Bir Delinin Zayıflama Macerası 3
Henüz
kendimi aşikar etmeye yüzüm var. Henüz macera ağır aksak da olsa, ara
sıra teklese de devam etmekte çünkü. Diyete başlayalı 2 ayı geçti. Artık
daha tekdüze, daha kolay geçiyor ilk günlerin aksine. Tecrübe ettim ki;
en büyük zorluk ilk iki haftada imiş. Tıpkı sigarayı bırakırken ki
gibi. İlk iki haftaya dayanan için gerisi gelirmiş.
Benim içim ilk iki hafta, zorlukla
birlikte adıma yakışan türde, türlü zırvalıklarla geçti. Bir kere ortada
Diyetisyen faktörü vardı ki benim için itici güç buydu. Elimde de sıkı
sıkı tembihlendiğim bir liste elbette. Bir de diyetisyene karşı
oluşmasını istemediğim mahçubiyetim ve buna bağlı ezikliğim. Ancak bu üç
kuvvet bile beni bir delinin diyeti kendine göre çekip çevirmesine
engel değildi. Şöyle ki;
-Öğlen yemeğim; 2 çay bardağı Nesfit
idi. Ölçü son derece belirgindi; ancak çay bardağı elbette eski tip
minikler olamazdı. Olsa olsa Aida çay bardakları olurdu, değil mi?
-Misal ara öğünümde 12 kiraz vardı, ne
bir eksik ne de bir fazlaydı. Ancak ben 12 kirazı alıp tabağa sayıyla
koymak yerine, koca kaseden aldım yedim, aldım yedim ve aa, o da ne,
sayıları karıştırıverdim. Hop, 12 değildi 10 olmuştu, a belki de daha
dokuzdu, derken, doyana dek yedim de yedim.
-İlk haftanın içindeyken İlter, Selim’e aldığı Ceviz Ağacı pastası ve sıcak, nefis, harikulade, suflemsi kekler ile eve geldi. Bir telaştır aldı beni. Zira sözkonusu Ceviz Ağacı
ve hele ki pasta olunca, çocuklara rağmen evdeki en zayıf halka bendim.
Gene de uzun süre dirayet gösterdim. Bu bir nefis mücadelesidir, dedim.
Yemezsem n’olcak, eksilecek miyim, dedim. Bunun üstesinden gelirsem
hayatta üstesinden gelemeyeceğim şey kalmaz dedim. Dedim de dedim
hasılı. Nefsimi uzun süre mağlup ettim. Taa ki Selim’in tabağını
kaldırıncaya dek. Pastanın içi bitter çikolata ve fıstık yığını idi. Bu
görüntü beni mest etti. Temizlemeye çalışırken, birden pastanın kalanını
ağzımda yuvarlarken buluverdim. Hop n’oluyor, tükür şunu derken
telaştan yutuverdim. Doğrusu hiç sızlamadı içim. Ne de olsa bir
katakulliye gitmiştim.
-Normalde hiç canımın çekmediği şeylerin
gözümün önünde raks ettiklerine şahit oldum misal bu iki hafta.
Öğrencilik yıllarımdan beri yemediğim çay ve bisküvi birlikteliği
örneğin. Eti Negro’lar, Biskrem’ler elele verip çayla serenad yaptılar
bana örneğin. Ama direndim. Bunun zihnimin bana pis bir oyunu olduğunu
farkettim ve iğrendim bu hileden nitekim.
-Diyetisyen spor konusunu şart koşmuştu.
Lakin ya dışarda tempolu (ve bebek arabasız) koşacaktım ya da evde dans
edecektim en az 45 dakika. Bu mevzu konuşulurken he dedim geçtim. Zira
ne akla, ne izana, ne mantığa sığmıyordu dedikleri. Besbelli diyetisyen
çocuklu değildi. Durumu gözünde canlandıramıyor, bir hayal üstünde
diretiyordu. Cahilin yanından çekip gitmek misali, maalesef
yaşamayananın cahil kaldığı çocuk örneğiyle kanaat getirdiğim cahelet
üzerine ısrar etmedim. Eve geldim, bir gün dans etmeye koyuldum,
berbattı. Hadi evde koşayım dedim, bu koca cüsseyle bir apartman
dairesinde, eteğinden çekiştiren ve koridorlarda boyuna sıkıştıran
bebelerle, deli danalar gibi koşarak bu işin olmayacağını anladım. Ve
haftada bir ancak spor yaptım. O da tavsiye edilmeyen ve gerekli verimin
alınmadığı bizzat diyetisyen tarafından zikredilen kondüsyon bisikleti
ile.
-6.günde diyetisyene gittim. Tartıldım.
Epeyce ezik ve büzüktüm, zira bir kez spor yapmıştım ve mahçuptum.
Tartıldım ve 1400 gram vermişsiniz dedi kocaman gözlerini daha açarak
diyetisyen. Hem de 4 günde. Eksik yemediniz değil mi dedi üstüne. Ben ne
denli yemedim dediysem de, o bildiğini söylemeye devam etti. Bakın
sütünüz eksilir. Odadan çıktım, yahu dedim 4 gün değilmiş ki, 6 gün
olmuş. Be hey kadın, bir matematikçiyi bile ambole ettin, diyecektim ki
amaaaan, boşverdim! Keyfim yerindeydi nitekim. Sanki üstümden 20 kilo
gitmiş gibi hem de. Hemen planlar yaptım böyle giderse 1 sene değil, 6
ayda bu işi hallederdim. Hülyalı kadınım vesselam.
Tabii ki hep böyle şen şakrak gitmedi.
Misalen, ikinci haftanın içinde olduğum birgün arka odadaydım. Ortalığı
isteksizce dertop etmeye uğraşıyordum ki, Selim’in eyvaaaaaaaaaaaaaah,
diyen sesini duydum. Ayaklarım titreyerek, nabzım deli gibi hızlanarak
hatta korkudan yavaşlayarak içeri gittim. Gider gitmez, yüzü kapkara
kesilmiş bir çocuk karşıladı beni. Koltuğa çıkmış, bilgisayarın yanında
unuttuğum kahve fincanımı almış, telvesini harman yapıp her yere
bulaştırmış bir çocuk. Yüzü, hele ki elleri, klavye, beyaz masa ve beyaz
koltuk, elinin o sıra değdiği her yer kapkaraydı vesselam. Temizlemeye
götürürken bir de ne göreyim. Üstüne bir de kaka yapmış ve o da
bulaşmış. Daralınca aklıma eskiden sigara gelirdi bu durumda da mutfağa
gidip ne var ne yok temizlemek istedim. Yemedim tabi.
Takdir edilesi zamanlarım da oldu. Lakin
onda da aşırılığa kaçmayı ihmal etmedim. Misalen, kahveyi şekersiz
içmeye başladım. Ve bir gün yeni marka bir sakızlı kahve yaptım. Kahveyi
ağzıma aldım, kendinden şekerliydi ve sanki zehir içmişim gibi bir koşu
tükürdüm kahveyi. Diyete sadakati bile şaştığım oldu hasılı.
Yanısıra çok da koyverdiklerim oldu;
misalen bir akşam büsbütün karışık pide yedim, bir gün ablamın sıcak
sıcak getirdiği poğaçaları gittim geldim yedim, sanırım on tane yedim,
bir gün bir koca dilim pasta yedim ama pes etmedim. Bu kez uzun vadeye
yaydığım için hedefi, hepten koyvermek yerine, amaaan nasılsa ertesi gün
telafi ederim deyip kendimi helak etmekten imtina ettim.
Ve hep güzel hayallerle kendimi
besledim. Misalen; Moskova’da GUM diye, elit bir alışveriş merkezi
vardı. Oraya ilk gittiğimde bir gömlek görmüştüm. Şimdi yerinde yeller
esen o gömleğe olan hayalimse baki kaldı. Beyaz, dantelalı, hakim
yakalı, Viktorian tarzıydı. Çok severim öylesi gömlekleri. Ne zaman
kendimi incelmiş düşünsem, ne zaman tatlı bir hayale kapılsam derhal o
gömleği giyerim. Başka birşey giydiğim görülmemiştir nitekim.
Velhasılı kelam; 2,5 aydır diyetteyim.
Ettiğim duaların yüzü suyu hürmetine çok da eziyet çekmedim. Şükürler
olsun. Bu diyette kendime 4 eşik belirledim. Ve 2,5 ay sonunda ilk eşiği
geçtim. Yani nispeten insanı ölçüler içine girdim, en azından Large
olan giysilere girebildim. Gerçi o ilk eşiği geçmenin hatrına nerdeyse
40 gün 40 gece diyete ara verecektim ki dağılan 2 günle toparladım
kendimi. Diyeceğim o ki; henüz konuşmak için erken ama Deli Anne’ler de
muvaffak olabilir! (inşaallah)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder