28 Eylül 2010 Salı

Büyük Karmaşa!

Dün buraya oturduğumda keyifliydim. Dün çocukları erkenden uyuttum. Dün müziğimi açtım, dün kahvemi yudumladım bir yandan, dün hem yazdım hem okudum.  Dünden bir farkı yok bu gecenin de temelde. Gene çocuklar uyudu, gene aynı müzikleri dinliyorum,  gene kahvemi yudumluyorum bir yandan ancak bugün tatsızım,  yazmak da istemiyorum, okumak da... Ne yere sığabiliyorum, ne göğe vesselam.

Bugün büyük temizlik yaptım. Bir süredir zihnimi bulandıran köşe bucak işleri yaptım, yetmedi bir kaç mobilyanın yerini dahi değiştirdim. Üzerimden koca bir yük kalkmış ve epeyce hafiflemiş olmalıydım. Ancak tam aksine üstüme koca bir tır oturmuş gibi ağırım. Bedenimden çok zihnimle üstelik. Belki de temizlik esnasında çocuklara tahammülsüzlüğüm, isteklerine gönülsüzlüğüm ve hatta gönülsüzlükten öte isteklerine verdiğim delice tepkilerim, bağırış çağırışlarım etken böyle olmamda. Ve o çirkef hallerimin geceye düşen izdüşümleri ve elbette o izdüşümlerin getirdiği kahreden vicdan azabım. 


Ne zaman işler içinden çıkılmaz bir hal alsa, kaos ve karmaşa hakim olsa ortalığa, tahammülüm tamamen kaybolur, delirme anım eşikte bekler adeta bir an önce içeri girmek için.  Normalde olağan karşıladığım bir çok hal ve harekete böyle zamanlarda olağandışı tepkiler veririm. Selim bir kaç gündür televizyon kanalları arasında kendi geziniyor mesela, bir şey demiyorum. JoJo'yu felan açıyor örneğin. Normalde savsakladığım bu eyleme bugün birden delirdim. "Sen niye kendi kafandan açıyorsun bu kanalları, neden sormuyorsun?" diye. Öyle ki zavallıcığın dehşetle açıldı gözleri ve "İyi de birden ne oldu şimdi?" diyen ifade belirdi yüzünde korkuyla. O gözler ve o ifade gözümün önünden gitmiyor şimdi. Beni anneliğin bedensel yorgunluğu değil zihinsel yorgunluğu bitiriyor daha çok Bir de tutarlı davranmaktan bahsederler ya, bende bir parça bile yok bundan. Tamamen tutarsızım, tamamen dengesizim, bir gün olağan bulduğum bir eylemi, ertesi gün kesinlikle olağandışı ve kabul edilemez buluyorum. Üstelik bu dengesizliğimin an be an farkındayım, sadece engelleyemiyorum, kapılıp gidiyorum deliliğin akıntısına.  Selim de beni bildiği için kızgınlık anında ne dersem diyeyim -tamam- deyip geçiştiriyor, biliyor ki bu deli anne birazdan yatışacak, nitekim yatışıyorum  da, o zaman gene bildiğini okuyor. Tek sorun bir sonraki aşamada annenin melek mi, yoksa deli mi olacağını saptayamamak. O da anıma göre yaşar oldu.

Gündüz kontrol edilemez bir modda idim gene. Daha ağzımı açar açmaz  Selim'e haksızlık ettiğimi bilsem de durduramıyordum kendimi. Ancak gece oldu mu, uyudu mu Selim, başlıyor kıvranmalarım, karın ağrılarım, bunalımlarım, bunaltılarım. Bugün ilk defa Kerim de eklendi bu manyak gösteriye. İşler bir türlü bitmez halde iken Selim'i öyle ya da böyle zapt edebiliyorum, ancak Kerim ne uyuyor ne de duruyor  hal böyle iken. Bir nevresimleri değiştiriyorum, bir Kerim'in altını açıyorum, bir  mutfağı topluyorum, bir Kerim'i emziriyorum, bir Selim'e yemek hazırlıyorum, Bir Kerim'i sakinleştirmek için duşun altına sokuyorum, keyifleniyor, tamam şimdi uyur artık deyip ümitlenip yatağına koyuyorum. Hava da çok bunaltıcı, buharlaştığımı hissediyorum bu koşturmaca içinde, bir Selim'i soyuyorum, Bir Kerim'i boyuna. Ortalığı toparlamaya koyuluyorum sonra, derken Kerim'in mık-mık sesleri geliyor ve ağlamaya dönüşüyor o sesler, olmuyor, fiyasko ile sonuçlanıyor bu denemede, alıyorum yatağından pusetine koyuyorum bu kez, durmayacak biliyorum ama gene de süpürmeye başlıyorum ortalığı. Kerim durmuyor nitekim, bu arada Selim toz hamurlardan istiyor, ona yetişiyorum bir yandan, derken Kerim'e oyuncak ver, ı-ıh olmuyor, dön Selim'e ve bu kaos hali böyle devam ederken en sonunda Kerim'i yatağına koyup pes ediyorum. İşleri bir an önce bitirmeye bakıyorum artık. Ağlayan Kerim'e kulaklarımı tıkamaya uğraşarak olabildiğince hızlanıyorum. Bu arada Selim'in olağan isteklerine bile deliriyorum. Arada iyice kendimi kaybedip Kerim'e de kızıyorum. Selim'in içi dayanmıyor. Kardeşime kızma, diyen sesini işitiyorum. Kendimden utanıyorum. İşe devam ediyorum. En son banyo temizliği bitsin de Kerim'i alayım diye alelacele ve üstünkörü bitiriyorum işi. O sırada Kerim'in ağlaması kesiliyor. Bir de bakıyorum ki ağlayarak uyumuş. Beklemediğim bu derin darbeyle kahroluyorum. Kendimi berbat hissediyorum. Gidip uyandırmak istiyorum Kerim'i. Kararsız dururken öyle hıçkırıklarla uykusu bölünüyor,  daha beter hissediyorum, kucağıma alıp, öpüp sarılıyorum.  Sarılırken bir başka vicdan azabı ile cebelleşiyorum. Ya zavallı Selim, diyor kalbim. O hala buruk, hala kırgın sana. Kerim'i sararken onu düşünüyorum. Kerim'i temizliyorum bir yandan, gülümsüyor bana, "ahh! kalbim!", alçak kadın beni ağlamaya terkettin, demiyor da gülümsüyor gene.. Mis kokusunu içime çekerek öpüp kokluyorum ama bu öpücükler ağlatmaya meyilli beni. Duyguları düşünmek bile vakit kaybı, işe koyuluyorum. Kerim'i emziriyorum, ağlamanın getirdiği yorgunlukla uyuyakalıyor hemen. Arkasından Selim'e gidiyorum, gönlünü almaya uğraşıyorum. Yemeğini hazırlayıp, oynamaya koyuluyorum onunla. Uzun süre oyunuyoruz. Gönlünü hoş tutmak pahasına, vahşi ya da sakin ne isterse onu oynuyoruz. Akşam tatsız bitmiyor çok şükür ve uyuyor Selim de.

İlter hala yurt dışında. Şimdi farkediyorum ki uzunca bir süredir bir şey yemedim. Hatta bir süredir akşam yemeklerini atlıyorum. Yemiyorum da hala şişkoyum niyeyse. Mevzu o da değil.

Gecenin azabıyla başbaşa oturuyoruz şimdi. Bunalıyorum, bulanıyorum...

8 yorum:

Adsız dedi ki...

ah canım yalnız anne sendromu benki aynı şeyleri yaşadım yaşamaktayım.o yüzden seni okuyunca kendimi buldum.blogunu hayranlıkla okudum.senin kadar güzel anlatabilsem keşke sende aslında cocuklara deyil eşine kızgınsın,öfken yön degiştirmiş halde.bende eş yok cocuklar,ev insanlar,herşeyle ugraşırken dellenip gidiyorum,bazen kendimi kontrol edemiyorum.cocukların gözündeki o korku bana cocuklugumu hatırlatıyor,nasıl korkardımdiye.bazen sadece itekliyorum cocukları o kadar acizimki,bazen zavallılıgımı cocuklarda cıkarıp egomumu tatmin ediyorum bilemiyorum,2 erkek cocukla baş etmek cok zor ya yardımcı yada anneler lazım,inanırmısın ben koca yaz tr de sac kestirmeye vakit bulamadım.bazen banyo yapmaya vakit bulamıyorum.sen kerim biraz daha büyüsünde gör birde.bizimki anlatılmaz halde şimdi cocuklar.üzülme yalnız degilsin netdeki annelerede inanma bence melek olmalı ya bakıcıları var yada anneleri yardım ediyor,gurbetde 2 cocuk tek başına büyütmek herkesin harcı degil.sevgiyle mutlu kal.

Deli Anne dedi ki...

Sen de çok güzel anlatmışsın valla durumu, kısa ve öz olmuş:)Bir de Kerim şimdi küçük, büyüdükçe daha zorlaşıyor kısmına da katılıyorum. Pek düşünmedim ilerisini aslında. Hep şimdinn içinde debelendim. Düşünmeyeyim de.. güzel düşünelim, güzel olsun inşaallah..
Sevgiyle

Sibelbek dedi ki...

benim iki çocuğum yok ama Tibet tek başına yetiyor bazen ve hatta çoğu zaman. benim çalışıyor olmamın verdiği bir tahammülsüzlük var sanırım ama onunda benim çalışmama tahammülü yok, biliyorum. işin yoğunluğunun arkasından Tibet'in peşinde koşuşturmak, yetmeyip geceleri de hala sürekli uyanıyor olmak fazla yoruyor. Üstelik gündüzleri ona annem bakıyor ve üstelik kadın evini barkını bırakıp hafta ortası bizde kalıyor ama isterdim ki (Selinka'nın da belirttiği gibi) biraz yükü eşim alsın üstümden. En azından gece uyanmalarının bir kısmını o üstlensin, ben mutfakta uğraşırken o Tibet'i oyalayabilsin. Oysa tam tersi oluyor, ne gece sen yat ben ilgileneyim diyor ne de Tibet'i oyalamakla uğraşıyor. bir bakıyorum ki Tibet mutfakta bitmiş... Geceleri hadi sen ilgilen dediğimdeyse, daha büyük yaygara kopuyor ve ben kendimi yine oğlumun yanında buluyorum... valla ne yalan söyleyeyim... yoruluyorum... o yüzden, sanırım seni de çok iyi anlıyorum...

karmaşıksarmaşık dedi ki...

Böyle günlerim cok oldu benim de...ama akillandim artik..2 cocuk degil , 2 oglan anasi oldugumdan artik neleri onlarla beraber yapabilirim ,neleri yapamam tecrübe ettim..ne onlarin sinirlarini ,ne de kendiminkileri zorlamiyorum...ha banyoda, lavaboda her daim kirec lekelerim var ,her gün anacigim gibi 3 tencere yemek pisiremiyorum ev ahaline ama bünyemde vicdan azabi yapacak buhranlarim daha az..

mesela ben 2 oglusumla ,(biri elimde,biri bebek arabasinda),alisveris merkezine gidemem, gitsem de gittigimden bisey anlamam,anlatmazlar cünkü...burda görüyorum anneleri ,alisveris arabasina 5,3,1 yaslarinda üc cocugu istifleyip rahat rahat dolasiyorlar..benim öyle bir lüksüm hic olmayacak...
veya ikisi de evdeyken ,ve baba destegi yokken öyle dip bucak temizlik yaptirmazlar...kücük uyurken ,büyüge de biraz tv acarsam ,etrafi söyle bi toplayacak firsatim olabilir...
o yüzden sevgili arkadasim yapma etme kendine böyle iskenceler...su cocuklar biraz daha büyüsün, o zaman cikaralim dantel oda takimlarini...
sevgiler...

mine dedi ki...

anne değilim ama bir kaç büyüklü evde bile bazen bunalıyorum gerçekten kolay gelsin anne olmak hele de yalnız olmak gerçekten herkesin harcı değil
kolaylıklar diliyorum
herşey gönlünüzce olsun

Deli Anne dedi ki...

Tibet'in annesi, merhaba:) çalışan anne olmak zor, çok zor hem de sanırım. Baştan kocaları işin içine dahil etmedikçe sonradan ne yapsak da işe yaramıyor. Bana da büyük haksızlık geliyor, niye ben diyorum. Ben sıkılmıyor muyum, ben oturmak istemiyor muyum, ben yorulmuyor muyum? Sen de yapma, oluyor böylesi durumlarda cevap. Çalışınca da 7/24 mesaidesin, çalışmasan da. Bazen diyorum çalışsam daha mı iyiydi, en azından bir kaç saat uzakta kalır, çocuklarımı özler, gittiğimde kaliteli vakit geçirirdim. Çünkü evde olup da çocuğa hiç vakit ayırmadığım zamanlar öyle çok ki. Toparlayamıyorum bile ne demek istediğimi. Berbat bir gün ve gece geçirdim. Kendime gelmeliyim. Size kolaylıklar diliyorum
Sevgiler

Deli Anne dedi ki...

Mine merhaba tekrar. Dilerim dilediğiniz zamanda ve hayırlısı ile anne olursunuz, mis gibi çocuklarla:) Sevgiler.

Deli Anne dedi ki...

Karmaşıksarmaşığım, benim de eski titizliğimden eser kalmadı. Ama an oluyor kaçınılmaz oluyor temizlik yapmak. Benim deliliğim sabırsızlığımdan geliyor daha çok. Aklıma düştü mü o an yapmam lazım, yoksa bekle İlter'i gelsin, ya da ayarla yardım edebilecek birilerini bul, bu kadar delirme, sana da yazık, çocuklara da yazık diyorum ama nafile, dinletemiyorum kendime bunları.

Arkadaşım çok ümitvarsınız ne güzel:)Ümitlendiriyorsunuz beni de.. Demek geceler bizim olcek ve dantel oda takımalrımızı da dizcez he mi:) öpesim geldi.