10 Haziran 2011 Cuma

Haftanın Blogu Girizgah


Eskiden, başıboşken; şehri, şehrin insanlarını her yerde ve her koşulda temaşa etmekten büyük keyif alırdım. Otobüste, vapurda, duraklarda bilhassa kalabalıklarda olmaya bayılırdım. Yürüyen rasathane gibi daima iş başındaydım. Bazen işi gücü bırakıp, sadece seyre koyulur ve o insanlara kendimce hikayeler kondururdum. Tıpkı önünden geçtiğimde ışıkları yanan ve bilhassa perdeleri aralanan evlere hikaye uydurmak gibi.
Seyir için tek koşulum vardı; çeşitlilik! Çeşitlilik esastı benim için. Bunun için genellikle İstiklal Caddesi'nde Atlas Pasajı'nın merdivenlerine otururdum mesela, yahut İstiklal'i tepeden temaşa etmek için Baraka' nın balkonuna konuşlanırdım. Tek prototiplerden uzak dururdum. Misalen, Bağdat Caddesi'ni bu yüzden kendime çok uzak bulurdum. Herbiri birbirine fazlaca benzeyen insanlara farklı hikayeler uydurmak olanaksız ve de sıkıcıydı.
Çocuklardan sonra 'Temaşa Bağımsızlığı'mı kaybettim. Nitekim bu dönemde anladım ki, dışarıda olmak ve dışarıyı görmek ile benim anladığım tarzda temaşa etmek çok farklıydı. Ve ben ilk çocuktan sonra sadece bakıyordum, değil hikaye yazmak, görmüyor, duymuyordum bile. Sadece'Ben, kendim ve Selim'den oluşan çemberim'de debeleniyordum. Ailemize Kerim de katılınca bu kez dışarıda olma bağımsızlığımı da büyük oranda kaybettim. Kerim 6 aya yaklaşırken blog yazmaya ve bloglar arasında dolaşmaya başladım. Bu dönemden sonra bloglar benim dış dünyaya açılan kapılarım oldu. Yeni şarkılar, yeni filmler keşfettiğim, bilmediklerimden haberdar olduğum, bazen kendimi bulduğum, bazen kendimde bulmadıklarıma şahit olduğum ve çeşitlilik kazandığım ve her türlü memnuniyet duyduğum yer oldu buralar zamanla. Yanısıra benim blogum da sığınak  gibi oldu bana. Dertleştiğim, sevindiğim, eğlendiğim, bazen coştuğum, bazen taştığım, çok fazla kaynaştığım, istediğimi istediğim gibi sıraladığım, sevdiklerimi bir araya topladığım, bir zamanlar defterlere, süslü kutulara sığıştırdığım materyalleri biraraya getirmekten de ötesi, daha keyiflisi oldu hatta.
Hep dediğim gibi burada olmayı seviyorum. Zaman zaman yazdıklarımın, en yakınlarım tarafından bile bana karşı kullanıldığına şahit olsam da, zaman zaman ne olduğunu anlamakta zorlandığım tuhaf hallere, garip takiplere, gizliden iğnelemelere, hasede ve tacizlere maruz kalsam da, zihnimde gizli bir kimlikle, gizli bir blog açma fikrini saklı tutarak, dünyanın hali budur deyip sineye çekiyor ve işin esasına yöneliyorum.Bloglarda gezmeyi seviyorum. Birinin ilk izleyicisi olmayı, ilk yorumu yapmayı seviyorum. Bu konudaki deneyimimi taze tutmuş olmaktan da hoşnutum zira bana da ilk izleyici olanı, ilk yazanı hala hatırlıyor ve sesime ses verildiği andaki keyfi ve bunun akabinde gelen yazma şevkini unutamıyorum.
Yalın yahut karmaşık, çoluk çocuklu yahut bekar, huzurlu yahut bunalım, edebi ya da argo -içeriğinde küfür, hakaret ve saldırganlık olmadığı sürece- ve bir blogdan tıpkı her insandan alınacak, öğrenilecek birşey olduğuna inandığım gibi yaklaşıyor ve herbirinin bana getirdiği en az birşey olduğuna inanıyorum. Bazen gezinirken, okuduğum bir cümle beni derinlere gark ediyor, bazen bir yazı beni gün boyu gülümsetebiliyor, bazen bir fotoğraf karesi zihnimde asılı kalıyor, bazen bir yemek tarifi bende olmayan hevesi uyandırıyor,  bazen bir kelime bir destan yazacak birikimi veriyor, bazen biri çok üzüyor, bazen biri gıpta etmeme, bazen biri şükretmeme vesile oluyor. Kısaca hayat gibi, insan gibi çeşitlilik bana birşeyler katıyor ve iyi hissettiriyor.  En çok da herkesle bir olma hissi zevk veriyor. İnsanın insanın aynası olduğuna şahit olmak, esasın öz olduğuna şahit olmak bana çok iyi geliyor. Çok farklı zannettiklerimle, ne çok benzeştiğime şahit olmayı seviyorum. Hasılı, çok istediğim seyahatleri şimdilik oturduğum yerden yapıyorum.
Bunun için sık geziniyorum. Bunun için birinin bloguna girdiğimde bir selam etmeden geçemiyorum. Bunun için birileri bana yorum yazdığında cevapsız bırakamıyorum zira o insan benimle sohbetteymiş gibi hissediyorum. Ve bir de bu gezmeler sırasında saklı hazineler keşfediyorum. Bu keşiften de büyük haz alıyorum ve bazen bencillik edip kendime saklamak istesem de paylaşmak istiyorum genellikle. Böylece 'Blog Avcılığı'na da resmiyet kazandırıyorum.
Bundan sonra bu bölümde 'Haftanın Blogu' adı altında sevdiğim blogları yazacağım sırayla kısa bir derleme ve analizle inşaallah! Gene prototiplerden ve taklitlerden ziyade nevi şahsına münhasır olanları tercih edeceğim sanırım. Sizin de önerdikleriniz olursa lütfen bana yazın! Burası koca bir derya, ben de minik bir balığım, gözden kaçırdıklarımı duymaya hazırım.

Hiç yorum yok: