İkinci
bebeğini büyüten bir anneyim lakin hala şunu idrak edemedim; bir çocuk
tam olarak konuşamıyorsa bu anlamadığı anlamına gelmez. Ben bu idrake
varamadığımdan Kerim’in benim söylediklerimi anlayıp uygulaması dahi
bana olağanüstü gibi gelirken, bir de baktım ki bebeğim sözcükleri
anlamlandırmış da kullanıyor kendi çapında.
6 ay kadar ay önce…
*Bir gün cep telefonumu alıp başının üstüne koydu ve seslendi bana bu şekilde;
-Anne, bak kom-mik! Sanırım komiklik yapmaya çalıştı kendince.
*Bilhassa uykusunu almış ve keyifliyse, yattığı yerden bana seslenişi;
-Ann-nnem, bitt-ann-nnem (Annem, bi’tanem)
*Arabalara
oldum olası çok düşkündür. Oyunlarının tümü de nerdeyse arabalar
üzerine kuruludur. Bir gün oyuncak arabasının kapısını açtı, önce annem
annem diye seslendi bana, ben uyanmayınca vurmaya başladı bana ve ben
yüzümü ona dönünce parmaklarını arabanın kapısından içeriye sokup
anlatmaya başladı:
-Annem,
aa-biiii, ba-baaaa, araba bin, ığğğnnnn düt düttt, diyerek arabada
hepimizi tek tek gerçekte oturduğumuz koltuklara işaretliyor. Sanırım
bizi arabaya oturtuyor ve ardından şiddetle belini kıvırıyor ve
direksiyon kullanıyor gibi yapıyor. Böylece arabaya yerleşip yol almaya
başlıyoruz. Ben nereye gidiyoruz dediğimde ise gayet kendinden emin;
Saliş, teeze diyerek teyzesine gittiğimizi anlatıyor.
*Bebekliğinden
itibaren Kerim’in fark edilir özelliklerinden biri müziğe düşkünlüğü.
Hani hemen her çocuğun dönemsel ilgi alanlarından biridir ya müzik,
Kerim’de bu dönem hiç bitmemiştir. Alkışa gene bebekliğinden beri
düşkündür. Bu beni bir yandan da korkutur, çocuğum ‘Alkışlarla
yaşıyorum’ olmasın maazallah diye. Ama sanırım ses, ritim ve müziktir
onu etkileyen ya da ben öyle ümit etmek istiyorum.
Bütün gün minik bir sesten, şarkı seslerini duymak mümkündür evde. Başlamadan önce de genellikle haber verir;
-Annem,
şaaku (şarkıy söyleyeğimdir bunun manası) Ve ne zamanki yüzünüzü ona
dönersiniz (ki bu nokta çok önemlidir) başlar söylemeye:
la-la-lalalalalalalal.
*Bazen
kızıyorum ona. Özellikle suyu devamlı dökmesi bunun en büyük sebebi. Bu
durumda geliyor hemen yanıma, muck, muck diye öperek sevdirmeye
çalışıyor kendini. Ben gülümsemedikçe de işlerin yolunda olmadığını
düşünüyor, gözlerinden de anlaşılıyor bu endişesi, bir kaç kez daha
öpüyor. Ben ona dönmüş ve iyi bir tepki vermişsem ne ala, ancak bu
olmamışsa birden tüm naif tavır değişiyor ve vurup tekmelemeye başlıyor
beni. Bence hem bana, hem de kendine gıcık oluyor burada. Zira yaranmak
için öpüyor ve büyük bir ödün veriyor mübarek(!) karakterinden ve
üstelik de bu ödün işe yaramamış oluyor.
*Bazen de kızmış olduğumda benim abuk sevgi sözcüklerimi sıralıyor: Annem, bi’tanem, minik, kuşş gibi…
*İstemediği
birşeyi yaptırmak pek mümkün değildir Kerim’e. Bunun için de
kabalaşmaz, çoğunlukla taktikleri vardır. En büyük taktiği de konuyu
değiştirmeye çalışmasıdır. Misalen, birisi onu – hadi gel yanıma, hadi
beni öp, hadi al- gibi yönlendirmek istedi diyelim, önce yüzünü dönüyor o
kişiden ve o yerden, ancak konu uzamışsa ve karşısındaki de sevdiği
biriyse; abisi, dayısı, teyzesi gibi, -A, abi bak kujlar (kuşlar)
diyerek gökyüzünü gösteriyor minik işaret parmağıyla, yahut televizyona
yönlendiriyor; -teey-se bak laula ( teyze bak Laura) diyerek dikkati
kendinden uzaklaştırıyor.
* Çok
küçüklüğünden beri kullandığı, hatta öğrendiği ilk kelimelerden biridir :
-iyiyim. Nasılsın diye sorduğumuzda, telefonu eline aldığında, düşüp
bizi teskin etmeye çalıştığında hasılı sıklıkla kullanır bu kelimeyi.
Üstelik giderek çeşitlendiriyor bu kelimeyi kullanımını. Örneğin,
televizyonda, sokakta biri düştüğünde, – iyiyim diyor. Sanırım
endişelenip bu yolla sakinleştiriyor da kendini. Ama bence güzel tarafı
empati yapıyor olması.
*Empatinin
bir güzel örneğini de şurada verdi: bir gün eline geçirdiği sigara
paketini inceledi. Yüzü buruşmuş halde yanıma geldi. Paketin üstündeki
uyarıcı fotoğrafta, hasta yatan kişiyi göstererek;
-Anne acı-oor, ühühüühüh! diyerek durumu izah etti.
*Çok
sevdiği birşey için çağırdığımızda, mesela çikolata; -paka, piki, bağa-
gibi kelimeler sıralıyor ve bunu genizden çıkardığı çok tok bir sesle
yapıyor.
*Elektronik
aletlere çok düşkün. Evdeki bilumum aletler bu sebepten bozuk. Misal,
dvd oynatıcı bozuk. Misal; ses sistemi bozuk. Misal; telefon bozuk.
Misal decoder bozuk. Aylarca bulamadığımız ses sisteminin kumandasının,
gene kendi içinde (subwoofer’ın içinde) bulunduğunu söylersem durumun
vehametini anlatmaya kafi gelecektir sanırım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder