15 Ağustos 2010 Pazar

BilimSelim

Selim... 4,5 Yaşında. Kendi deyimiyle tam 5 yaşında. İsmini Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar adlı kitabının baş karakteri Selim Işık'tan aldı. Kitabın en hüzünlü ve en tesirli yerinde geçen "Selim, canım bilimsel Selim..." repliği bu ismi koyarken en büyük desturum oldu. Neden trend isim koymadığımızı soranlar oldu, hatta dedesinin adı mı diyecek kadar eski isimlere yabancılaşanlar çıktı karşıma. "Selim, Selimiye'de oturur" diyerek ironi yapıp geçiştirdim çoğunlukla.

İsim seçerken moda olan isimlerden değil de eskimeyecek bir isim koymayı istediğimden de Selim benim için bulunmaz nimetti. Bir de ince sesli harflere olan düşkünlüğümden. Ha bir de Selimiye Camii'ni çok seviyorum. İlginçtir, Selim de düşkündür camilere. Kısacası Selim ismini içime çok sinerek koydum, her türlü kapsayıcı bir isimdi benim için.

Hani ismi ile müsemma, derler ya, doğrudur. Ancak benim yaşayarak doğruladığım bir başka şey de; çocuğunuza isim koyarken ne hissettiğiniz, ne denli şevkle ve inançla koyduğunuz çocuğun karakterinde ve özgüveninin gelişmesinde o kadar etkin olabiliyor.

İnsan kendi çocuğunu hep üstün görür korkusuyla Selim'e bu konuda hep titiz davrandım. Etraftan çokça işittiğim çok akıllı, çok zeki gibi sözlere hep mesafeli yaklaştım. Açıkçası her anne gibi çocuğun özel bir zekası olma isteği ile bu isteği mantığımla ezme arasında da çokça gidip geldim. Zira yakın çevremde IQ'su çok çok ileri düzeyde olup da yaşamda bir kenara itilmiş örneklerden yola çıkarak IQ derdinde olmamayı tercih ettim. Özel ya da üstün mü bilemiyorum ama enteresan bir çocuk olduğunu söyleyebilirim.

En evvela Selim sahiden de bilimsel Selim oldu. Bu konuda annelik içgüdümden çok kesinlikle konuşuyorum. Örnekleri çooook.

Selim geç konuştu (sanırım bu yüzden çok biriktirdi, şimdilerde bir türlü susmaması bu yüzden), geç emekledi, geç yürüdü, geç diş çıkardı. O zamanlar Moskova'da idik. Yalnızdık. Sanırım heves göstermedi hiçbirşeye. Her bir Türkiye tatilinde kuzenlerle birliktelikten sonra emekledi, konuştu, yürüdü...

İlk kelimesi Kaa-ga (karga) idi. İlk söylediği renk Hii-hil (yeşil) ikincisi lalallade (lacivert) idi. İlk kompleks kelimesi muhtemelen oldu. Bunu söylediğinde 1,5 yaşındaydı. Zor bir çocuktu. O zamanlar anlamıyor ve hödük gibi davranıyorduk ama şimdilerde anladım ki bizim aşırı tepki sandığımız şey; sadece duyularının çok açık ve duyarlılığının çok yüksek olmasından kaynaklanıyormuş. Yüksek sesten nefret ederdi, dehşetle kaçardı sesten. Kokuya çok duyarlıydı, güzel koku delisiydi. Parkta önüne çıkan tüm çiçekleri koklamak isterdi. Bir yerde düşse, ufacık bir sıyrık olsa kızılca kıyametleri koparırdı, öyle ki bir gün Moskova'da güvenlikle karşı karşıya gelmiştik bu yüzden. Çocuğa zulmettiğimizi sanmışlardı, basit bir düşme olamazdı bu kadar tepkiye sebep. Bu sebeple aşırı hareketlenmezdi düşerim korkusuyla, parktaki çılgın Rus çocuklarıyla uzaktan yakından ilgisi yoktu. Bazen teşvik ederdim bazen kızardım niye onlar gibi oynamıyor diye ama kendini iyi tanıyan bir çocuktu vesselam Selim. Sadece biz bilmezdik.

6 aylıktan 1,5 yaşına dek gece 2'de uyanıp bir daha uyumazdı. Gene o zamanlar anlamamıştık ama diş çıkarırken çektiği ağrı onun aşırı duyarlılığı ile birleşince uyutmaz olmuştu onu. Doktorlar da bilememişti hiç. Hatta Rusya'daki doktor uyku hapı bile vermişti 1 yaşını henüz geçen bebeğe.

Hep aklı başında bir çocuk oldu Selim. Bunu söylerken hep burkuluyorum. Böyle çocukların çok büyük bir şansızlığı oluyor bana kalırsa. Anne ve baba büyük adam gibi yaklaşıyor, çocuğun çocukca, saçma sapan davranma hakkı elinden alınıyor adeta. En basit çocukça bir davranış anne va babanın gözüne batıyor, tahammül edilmiyor. Belki de çocukluklarının tadını çıkaramıyorlar bu yüzden.

Konuya dönersek Bilimsel Selim Bilimselim sayfası adı altında da güncellenecektir. Selim Efsanesi örneklerle devam edecek.



2 yorum:

resimli günlük dedi ki...

Selim'in ismi Selim Işık'tan demek,harika,çok hoşuma gitti.Ama iyi ki Kerim'in ismini de Turgut koymamışsınız :)
özlem

Deli Anne dedi ki...

Benim ince sesli harflere takıntım olmasa onu da yapardım, kimbilir? ama zaten Turgut öyle bayılası bir karakter de değildi ki:)