Kitaplarda fazlaca sözkonusu olan, ancak bana oldukça soyut gelen, "Cezalandırmayın ödüllendirin" kavramının mükemmel işleyişine şahit oldum. Ben de bu kural kendiliğinden oluştu diyebilirim. Ancak yaşadıktan sonra işlevselliğini farkettim bu kuralın. Tabii bu kural herşeyde uygulanabilir değil, kitapların problemi burda. Sanki bir tek kuralla tüm hayatı idare edebilirmişiz gibi yazılıyor . Oysa bu kural belli bazı durumlarda işe yarıyor.
Öncelikle bu kuralı uygulayabilmek için çocuğun kesinlikle büyümüş olması, anlayabilmesi gerekiyor. Zira Selim küçükken hiçbir şekilde işe yaramıyordu bu formül.
Bir de o gün için yapmadığı olumsuz fiiller için de uygulanabilirliği yok gene bu kuralın. Yani "A, bugün hiçbir oyuncağını kırmadın" deyip ödül vermek olamazdı.
Selim banyoda, lavaboda, kısacası su ile hasbihal ettiği her işte ve giyinirken bir türlü zaptedemediğimiz bir durumda idi. Ufacık bir el yıkama işi büyüdükçe büyür, bütün banyo ıslanır, yerler, aynalar, ne varsa, sinirler gerilir, Selim baştan aşağı ıslanır, tüm kıyafetler çıkartılır, üstelik giyinirken daha da sapıtır, bağırış, çağırış hatta ne yazık ki zaman zaman tartaklamaya kadar varırdı iş. Öyle ki Su ve Selim düşüncesi bile aşırı derecede adrenalin salgılamama ve kalbimin küt küt atmasına sebep oluyordu.
Bir gün gene bu kaos ortamına ve kısır döngüye girmek üzereyken eğilip O'na sakince "Eğer sadece elini yıkarsan, suda sapıtmazsan sana dinozorlu sticker vereceğim, hem de puan, üstelik puanlarını topladıkça çok istediğin şu kocaman dinozordan alabilirsin" dedim. Ortaya somut bir obje koymak sanırım işe yaradı. Dinozor için toplam 100 puan toplaması gerektiğini ve belirlediğimiz her olumlu davranışı için 10-30 arası bir puan alacağını belirttim. Selim o gün, ertesi gün ve daha ertesi gün dikkatli ve hevesliydi çok. Her seferinde heyecanla sticker'ı alıyor, belirlediğimiz bir alana yapıştırıyor, şu kadar puanın oldu, bak çok az kaldı, diye gayretlendirdikçe de beklediğimizden de ötesine geçiyordu nerdeyse. Gün içinde ekstra iyi bir harekete göre de ekstra 20 puan verip daha da yüreklendirmeye çalışıyorduk. Örneğin kardeşine şefkatle yaklaşması, kirli tabağını mutfağa götürmesi vs. belirlediğimiz puanlama sisteminde olmamasına rağmen bunlara 20-30 puan verdik. 100 puan topladığında büyük bir alkış aldı ve de çok istediği o robot dinozoru.
Bu işleyiş Selim'in kendine olan güvenini perçinledi, ortalık kesinlikle sakinledi ve en önemlisi bu hareketler yerleşik bir hal aldı Selim'de. Şimdi tek başına banyoya sokmaya korktuğum çocuk gitti yerine kendi işini kendi kolaylıkla halleden, sadece elini yüzünü veya dişini fırçalayıp gelen, kendi kendine zahmetsizce giyinen tatlı mı tatlı bir çocuk geldi adeta.
Tabi Selim'in suyla kendini kaybetme isteğini hepten öldürmedik, zaten niyet bu da değildi. Arada gidip suyla oynama isteğini çok daha korkusuzca yerine getirdik. Hatta bir leğene su doldurup uzun süre oynamasını daha sık sağladık. Biz O'na güvendik O da bizi yanıltmadı, çoğunlukla:) Bu arada bizim de önyargılı tavrımız ve sertliğimiz de yumuşadı haliyle, esnettik kuralları.
Bir tek yemek konusunda işe yaramadı bu kural. Kendi de yemeğini bitirip puan toplamak istese de olmuyor, yapamıyor bir türlü.
Uygun bir zamanda bir ödül tablosu hazırlayacağım Selim'e. Böylece çok daha somut olarak görecek puanlarını ve ödüle ne denli yakın ya da uzak olduğunu.
Öncelikle bu kuralı uygulayabilmek için çocuğun kesinlikle büyümüş olması, anlayabilmesi gerekiyor. Zira Selim küçükken hiçbir şekilde işe yaramıyordu bu formül.
Bir de o gün için yapmadığı olumsuz fiiller için de uygulanabilirliği yok gene bu kuralın. Yani "A, bugün hiçbir oyuncağını kırmadın" deyip ödül vermek olamazdı.
Selim banyoda, lavaboda, kısacası su ile hasbihal ettiği her işte ve giyinirken bir türlü zaptedemediğimiz bir durumda idi. Ufacık bir el yıkama işi büyüdükçe büyür, bütün banyo ıslanır, yerler, aynalar, ne varsa, sinirler gerilir, Selim baştan aşağı ıslanır, tüm kıyafetler çıkartılır, üstelik giyinirken daha da sapıtır, bağırış, çağırış hatta ne yazık ki zaman zaman tartaklamaya kadar varırdı iş. Öyle ki Su ve Selim düşüncesi bile aşırı derecede adrenalin salgılamama ve kalbimin küt küt atmasına sebep oluyordu.
Bir gün gene bu kaos ortamına ve kısır döngüye girmek üzereyken eğilip O'na sakince "Eğer sadece elini yıkarsan, suda sapıtmazsan sana dinozorlu sticker vereceğim, hem de puan, üstelik puanlarını topladıkça çok istediğin şu kocaman dinozordan alabilirsin" dedim. Ortaya somut bir obje koymak sanırım işe yaradı. Dinozor için toplam 100 puan toplaması gerektiğini ve belirlediğimiz her olumlu davranışı için 10-30 arası bir puan alacağını belirttim. Selim o gün, ertesi gün ve daha ertesi gün dikkatli ve hevesliydi çok. Her seferinde heyecanla sticker'ı alıyor, belirlediğimiz bir alana yapıştırıyor, şu kadar puanın oldu, bak çok az kaldı, diye gayretlendirdikçe de beklediğimizden de ötesine geçiyordu nerdeyse. Gün içinde ekstra iyi bir harekete göre de ekstra 20 puan verip daha da yüreklendirmeye çalışıyorduk. Örneğin kardeşine şefkatle yaklaşması, kirli tabağını mutfağa götürmesi vs. belirlediğimiz puanlama sisteminde olmamasına rağmen bunlara 20-30 puan verdik. 100 puan topladığında büyük bir alkış aldı ve de çok istediği o robot dinozoru.
Bu işleyiş Selim'in kendine olan güvenini perçinledi, ortalık kesinlikle sakinledi ve en önemlisi bu hareketler yerleşik bir hal aldı Selim'de. Şimdi tek başına banyoya sokmaya korktuğum çocuk gitti yerine kendi işini kendi kolaylıkla halleden, sadece elini yüzünü veya dişini fırçalayıp gelen, kendi kendine zahmetsizce giyinen tatlı mı tatlı bir çocuk geldi adeta.
Tabi Selim'in suyla kendini kaybetme isteğini hepten öldürmedik, zaten niyet bu da değildi. Arada gidip suyla oynama isteğini çok daha korkusuzca yerine getirdik. Hatta bir leğene su doldurup uzun süre oynamasını daha sık sağladık. Biz O'na güvendik O da bizi yanıltmadı, çoğunlukla:) Bu arada bizim de önyargılı tavrımız ve sertliğimiz de yumuşadı haliyle, esnettik kuralları.
Bir tek yemek konusunda işe yaramadı bu kural. Kendi de yemeğini bitirip puan toplamak istese de olmuyor, yapamıyor bir türlü.
Uygun bir zamanda bir ödül tablosu hazırlayacağım Selim'e. Böylece çok daha somut olarak görecek puanlarını ve ödüle ne denli yakın ya da uzak olduğunu.
4 yorum:
sticker sistemi bizim de uyguladığımız bir sistem ancak puan sistemini hiç denemedim. acaba olur mu diye düşünmeye başladığım ilk an ortaokulda tabi tutulduğum "conduct cardlı"günler geldi aklıma.. cebimizde taşıdığımız pek de kaliteli olmayan beyaz karton kartlar... sınıfta kantinde bahçede hatta tuvalette bile her an olumlu aynı zamanda olumsuz tüm davranışlarımızın işlendiği o kart sistemi lise yıllarımızda kaldırılmıştı.. üzerinde biraz daha düşünüp ölçüp biçmek ihtiyacı duymakla birlikte fikir beni heyecanlandırmadı desem yalan olur... müsbet veya menfi sonucu bildireceğim.
Ben de bekliyorolacağım sonucu, bakalım Selim'den başkasında işe yaracayacak mı diye:) Uygun bir vakit ayarlayabilirsem bu ödül tablosundan hazırlayıp buraya da koyacağım. Değerlendirmelerimiz daha kolay olabilir belki o zaman
benim oğlumun adı da Selim ve aynı su sevdası bizde de var, biraz daha büyümesi ve bu puan sistemini uygulamak için sabırsızlanıyorum ben de :)
Aha ne güzel:) Su sevdası bizde hala bi inip bir çıkıyor ama puanlama oh iyi bir nefes aldırdı bize.. Dilerim sizde de zamanı geldiğinde işe yarar.. sevgiler.
Yorum Gönder