Bizim ailenin
fertlerinin çoğunluğu çok gözler, az konuşur. Annemden gelen kuvvetli
gözlemleme genlerimizin etkisiyle böyleyiz sanırım. Selim’in dünyaya
gelmesiyle birlikte tüm dikkatimi Selim’e verene dek iyi gözlemciydim
ben de. Galiba toplu taşıma araçlarını, kalabalık ortamları sevmem ve
metropollerden herşeye rağmem vazgeçmemem bu yüzden. Ve hatta herşeye
rağmen, her telden insana değmem de bu yüzden.
Dışarda olduğum her an, bir kitaba
gömülmemişsem yahut kulağımda müzik yoksa dikkatim tümden etraftaki
insanlarda olur. Kulağıma çalınan ufacık konuşmalardan devasa hikayeler
uydurduğum çoktur.
Hele öğrenciyken ayaklı rasathane
gibiydim tümden. Cep telefonları henüz dünyayı istila etmemişken,
telefon kulübelerinde, ailemi aramak için bolca vakit geçirirdim. Sırada
bekleyen insanlarla onlardan habersizce ahbap olurdum. Telefon
görüşmesi yapan kişinin hayatına girerdim mesela, görüşme boyunca pek
sıkı fıkı olurdum o şahısla. Ardından bir şekilde o insanlardan biri ile
karşılaşmışsam, ki bu çok sık olurdu, ne de olsa öğrenci semtinde
oturuyordum, bir kez gördüğüm bir insan gibi değil, gayet samimi biri
gibi karşılardım o insanı, bazen gülümserken yakalardım kendimi, bazen
selam verirdim gayri ihtiyari. Hasılı, iyi ki anne oldum ve bu yolla
şapşallıklarımı bir parça durdurdum.
İlk annelik sarhoşluğunu atlattıktan
sonra kısmen uyanışa geçti gözlemleme halim. Ama tam uyanma haline
geçemedim. Selim biraz büyüyüp de, kendini idare etmeye başlayınca
gözümü açmaya başladım yeniden dünyaya. Yalnız bu kez öyle başıboş
değildim, anneydim ve pek azdı vaktim. Haliyle rasgele gözlemleri bıraktım ve algıma uygun davrandım; annelere odaklandım.
Bu dönemde kendime yakın bulduklarıma bakmaktan kendimi alamadım.
Misalen, saçları ancak toplanmayla şekil alabilmişken belli ki çocuk
darbesiyle saçılmış ve bundan bihaber anneleri, dışarda çocuğunu zor
zapteden ama hem de çekinen anneleri, kocaları gayet gürbüz ve zıpkın
gibi, kendileri perperişan, kilolanmış ve bakımsız anneleri, hasılı
gariban, çilekeş, derbeder olmuş anneleri acımayla, şefkatle karışık pek
sevdim. Hatta bazen bu sevgide öyle ileri gittim ki, neredeyse gidip
boyunlarına sarılmak ve ağlaşmak istedim.
Bir de kusursuz anneler vardı ki onlarla
pek ilgilenmedim. Her yanı tastamam, kendinden emin yürüyen bu türden
annelere bir yakınlık hissetmedim haliyle. Ya onlar uzaylıydı ya da ben
tam bir ucubeydim. Bence ben değil, onlar anormaldi. Zira hem anne olup,
hem nasıl bunca derli toplu olabilmişlerdi? Üstelik sakin ve engin.
Hah! Mümkün değildi! Belki de Simone gibi simülasyondu hepsi. Ya da daha da mantıklısı, Stepford Kadınları gibi, cyborg kopyalarıydı sıradan annelerin.
Şimdilerde normale dönme uğraşındayım.
Kilolarımın yarısından fazlasından kurtuldum. Aba gibi kıyafetleri
bırakıp, yeni giysiler aldım. Makyaj yapmaya başladım. Saçlarıma şekil
veremedim ama en azından salkım saçak hallerine, tülermelerine,
yatışmayan tellere engel olmaya çalışıyorum. Ve kapıdan çıkarken,
çocuklardan yana darbe almamaya çalışıyorum kıymetli başıma. Hasılı, İki
dirhem bir çekirdek olamadım elbette ama, eskisine oranla kısmi düzelme
yaşıyorum. Gene de özde anormal olan yapım, bir şekilde ayyuka çıkıyor.
Şöyle ki;
Geçen gün dışarı çıkmak üzere
hazırlanıyordum. Çocukları giydirdim. Her zamanki gibi, 1 haftalık
tatile gidermişcesine tıka basa kapattığım çantamı hazırladım. Giyindim,
makyajımı yaptım. Takılarımı taktım. Aynada kendime gülücük attım.
Stepford Kadınları gibi değilsem de kısmen kendimden memnundum. Sonra
hadi gidelim, demek üzere salona girdim ki, ah girmez olaydım. Kapıdan
adımımı atar atmaz, dimdik, tamamen bilinçli bir şekilde yüzüme isabet
alınmış, şiddetli bir tükürük yağmuruna tutuldum. Selim’di olayın
müsebbibi. Kötü olaylarda yaşadığım travmatik şoka uğradım ilkin, sonra
şaşkınlıkla bunu neden yaptın, dedim gayet sakince. Tabii şokun
etkisiyle. “Ben ejderhayım anne, tükürüğümle ateş saçtım üzerine!” diyen
Selim’e kızamadım, burkuldum sadece. Kime burkulduğum belli olmayan bir
şekilde. Arkamı döndüm ve dedim kendime: Stepford Kadını’na özenmek senin neyine, çabuk dön pejmürde haline!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder