Lise yıllarında aram çok iyiydi Hayat Amca ile. Üniversite konusunda çok cömert davranmıştı bana nitekim. Çok istediğim İTÜ'yü getirmişti süslü paketlerle. Ben de o paketlerin albenisi ile vuruldum kendisine. Ah dedim, hem de Matematik Mühendisliği, çok istediğimdi. Şuursuzca ve aslında öylesine. Üniversitede ilk vizede tökezleyince, kayboldu Hayat Amca iyiden iyiye. İki üniversite bitirircesine devirdiğim yıllar boyunca hep ümitsiz, hep memnuniyetsizdim alabildiğine. Üstelik okulu zar zor bitirdiğimde, iki kriz geçiren ülke ile kronik işsizdim bir de. Arada bir rastladım Hayat Amca'ya bu evrede, yorgun, bitkin, kamburlaşmış sırtı ile pek yakınlaşmak istemedi benimle. Ben de aldırmadım kendisine.
Hiçbir şeyin yolunda gitmediği o günlerde, her olumsuzluğu yordum talihsizliğime. İçerledim Hayat Amca'ya, niye bana sürprizler yapmıyor, niye bana başkalarına davrandığı gibi cömert davranmıyor, diye. Derken bir ışık yandı beynimde. -Dur!-, dedim kendi kendime, -Dünya suçlu değil, hayat hiç değil, hiçkimse suçlu değil, suç da yok suçlu da hatta, ama aramak istersen illa, dön bak kendine, yüzünü çevir ta içine... derinliklerine!- Şahit oldum doğduğuna karanlığın kendi içimde, şahit oldum benim ümitsizliğimle ve pesimistliğimle pekiştiğine, katmerlendiğine. Ve katmerlendikçe daha da dibe çekildiğime. Dibe çekildikçe herşeyin daha da aksileştiğine, ters gittiğine.
Derken önce az ama giderek çoğalan bir ivmeyle çıkmaya başladım diplerden yüzeye. "Güzel bakan güzel görür, güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır." ilk işaret fişeğini yakmıştı beynimde. Bir zincirin ilk halkası diğerlerini sürükledi peşisıra. Mevlana çıktı karşıma derken, sanırsın kendiliğinden. Okudum, okudum, okudum günlerce. Soluk almadan, nerdeyse uyumadan. Okudukça aydınlandı içim, değiştim, yenilendim, sevdim, sevildim kendimce. "Sen düşünceden ibaretsin dostum; gül düşünür gülistan olursun, diken düşünür dikenlik olursun!" ile tazelendim alabildiğine. Avare ruhum azade oldu böylece!
Hiçbir şeyin yolunda gitmediği o günlerde, her olumsuzluğu yordum talihsizliğime. İçerledim Hayat Amca'ya, niye bana sürprizler yapmıyor, niye bana başkalarına davrandığı gibi cömert davranmıyor, diye. Derken bir ışık yandı beynimde. -Dur!-, dedim kendi kendime, -Dünya suçlu değil, hayat hiç değil, hiçkimse suçlu değil, suç da yok suçlu da hatta, ama aramak istersen illa, dön bak kendine, yüzünü çevir ta içine... derinliklerine!- Şahit oldum doğduğuna karanlığın kendi içimde, şahit oldum benim ümitsizliğimle ve pesimistliğimle pekiştiğine, katmerlendiğine. Ve katmerlendikçe daha da dibe çekildiğime. Dibe çekildikçe herşeyin daha da aksileştiğine, ters gittiğine.
Derken önce az ama giderek çoğalan bir ivmeyle çıkmaya başladım diplerden yüzeye. "Güzel bakan güzel görür, güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır." ilk işaret fişeğini yakmıştı beynimde. Bir zincirin ilk halkası diğerlerini sürükledi peşisıra. Mevlana çıktı karşıma derken, sanırsın kendiliğinden. Okudum, okudum, okudum günlerce. Soluk almadan, nerdeyse uyumadan. Okudukça aydınlandı içim, değiştim, yenilendim, sevdim, sevildim kendimce. "Sen düşünceden ibaretsin dostum; gül düşünür gülistan olursun, diken düşünür dikenlik olursun!" ile tazelendim alabildiğine. Avare ruhum azade oldu böylece!
Önceleri ah-u vah ettim kaçırdığım senelere. Ta uzaklarda aradığım Zen öğretisine, bunalımımı katmerleyen Varoluşcu felsefeye ve daha nice akıma ve öğretiye, onlarla geçirdiğim nice günlere, gecelere, velhasıl verdim veriştirdim kendime. Bazen gücendim; yanıbaşımdaki devasa öğretiyi görmediğime, bazen çok kızdım kulağımı tersten gösterdiğime... Derken sakinleştikçe anladım ki; yaşadığım o arbede boşuna değilmiş. Bir yerlere ulaşmam için bir yolculukmuş sadece; bolca duraklı, bazen oturaklı, bazen 40'la giden, bazen hızına yetişilemeyen. Ve gün oldu; -İyi ki geçmişim o yoldan ve yolculuktan!- dedim kendime. Barıştım içimdeki karanlık gölgeyle, azad oldu ruhum böylece.
Velhasıl-ı kelam; "Ümit, kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır!" diyen Nietzsche'nin ümitsizliğinden vardım ümitvar olmanın hafifliğine. Ümit ettikçe açıldım, açıldıkça hayat açıldı önümde; perde perde. Ümit ettikçe, güzel düşündükçe güzeli buldum önümde sereserpe. Ümit ettikçe dağıldı kara bulutlar, şaşırdım kaldım iyiliklerin ve güzelliklerin kendiliğinden bana doğru akın akın gelmesine. Ve Hayat Amca göründü tüm heybetiyle. Daha da gençleşmiş olarak dikildi önüme, güvenle. Hepsi senin diyerek bıraktı bir koca yığın paketi önüme.
Bunları anlatırken sanılmasın ki ahkam kesmekteyim. Haşa! -Hamdım, piştim, yandım!- edepsizliğinde değilim, asla ve kat'a! Ben ki; yüzeylerde gezinen, çoğunlukla onu da şaşıran, ansızın başka yöne kayan kaypak gönlümün tesirindeyim, salınır dururum birinden diğerine. Ying-yang misalidir halim aslında; bir an bir cemre düşer karanlığımın üstüne, bir an aydınlık ümidime düşer bir gölge. Lakin gene de ümitvar olmalı! Hep ümitvar olmalı!
İşte Secret*'a giden yolculuğum böyle başladı.
*Secret / Sır - Evrenden Torpilim Var
İşte Secret*'a giden yolculuğum böyle başladı.
*Secret / Sır - Evrenden Torpilim Var
52 yorum:
Vay deli annem :) Bende son yillarda Varoluscu felsefeye takilmistim. Nietche'i bosver anlayabilene askolsun :) Secret biimde kitaplikta duruyor, Vahap'i sarmamis oyle birakmis ben ne zamandir bakacagim diyorum kismet olmadi.
Ve deli annem , think happy, be happy :)
Valla çok güzel özetlemişsin: think happy, be happy kısaca:)
neticede bu sonuca ulaşman güzl bence.kriz kız olup ah vah edeceğine olayı tatlıya bağlamışsın ne güzel...
Deli Annem ne tesadüf ki boş boş içimi döktüğüm dün geceki yazımda ben de dedim evet adı her neyse secret mikrıt var böyle bir şey.Benim de kendimi bulmam bir iki sene öncesine dayanır şu an 36 olduğuma göre nerden baksan 34-35 e işte.Mesneviyi elime alıp da anlayabildiğim yüzde otuzu ile bu hale gelmiş bulunmaktayım, umut hep içimizde de aslolan kafesinin kapağını alıp uçurabilmekte, sevgiler,sinem
Düşünme,arzu et sade
Bak
Böcekler de öyle yapıyor.
bende dönem dönem nedir bu hayatın benimle alıp veremediği diyorum.Sonra bakıyorum kötü düşündükçe herşey daha da kötüleşiyor.Oysa gamsız insanları işi hep tıkırında.. takmayasaksın kilit konu
biliyor musun ''secret''hayatta okuyup da beni mutlu eden tek kitaptır..ve deneyip de valla oluyor dedirten..Evrenden Torpilim Var da keza öyle..ikisini de tek geçerim..ve hala elime alır arasıra okur kendime gelirim..herkese de tavsiye ederim..gerçekten inanır ve istersen olur..öpüldünüz
okurken içim titredi, nasıl güzel bir üslüp nasıl güzel bir felsefe....
tek yol tek doğru yok, ama huzur bulmak,hayatı zindan etmemek için bardağın dolu tarafını görmek de şart :) yazıyı çok beğendim deli annem yaa, ellerine sağlık...
seni okumayı,takipe etmeyi çok seviyorum deli anne:)
Sorunları ta ki çözebilme gücümüz olduğu ana kadar masaya yatırmazsak çok daha az üzülüyoruz bence. Gamsızlık değil de olgunlaştırmak. İvedi kararlar vermek yeni sorunlar getiriyor. Demlenmeli sevinçler de sorunlar da parçayı değil bütünü görebiliyoruz o haliyle. Nietche ve Marks bir de Roza Lüxemburg Yılmaz Odabaşının şiirleriyle cilalalınca süper demleniyor:))
sartre varoluşumuzu seçimlerimizle kendimiz belirleriz der ya...işte sen de böyle yapmışsın aslında. bilincin, farkındalığın sayesinde
...
ne uzun bir konu aslında bir kahve içerek sohbet etmek lazımdı:>
sevgiler deli anne
yaa şimdi bir çırpıda okuyunca yazını bu kadar mı benzer iki insanın hayatı dedim.kriz yıllarına denk gelen mezuniyet zamanı,işsizlik,amaçsızlık,gam,keder,dibe en dibe düşme halleri,depresyon,prozac öfff.farkımız ben senin kadar akılane çözümlere yönelmemişim.ama azmin elinden o kadar sıkı tutmuşum ki geç de olsa hayalime kavuştum.içimdeki güç "sen yaparsın"dedi bana,yaptım.hatat bitmedi yapacaklarım.hayat bana bir iki şey daha borçlu.almadan yılmam.
sen şeker kadın o kocaman yüreğinle,o güzel bakışınla hayata hep böyle su damlası misali ferahlat içimizi ve kendini.tükenme kimsenin ve hiçbir şeyin seni tüketmesine izin verme.zaten o güç var sende...
Öz'üm :)
Kaymaklı Kadayıf: evet, sikrıt mikrıt :) aslında çoktan varolan bir, hem de ta yanıbaşımızda varolan bir şeyin popülist sunumu sikrıt.. ama uyarlandığı zaman iyi geliyor..
Lupinin annesi: ahaha bundan sonra tek öncümüz böcekler o halde:)
Bir annenin paylaşımları: Gamsızdan ziyade olumlu insanlara dikkat etmek lazım.. kendiliklerinden iyilik serilir önlerine.. olumluysan herşey olumlu oluyor, ve sana akıyor hayat koşarcasına.
Öznur'cum: Secret, evet kendime, kendi inanışıma uyarladığım zaman bei de mutlu ediyor ve hatırlatıyor faydalışeyleri.
Nevali: Senin de yorumun bana şifa gibi geldi hem de şiir gibi çalındı kulağıma :)
Nihan'ım: böyle yazarken bardağın dolu taraını görmek ama ger gör ki çoğu zaman dellenip neler de diyorum değil mi? Ah yaman çelişkilerim, o pis gelgitlerim iyice delirtti beni :)
Ebru: ne güzel demişsin cilalayıp demlemek diye.. evet olan tam da buydu bende.. eline sağlık:)
Çakıltaş: Kahve lafı bile kendime gelmeye yetti.. dilerim karşılıklı içeriz bir güzel kahve:)
İki yarık deneyi diye birşey seyrettim geçenlerde. Faton dedikleri zerrecikleri atan bir makina var, karşısındaki duvarın önüne koydukları bir perdeye bir yarık açıyorlar, duvarda perdeden geçen fatonlar yarık boyunca çizgiler oluşturuyor ancak perdeye birbirine paralel iki yarık açınca duvarda rastgele bir sürü çizgiler oluşuyor, asıl ilginci şimdi, perdeye bir gözlem cihazı koyunca fatonlar ne yapıyorlar, duvarda iki yarık boyunca çizgi oluşturuyorlar. Biraz karışık oldu biliyorum ama kısaca şöyle bu faton denen nesneler izlendikleri bilip, kendilerinden beklenen şekilde hareket edebiliyorlar.
Demekki, fizik nesneleri bile kendilerinden beklenen davranışları sergileyebiliyorsa, secret neden olmasın, yada birine kırk kere deli dersen neden deli olmasın...
Huzura gelince, huzursuzluğu had safada yaşamalısın ki; onu tüm benliğinde hissedebilesin.
İnsan psikolojisi dibe inmeden zirveye çıkamaz.
Ayy delim çok uzun ve karışık bir yorum yazdım değil mi?
Sitare'm: öperim canım seni.. sende de o güç var canım besbelli.. inşallah tez amanda sana da koca paketler bırakır hayat, hayırlsı ile..
Annelilim.. o foton deneyine bir şey ben de izlemiştim.. benim fiziğim hep zayıftı matematğe göre.. o yüzden anlatsam yüzüme gözüme bulaştırırım, hiç girmiyorum o yüzden:)
ayrıca o deli meselesi nedir ahha.. ablam diyor ki bana: kendine başka isim bulamadın mı, birine 40 kere dersen olur ya, maazallah sen de deli olmayasın..
Yaz annelilim, ben seve seve seve okuyorum yazdıklarını, seviyorum senden gelen bilgiyi.. öperim
"Sen düşünceden ibaretsin dostum; gül düşünür gülistan olursun, diken düşünür dikenlik olursun!"
Ne çok şey gizli burda ..
Güzel bir paylaşımdı. Keyfle okudum.
deli anne'cimm,
yolun aydınlık, ruhun şen olsun her daim umarım :))
sööle o hayat amcamı teyzemi neyse benim yoluma hiç çıkmadı kendisi.sürekli tökezleyip durduğumdan bende kendisiyle dalga geçiyorum.
Bunu nasil yapiyorsun Deli Anne? Nasil tam da ustune dusundugum seyler hakkinda bir yazi buluveriyorum senin blogunda ben?
Daha dun dusunuyordum. Cok da hosuma gitmeyen bir sey oldu dedim ki kendi kendime elbet bir sebebi var. Ama sonra kendimi mi kandiriyorum/z acaba diye de dusundum? Boyle boyle gitmiyor mu zaman?
Yok ama degilmis bak sen de demissin ya "...bir an aydinlik umidime duser bir golge. Lakin gene de..."
Bence de Umit varolmali! Bir de Gulcin sana tesekkur etmeli bu yazi icin inan tam zamaninda geldi!
Sevgiler
secretın da bizim güzel atasözlerimizin de aslında ne demek istediğini özümsemek için belli bir ruhsal olgunluğa ermiş olmak lazım. Bundan 20 sene önce bize secret deseler bakar geçerdik muhtemelen ama şimdi bunu hayatımıza adapte edebiliyorsak epey bir yol katetmişiz, hayatı boşuna yaşamamışız demektir. Değil mi?
αѕαннαяα: :)
NzN: amin, cümlemiz için :)
Serpil: belki uğradı da sen ittin elinin tersiyle, almadın belki kapından içeriye:)
Gülçin: aslında ben buna ne diyorm biliyor musun, yazmışım ya burda; bir zincirin ilk halkası diğerlerini sürüklüyor peşisıra.. bana çok oldu.. bir anda herşeyde görürüm o sırada ne varsa önceliğimde.. samimyetle ve derinden içine girince akıyor bir şekilde.. hani Secret dersen diyecek ki sana çekim kuvveti.. ismi önemli değil de öyle bir şey işte.. toparlayamıyorum şu an.. veletler kuduruk.. sevgler..
Neşeli haller:evet işte can alıcı nokta o: hayatımıza adapte edebilmek.. sevgiler.
bunu da seviyorum; " Ya ümitsizsiniz. Ya da ümit sizsiniz. Ya çaresizsiniz. Ya da çare sizsiniz. " BEHCET NECATIGIL.
Umarim hayat bize cocuklarimizi yonlerdirmede yardimci olur, ve onlarda bu yardim sayesinde gercekten ne yapmak istediklerini onceden gorebilir ve bundan zevk alirlar.
Özlem Annem; çok güzel sahiden de.. çok sevdim. bir de seni sevdim çok.. doygun bilgilerini de çok seviyorum.
Son yazdığım dileklere de canı gönülden inşaallah diyorum. Dilerim dolana dolana, yıllar yılı oyalana oyalana dek değil de kolayca bulurlar en doğru en hayırlı yolu.. Amin:)
Canim guzel anlatmissin kendini bulma yolunu ama hamdim pistim yandim demeyerek ;)
Insan zamanla nasil olgunluga eristigini mutlaka goruyor kendini taniyor kendinin farkina variyor ama sanirim benim daha yolculugum var.Ama buraya geldigimden beri sorularim bakis acim ve farkindaligim degisti biraz da olsa/
aminnnnnnnnnnnnn
secret'ı okumadım ama evrenden torpilim var'ı okudum. Okurken çok etkilendim ama hayatıma uygulayamıyorum. Yok olmuyor. O kıvılcım çakmıyor bir türlü
Nihalim Aslım: pişmek mümkün mü bizim gibiler için bilmem, ümitsiz konuşmamak adına susuyorum..
Senin okyanus ötesi yolculuğun içine de yolculuk olmuş ne güzel.. ben bu yüzden reelde de yolcuşuğu daha doğruusu uzaklaşmayı, kopmayı severim.. insanı geliştiriyor, dediğin gibi bakış açısını değiştiriyor.
Sitarem:)
Tosbağalar: uygulama için sadece okumak yetmiyor.. ben de okuyorum, oh la laaa ne güzel diyorum.. etkileniyorum.. ama bakıyorum hemen geçmiş etkisi.. devamlı devamlı diri tutmanın yolu olsa keşke.. ama akılda tutmaya çalışmak, belki çok çok tekrarlamak, pratik yapmak, başta zoraki ama sonradan sahici bir dönüşüme sebep olabilir.. Ben de bunu yapmaya çalışıyorum.. arada düşüyorum arada kalkıyorum işte.. sevgiler.
Harika bir yazi yine Deli anne'cim .
Ben de hep umitli olanlardanim sanirim, pozitif bakmaya calisiyorum hayata, Burasi cok sey ogretti bana :)
Sayfalarınızda gezindim,dolu yazılarınız var ve sayfanız da çok güzel...
Her zaman olumlu düşünemiyor insan hayatta,bunu az da olsa başarabilmek ise en güzeli...
Görüşmek üzere...
Sevgiler:)
ne zaman bahsediceğini dört gözle bekliyordum :)
ben böyle güzel toparlayıp yazamazdım canım, harikasın sen :)
Şeyma'm: senin ne derece pozitif olduğun öyle açık ki, bloguna bile yansıyor huzurun... ne mutlu sana.. sen içinden öylesin, ben zoraki ittiriyorum kendimi.. kah tutuyor kah tutmuyor.. bak kouşurken daha iyimser başlayıp karamsar getiriyorum sonunu.. peah! :)
Ezgilimelodi: teşekkürler:) işte tam onu diyordum Şeyma'ya.. doğuştan olumlu değilsek bir olumlu bir olumsuz arasında salınmamız olağan... bize düşen olumluya olabildiğince yaklaşmaya çalışmak, olumsuzken kendimizi yakalayıp o durumdan çıkarmak..
Bahar'ım: daha pratikteki kısma giremedm ama hemen de giremem heralde.. Kerim ilk dişi patlattı sırada 2 diş var eşikte bekleyen.. çıldırmış gibi şu anç.. ben de derbederim vesselam..
öperim.. sevgiler.
Sevgili deli anne,seni takip edenleri bir araya getirseler hepsi özünde birbirine benzer sanki,çok güzel anlatmışsın yine,eline-yüreğine sağlık,2 sene önce ''secret'' i almıştım,bir arkadaşım ald okumak için okuyamamıştım,o arada Elif Şafak'ın ''Aşk'' girdi hayatıma,ben o kitaptan da çok etkilendim,ardından Mesneviyi aldım ama henüz çok okuyamadım,geçenlerde yine ''Secret'i aldım kendime,onu okumak daha kolay olduğundan önce onu sonra da umarım sindirerek ''Mesnevi''yi okuyacağım..İyiliğin-güzelliğin gücüne ben de sonuna kadar inanıyorum,genlerde pesimistlik olunca az biraz,med-cezirler oluyor illa ki..
Aslında benzeyenler çoğunlukta evet, güzel de bir şey bu.. anlaşılır olmak, hisdaş olmak vs. farklı olmak da güzel ya.. insanın önyargılarını kırmaya vesile oluyor. hem zaten ne olursan ol gel, sözüne hayran değil miyiz:)
sonda da çok güzel demişsin: genlerde pesimistlik olunca med-cezirler oluyor değil mi.. eline sağlık güzel cümlen için..
Benim en çok hoşuma giden buraya ayzanların çoğu sırf yorum yazmak için yazmıyor.. gerçekten içinden bir şeyler dökerek katılıyor.. o zaman karşılıklı muhabbete dönüşüyor nerdeyse.. ve çok hoşuma giden, tarif edemediğim yerlere dokunuyorlar mesela.. hah, tam da bydu dedirten cümleler çıkıyor karşıma..
Harika bir yazı olmuş yüreğine sağlık ah keşke hep olumlu olabilsek hayata karşı:(hayatta her zaman ona baktığımız gibi dokunsa bize...
Felsefeyle bu kadar ilgili olman hoşuma gitti.Ayrıca yazın da da bir olağandışılık var. Çok beğendim. Mevlanayı dini değil felsefi olarak incelemiş olmanı da çok taktir ettim.Mevlana'nın felsefesi incelendiğinde Varoluşçu felsefenin özüne ait olduğu Hagel'in görüşlerinin temelini oluşturduğu gerçeğiyle karşı larşıya geliriz.Senin yazınla çok paralel olduğu için Mevlananın öze ilişkin tesbitlerini aktarıyorum.
...
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi... Ağladım.
Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatin bitmeye başladığı an olduğunu; aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.
Zamanı öğrendim. Yarıştım onunla...
Zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...
İnsani öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
Sonra da her insanin içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
Sevmeyi öğrendim. Sonra güvenmeyi...
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu, sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim.
İnsan tenini öğrendim. Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu...
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.
Evreni öğrendim. Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim. Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim.
Ekmeği öğrendim. Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini...
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim.
Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra...
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana...
Gitmeyi öğrendim. Sonra dayanamayıp dönmeyi...
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi...
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta...
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine aydım.
Düşünmeyi öğrendim. Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim. Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim.
Namusun önemini öğrendim evde...
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu; gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el sürmemek olduğunu öğrendim.
Gerçeği öğrendim bir gün... Ve gerçeğin acı olduğunu...
Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim.
Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.
MEVLANA
İkiz Annesi: keşke...
Defne: mahvetti beni bu yazı..parça parça bildiklerim vardı ama böyle bütün olarak ilk kez gördüm sayende..
bu uzun uzun satırları yazan eline, sadece bakan değil gören gözüne, kalp gözüne, kalbinin derinliklerine, bedenine ve ruhuna sağlık.. çok güzeldi.. doyamadım tekrar tekrar okuyorum.. sağol, varol.
Hele "yazı kendimi öğretti bana." tekrar çıktı karşıma. belki de ondan vurgunum yazmaya, uğruna saatlerimi harcamaya, uykusuz kalmaya.
Güzel ve bilgi dolu bir yazı okudum. Üstelik üslüp olarak sıradışı bir anlatım kullanılmış.Çok beğendim.İçinde Felsefe oluşu, Mevlananın' Varoluşçu felsefenin babası sayılan Hegal gibi ünlü filozofların görüşlerinin temelini oluşturduğu noktasına ben de yıllar yıllar boyu 6 cilt Mesneviyi okuyup çözmek için çaba harcadığım dönemler yaşadım.Sonuçta Zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...
İnsani öğrendim.insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
Sonra da her insanin içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
Sevmeyi öğrendim. Sonra güvenmeyi...
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu, sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim.Düşünmeyi öğrendim. Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim. Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim.Gerçeği öğrendim bir gün... Ve gerçeğin acı olduğunu...
Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim.
Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.
Birinin hakaret etmek amacıyla bana Polyanna dediği geldi aklıma:) Ama önemli olan 'o' yoldan geri dönmemek
ben bosu bosuna iki odul verilsin demedim, birisi o guzel yazilariniza digeri ise; hepimizin gonlunden gecebilmenize...sevgiler x
yazi cok samimi ve icten her zamanki gibi ama okurken beni bir kelime seciminiz dusundur du "pesimistliğimle" bu ne demek ingilizcedeki "pessimistic" kelimesinin tukcelesmis halimidir ???
Kerim'in öyle güzel öyle rahat çıkarsınki dişlerini derbeder olma canım... kolay günler diliyorum sana ;)
Defne : teşekkür ederim tekrar :)
Deniz: benim uygulamaya çok uğraştığım pek de sevdiğim bir düsturum vardır:
YA HAYIR SÖYLE YA DA SUS!
ağzı olan konuşur, evet önemli olan o vızıltıları duymadan doğru bildiğin yoldan gidebilmek hala.
Özlemim: :)
Fattosh: yazıyı yazarken kelime fransızca kökenli mi, ingilizce kökenli mi aman da farsça kökenli mi diye düşünmem ben, yazının akışına göre kendiliğinde çıkar bildiğim ne varsa. Hem bir yazı -çok samimi ve içten- olarak değerlendirilicek; hem de yazarken durup da -aman şuraya da ingilizce bir kelime yerleştireyim, ne kadar da biliyorum göstereyim- görmemişliği ima edilecek, yaman bir çelişki değil midir? Bir yazı samimi ise özenti de olmaz, görmemiş de. Görüşler ve eleştiriler de hakkaniyet ve iyi niyet çerçevesinde makbuldur bence. Neyse yukarda dediğimi tekrarlayayım: ya hayır söyleyelim, ya da susalım.. susamıyorsak da hakkaniyet ve iyi niyet çerçevesinde kalalım.
Bahar'ım : amin amin canım.. sana da kolay, güzel günler ve haftasonları diliyorum :)
Canım bedenimde oldukça Kuran'a kulum, köleyim; seçilmiş Muhammed (s.a.v)'in yolunun toprağım.
Birisi sözlerimden bundan başka bir söz naklederse, o kişiden de bezmişim ben, o sözden de.
Kaynak: Mevlana Gülşeni.
hayat bazen okadar zalimki sen neyaparsan yap ne dilersen dile nekadar pozitif olursan ol sana rahmen akıp gidiyor kötülükleri ve bencillikleri hep sana getiriyor sen inadına iyilik yap o sana gene ceza veriyor ve bir bakıyorsunki polyanacılıktan başka birşey değil hayat seninle uğraşır seni kırar zalimlikyapar süssüz kadın misali makyajlı çok az görürsün en azından ben çok az gördüm sonrası koca bir boşluk ben hayat amcayla 14 yaşında tanıştım sana şukadarını söyleyim bana hiçde iyi davranmadı halada davranmamakta ve benim elimdenden hiç bişey gelmemekte ben bu dünyada başkaları için yaşamaktayım kendim için hiç bişey yapamamaktayım bu hayat erkeklerin dünyası keşke benimgibi kadınlar içinde başka bir hayat olsaydı görüşmek dileğiyle
Sevgili Deli Anne.. Benimde bir dönem hayat amcayla alıp veremediğim oldu. Duygularım göçmen kuş gibiydi baharda gelip, güzde giden.. Çoğu zaman bir kurt gibi içimi kemiren. Kendi kendimi itina ile acıtmayı bir borç bilmiştim sanki. Mükemmeliyetçi Zeynep'in hastalıklı, hummalı didinmeleri sonunda ruh tutsaklığımı beraberinde getirdi. Ben yürekten şükür etmeyi doktorumun bana ' lenf kanserinden şüpheleniyorum seni hastaneye yatırıp tetkiklerini yapacağım' dediğinde öğrendim.. Çok şükür oğlum sağlıklı dedim. Şükür ettikçe, hayat bana döndü. Şimdi hayattayım. Canım oğlum yanımda. Aslınsa hayat amcanın benimle alıp veremediği yok. Ben kolayına kaçıp ona yüklemişim herşeyi. Artık tüm beni üzen olaylar geride kaldı. Mevlana'nın da dediği gibi:
Her gün bir yerden bir yere göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.
Sevgilerimle Zeynep
Ev Günlüğü: çok zor hayatlar vardır, kimibi bilmediğim ama uzaktan da olsa duyduğum kimini hiç bilemediğim. Onlara ne demeli inanın bilmem.. Ama bence ümit hep var olmalı gene de... Allah ümitvar kullarını sever çünkü, sevdiğini de ziyan etmez benim bildiğim... Size hayatınızda kolaylıklar, iyilikler ve güzellikler dilerim bolca..
Çınar'ın oyuncak çantası:Acı bir deneyimden ne güzel bir sonuç çıkarmışsınız. hatta o acının içindeyken bile şükürler olsun diyebilmişsiniz. Tebrik ederim sizi. ve çok şükür geride kalmış bedeninizdeki ve ruhunuzdaki sıkıntılar.
Mevlana hep güzel demiş:)
"Dünle beraber gitti cancağızım,
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım."
sevgiler benden de.
Tüm içtenliğimle katıldım
Pozitif düşünce gücüne çok hemde çok inanıyorum
"Secret" tamami ile ile hayat felsefesi yapmaya calistigim, dusunce gucume hukmetmemi saglayan ve her seferinde beni kurtaran aydinliga cikaran bir mucize mi diyim ilac mi diyim adeta cankurtaranim benim. Hatta omzu dusmus, karamsar, kendine guvenmeyen arkadaslarima surekli ettigim tavsiye oldu. Secret da secret der hale geldim. Gercekten mucize! Inanilmaz birsey
Kuzunun annesi: ben ilk uyanıştan sonra farkettim ki, işleri hep yolunda giden insanlar; olumsuzluklara takılmayan, hep neşeli, hep iyimser ve olumlu olanlar.. hayat bana çok kötü davranıyor deyip karalar bağladıkça o karalar da bağlanıyor size.. o yüzden ben de yürekten inanıyorum. ama arada düşüyorum o niye bilemedim:)
Didem: sen sindirmişsin belli ki.. ben bazen az önce dediğim gbi düşüyorum.. ama yaşayışa, inanca uyarlanabilirse adı her ne olursa olsun; kısaca ve popüler adı secret olduğu için secret dedim.. işe yarıyor :)
sevgiler.
Yorum Gönder