Şarkılar ve Duygular Tezi
dediğim safsatalarım var ya benim. Ne zaman hislensem, dolsa içim,
biriksem ve içimde gizlesem bunları gayri ihtiyari şarkılarla dışa
vuruyorum içimde saklı olanları. Çoğunlukla benden habersiz, benden öte
benden ziyade bir yerlerden çıktığını sandığım, derin bilinçaltı
oyunlarım garipçe ayyuka çıkıyor bu şekilde. Nitekim bugünlerde de bu
konuda zirve yapmış durumdayım gene.
İ.
buradaydı bir süredir ve gitti bu sabah bir aylığına. Yokluğu çok fena,
yokluğunun getirdiği yoksunluk çok fena, yalnızlık, çocuklarla bir
başına kalmak çok fena! Bu yüzden gidişi berbat, gelişi harika
hissettiriyor bana. Bir rehavet, bir sükunet çöküyor ki üstüme o
gelince, sanırsınız başım değmiş tavana. Aynı şekilde İ. de bu
ayrılıklar sebebiyle geliyor akide şekeri kıvamına. Müthiş müşfik bir
eş ve baba oluyor bu ayrılıklardan sonra. Evdeki işlere koşturuyor,
keyfekeder olmayı bırakıp çocuklarla ilgileniyor, hassasiyetle
yaklaşıyor vesaire. Lakin ne zaman uzun süre burada kalsa didişmeye
başlıyoruz bir süre sonra. Abartıp birbirimizin gözünü oyacak hale
geliyoruz bazen hatta. Tabii bence O’ndan sebep çok hoyrat davranıyoruz
birbirimize. Öyle ki an geliyor keşke gitse diyorum gene. Gitse
de özlese bizi ve kıymet bilse diyorum. Belki o da tersini diyor,
bilmiyorum. Ya da özgürlüğüne kavuşmuş olmanın ve dilediğince uyuyacak
olmanın, işlerden ve yüklerden azade geçecek akşamların, televizyonu
rahatça kullanmanın, hasta çocuklarla uğraşmamanın ve bir başınalığın
tadını çıkaracak bilmiyorum. Bilmiyorum ama benim tarafımdan bakınca
öyleymiş gibi hissediyorum.
Ve gitti.
Lakin iyi hissetmiyorum. Hem buruğum, hem 2 çocuğun da hasta olmasından
ve dahası benim de kendimi iyi hissetmiyor olmamdan ve haftaların
getirdiği yorgunluktan ve bir başınalıktan ve yalnızlıktan dolayı
tedirginim ve korkuyorum ama hem de bir yandan gitmesi iyi oluyor gibi
hissediyorum. Hasılı karmakarışığım ve şimdi durumu anlatmayı kesiyor
sözü şarkılara bırakıyorum. Nitekim onlar bana da beni anlatıyor
biliyorum. (Şarkıların iğrençliğine aldırmayın zira içim makul olsa
zaten bu denli saçmalamazdım)
İ. Gitmeden bir hafta önce:
İ. nin hiç
yardım etmediğini düşündüğüm, son derece bağımsız olduğu zamanların
birinde, kapıdan çıkıyoruz. Çocukları giydir, hazırla, valizden hallice
çantayı doldur toparlan, kapıda mızmızlanmalara dayan vesaire derken
öfkeli ve kızgınım. Ve dışarıdan görünen tüm makul izlenimlerimi yıkacak
derecede yüksek sesle, hem de sözleri de çevirerek kendimce söylüyorum:
-Ameleyim amele, bu evdeki en amele. (Yonca Evcimik’ik Abone şarkısı)
.
Gene kendimi yalnız, bir başına ve yardımsız bırakılmış hissettiğim günlerde;
-Yine yeşillendi fındık dalları, aman da yeşillendi fındık dalları (Bence o sırada içimde böğürmeye hazırlanan öfkemi kastediyorum)
.
Kızgın olduğum ama bunu çaktırmamaya gayret ettiğim günlerde:
-Heyamola, heyamola, heyamola, hey!
(Burada çok daralmışım ve çaktırmıyorum, ne ki iyiyim diyorum İ.’ye ve
daha ötesi kendime. Şarkının ötesini berisini bilmiyorum, bu sebeple hep
aynı nakaratı söylüyorum ama bununla hiç ilgilenmiyorum)
-Çalsın sazlar, oynasın kızlar! (Aman da ne harika hissediyorum, sana da hiç aldırmıyorum diyorum İ. ye)
.İ. Gitmeden iki gün önce:
Bu kez ben susuyorum, muhtemeldir ki İ. gidince’nin paniğini yaşıyorum. İ. de boş durmuyor. Bakınız ne söylüyor hem de keyifle:
-Meşşaaa meşina, meşşaaa meşina!
Ben bu şarkıyı bilmiyorum ama bende fena halde kızgınlığa sebep oluyor bu keyif ve bu neşe. Yalan Dünya dizisindeki Çağatay’ın helalaaay helalaay parçasını söylüyor gibi hissediyorum. (Bu arada ben Çağatay’ı seviyorum)
.
.
Gitmeden bir gün önce:
Yelkenleri suya indiriyorum. Zira sertliğim çözülmeye başlıyor hissediyorum.
-Demek yine bana hüsran, yine bana hasret var! DEMEK YİNE BANA ESMER GÜNLER DÜŞTÜ.
-Sensiz ben nefes alamam, buralarda hiç duramam, GÖTÜR BENİ GİTTİĞİN YERE! (Ah! ne de yanık şarkılar biliyorum:))
.
İ. gidiyor:
-Ne dedim ki BIRAKIP GİTTİN BENİ YALNIZ, VEFASIZ, VEFASIZ!
.
İ. uzun süre yok. Yoruluyorum. Uykusuzum. Çocukların babasız kalmalarından, özlem duymalarından ve özlemden iki kat sapıtmalarından dolayı çok huzursuzum. Sağ salim kaldığını umduğum bir gıdım aklımı da yitirmek üzere mırıldanıyorum. Dıştan mırıldanıyorum ama esasında içten bağıra çağıra ve haykıra haykıra söylüyorum.
-Dardayım ey aney, aney! Zordayım ey aney aney!
.
İ. epeyce yok ve ben tümden değişiyorum. Bilin bakalım n’oluyorum:
-HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder