahlamak ve ardından bir bir kapıların açıldığına
şahit olmaktır. O unutmaz bizi, biz unutmazsak, der gibi gözümün önüne
koyduklarımı her geçişte selamlamaktır mutluluk.
Mutluluk; görmediğin ama yakın hissettiğin biriyle tanış olmaktır. Ve bu manidar çiçeklere her baktığında hatırlamaktır.
Mutluluk; kendime aldığım bayram
hediyeleri ile bayram yapmaktır. Estetik kutuda Bob Dylan albümü, Sema
Moritz’in elimde olsun dediğim Echo adlı efsane albümü, manidar
kitaplar; Şemsi Tebrizi’nin Makalat’ı ve ismi ile beni çokça cezbeden,
Dokuz Yüz Katlı İnsan, Bir de olmazsa olmaz bayram çikolatası.
Mutluluk; hem estetiğine, hem lezzetine vurulduğum bu şuruplar ile daha lezzetli kahvelere yelken açmaktır.
Mutluluk, bastıran kışla hepten kendini
hissettiren Okuma Mevsimi’nin gelmesinde. Beni sıcacık köşemde bekleyen
dizi dizi kitap listemi, az okuyup çok seyrediyor olsam da, yaydığı
sıcaklıktan duyduğum hazdır mutluluk. Ve en büyük haz; karanlık
gündüzlerime ışık ve umut veren yıldızlarımın eşlik ettiği, kahve
kokularının burnuma karıştığı mutlu köşemde kitaplarıma gömülebilmektir
mutluluk.
Mutluluk; banyodan yahut uykudan sonra
yaydıkları eşsiz rayiha ile buram buram kokan bebelere doyamamaktır.
Mümkün olsa, miski amberden öte, o kendine has kokuların kaynağı olan
ensede, boyunda yaşayan bir bit olmayı dahi arzulamaktır. Ve uyku
mahmurluğunda adım adım açılmakta olan hali fırsat bilip, doyunca öpüp
koklamaktır.
Mutluluk; Ebru Sanatı ile coşan büyük
oğulun, güzel eserlerine şahit olmaktır. Seni çok sevdiğim için kalpli
olanı sana yaptım, bunlardan biri benim, biri de senin kalbin, diyen
oğulcukla, aşka gelmesidir annenin mutluluk. Ve tüm çirkefliğine,
rezilliğine, kendince berbat anneliğine rağmen ‘Sevilen Anne’ sıfatına
layık görülmektir mutluluk. Çok çoktur bu mutluluk!
Mutluluk; ailecek arabada olduğumuz
yağmurlu bir günde, aniden arabadan inmek yürüyüş bahanesiyle ve
oturmaktır kahveciye keyifle. Soğuk havaya karışan kahvenin dumanı, içi
ısıtan kahve kokusu, cilalanmışcasına parlamış kaldırımlara usulca düşen
damlaların sesi ve elbette yağmurun kokusu ile temizlenen İstanbul gibi
Ruhun temizlenmesine, arınmasına tanık olmaktır mutluluk!
Mutluluk; sokak sanatçılarına
bakakalmaktır. Hele ki bambaşka bir dünyadan, hatta bambaşka bir uzaydan
gelmişçesine, kendilerine özgü haller, görüntüler ve sesler içinde
iseler.
Mutluluk; gelen kış mevsimi ile eve kapandığımızda Mutlu Anlar Seremonisi yaratma adına muffinlere sarılmaktır.
Mutluluk; harikulade bir bileşime sahip
olmaktır. Aradığım kitabı bulmak ve okumaya başlamak, topladığım yaprağı
ayraç yapmak ve yanısıra Bob Dylan şarkılarını duymak.
Mutluluk; uzun, yıldızlı kış
gecelerimde, sıcak nefeslerini duyduğum bebelerimin yanıbaşımda soluksuz
uyumalarına tanık olmaktır.
Mutluluk; kış köşemde huzurla yazmak
yahut okumaktır. Hele ki İlter de evdeyse, gönül rahatıyla taktığım
kulaklıkla, içime dolan şarkılarla huzur bulmaktır.
Mutluluk; Turuncu Kış güneşinin değdiği
herşeyi altına dönüştürdüğüne tanık olmaktır. Ve gene mutluluk; rengi,
şekli, kokusu, aroması ve her meyve gibi benzersiz tadıyla, buram buram
sanat kokan mandalinaya bir de bu ışık altında bakmak ve seyrine
doyamamaktır.
Mutluluk; yağmurlu günlerde yaptığım
yürüyüşlerde, çokça parlamış ve besbelli bundan dolayı mest olmuş yeşile
bakmaya doyamamaktır. Ve meyvelerine elbette.
Mutluluk; Jadore Çikolata’cısında
çocukların çikolatadan kendilerini kaybettiklerine tanık olmaktır. Ve
İlter’in dahi Biberli Sıcak Çikolataya tam not vermesine şaşırmaktır.
Bir de, şu gördüğünüz tezatı yaşamaktır mutluluk. Büyük oğul, bebek
arabasında, küçük oğul zincirinden boşanmış hayvan edasıyla devamlı
ortalıkta. Üstelik bir geçit törenindeymişçesine tribünleri selamlar
gibi oturanları selamlası ve bitmeyen bir tören edasıyla bir aşağı, bir
yukarı yapması bazen zor, bazen hoştu.
Mutluluk; çocuklardan yana el ayak
çekilince, ortalık sessizleşince, haliyle, anneliğimin yaman çelişkisi
ve çilekeşliği ile gözüme çekilen perde öteye gidince, ben -Mümine-
olabildiğimde arta kalanlarla buruk da olsa bir bağ kurmaktır. Ve sanki
ilk kez görüyormuşçasına ortalıktakileri, neredeyse kalanları öpüp
koklamaktır. (Temizliğe merak saldı, heryeri, herşeyi silip en sonunda
kendini ve ağzının içini dahi siliyor, evet aynı bezle üstelik)
Mutluluk; küçük mutluluklardır. 1
Selim’in okul çalışması: Kalbim sevdiklerimle dolu. 2. 1′deki kalbin
içindeki resim: biz. Selim kendini biraz kenara çizmiş ama moralimizi
bozmuyoruz:) 3. Sevgilimin bana aldığı sevgi çikolatası. Az ama öz. 4.
Selim, bak bu kitabı Can’ın babası yazmış dediğim ve bir parça
böbürlendiğim Esra’dan gelen kitaplarım.
Ve elbette şükürler olsun nice güzellik ve iyilik ile bizi çevreleyen Şükrün Sahibine.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder