Passenger adı. Şarkı derin, sözler de, söyleyiş de sahiden de çok içli ama beni en çarpan şarkıda geçen -sometimes (bazen)- kelimesi.. Dahası şarkının -sometimes- diye bitmesi ve o -sometimes- ile içe akıtılan devam sözlerinin verdiği hüzün hali..
Düşündüm, bazen derken yarım kalan sözleri, cümleleri, yutkunup içeriye gönderdiklerimizi. Düşündüm, bazen gibileri…
Düşündüm; ne çok seviyoruz konuşmayı, ne çok övüyoruz konuşkan insanları…
Düşündüm; sükuta sözde methiyeler diziyoruz ama konuşana paye vermeye, susanı ise yermeye devam ediyoruz.
Suskunluğu yerilenlerden oldum çoklukla.
 Az konuşuyor olmamı tıpkı bana dayatıldığı gibi yetersizliğim sandım 
yıllarca ama artık öyle görmüyorum; şimdilerde az konuşuyor olmaktan 
memnunum. Hatta öyle memnunum ki sesli sözcüklerimi giderek daha fazla 
içeri akıtıyor, daha da suskunlaşıyorum.
“Az konuşup çok düşünmekten yorgun düşsem de, memnunum suskunluğumdan.”
Laf olsun diye konuşamıyor olmayı 
eksikliğim sandım, çoklukla -normal- görünmek adına kendimi zorladım. 
İnsanlara az soru sormamayı eksikliğim sandım ha keza. Oysa düşündüm, 
sırf ben merakımı tatmin edeceğim diye karşımdakini belki de muhatap 
alınmak istemediği sorulara boğmak niye?
Düşündüm, konuştukça laf olsun diye 
ağzımdan çıkan sözleri, gereksiz öteberileri… Sustum. Gerçekten konuşmak
 istediğimde konuştum.
Bob Dylan konserine gitmiştim ya hani,
 hiç konuşmadan şarkılarıyla merhaba deyip, gene şarkılarıyla hoşçakal 
demesi ve hal diliyle anlatması kendini, laf olsun diye konuşmayıp 
susmayı tercih etmesi öyle hoşuma gitmişti ki. Saçma kabulleri yıktığı 
için, konuşmak istemediğinde konuşmadığı için çok daha fazla sevmiştim 
Bob Dylan’ı.
Sırf konuşması gerekiyor diye, o yazıma 
gelen diye bir yorumda bahsedildiği gibi: “Düşünsenize, Dylan sahneye 
çıkıyor “Marhaba Turkey. (yarım yamalak) Teşakkurler. Your foods are 
delicious. You’re so kind. Thank you. It’s good to be back here.” 
diyor.” olsaydı daha mı iyiydi?
İnsanlar sessizlikten ürküyor, korkuyor,
 neden diye sordum defalarca. İki insan oturduğunda illa nefes almadan 
konuşmalı, gerekirse saçmalamalı, uydurmalı ama illa ki konuşmalı mı, 
diye. Arada asla ve kat’a bir sessizlik olmamalı mı? Sessizlik haram 
mı?!  Oysa bence korkaklar korkar suskunluktan. Birinin sessizce 
gözlerinin içine bakmaktan korkanlar, birinin kalbine yakınlaşmaktan, 
biriyle kalben konuşmaktan korkanlar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder