3 Temmuz 2013 Çarşamba

Yersiz Yurtsuz



Düşünüyorum, bazı insanlar var, bir yerde yaşar ve o yerde ölürler. İçlerinden bazıları başka yerleri görüp gezerler ve yine eski yerlerine dönerler, kimi de yurtlarından hiç ayrılmadan öylece orada ömürlerini geçirirler. Nasıl olur derim sürekli içimden, nasıl olur da bu insanlar benim yurdum burasıdır deyip oradan gitmeyi hiç düşünmezler? Nasıl olur da oldukları yeri yurdum belleyip sahiplenirler, sabitlenirler ve gitmeyi akıllarından dahi geçirmezler?


Düşünüyorum; bazı insanlar var, bulundukları yerlerin ötesine geçerler. Mesela taşrada iken şehre yerleşirler, koşullar, konfor artar ve bir daha taşraya dönemezler, dönmek isteseler de, gönülleri meyletse de dönemezler. Nasıl olur derim sürekli içimden, nasıl olur da bu insanlar yeni şehirden ötesine geçmeyi düşünmezler? Nasıl olur da -tamam, benim yurdum burası- demeyi dahi düşünmeden orada öylece sabitlenirler?

Düşünüyorum; bazı insanlar var, taşradan çıkar, şehre yerleşir, olmadı ülke değiştirirler, belki de ülkeler. Ve günü gelir ülkenin birinde sabitlenirler. Nasıl olur derim sürekli içimden, nasıl olur da bu insanlar kaldıkları son yere burası benim yurdum olacak derler, oraya yerleşme ve orada sabitlenme kararını verirler?

Düşünüyorum ancak cevabı bulamıyorum. Çünkü kendi düşünce sistemimin dışına çıkamıyorum. Başka türlü bir düşünsel ve zihinsel işleyişi her ne kadar anlamak istesem de anlayamıyor ve idrak edemiyorum. Sadece; her insanın yaradılışının farklı olduğu ile avuntu buluyor ve ancak o noktada kendimi teskin edip, susturabiliyorum. Zira ben bir yerde sabitlenmeyi kendime anlatamıyorum. Ülkeme dönme hayalleri kuruyorum, ama o hayallerde sabitlenme zorunluluğu belirince  içimde bir yanma, feci bir burkulma ve hüzün hissediyorum.
.
aydınlık ümit delianne (56)
.
Bir keresinde felsefik Yahudi dindarlarını izlemiştim televizyonda. Şöyle diyordu biri; Yahudiler esas olarak yurtsuzdur ve biz bu yüzden mekanı benimsemeyiz. Dünya üzerinde bir mekanımız olmamalı! (İsrail Devleti’ni kabullenmiyormuş bu grup bu yüzden mesela) O gün düşündüm aslında hepimiz için geçerli değil midir bu? Hepimiz göçebeyiz bu dünyada. Hepimiz yurtsuz! Bu dünya üzerinde tek bir yurdumuz var belki; o da çocukluğumuz. (İnsanın anayurdu çocukluğudur, deyişine binaen) Sürgün hayatı gibi bu dünya. Vakit gelene dek esas yerin özlemiyle sürgündeyiz, ne tam olarak buraya ait olabiliriz ama ne de istediğimizde çekip gidebiliriz .
.
aydınlık ümit delianne (72)
.
İskoçya’ya ilk geldiğimde biraz tedirgindim. Etrafa bakınıp çekinmiştim. Bir an iç geçirmiştim; ne güzel burası İskoçların yurdu ve kendi yurtlarında olduklarından, benim aksime ne de rahatlar kim bilir, demiştim. Rusya’da hele bunu daha çok hissetmiştim. Çünkü fazlaca ve şiddetli bir faşist kesimi vardı. Sonra dedim ki ne diye tedirginlik hissediyorsun? Bu dünya, bu mekan evet harita üstünde onların yeri ama onlara ait değil ki? Buraların da, bizim oraların da, hiç bilmediğim mekanların da, dünyanın sahibi BİR, o halde ne diye çekinecekmişim burada olmaktan. Ya da bir başka yere kondurulmaktan? Canım Barış’ım Manço’mun dediği gibi, hemşerim memleket nire dediklerinde, bu dünya bizim memleket demeli işte. 
.
.
Yurtsuzum… Sayısı pek da fazla olmayan -Yurtsuzlar- soyundanım. Sanırım genlerimde göçebelik olduğundan, ne bileyim acaba bir yörük kızı mıyım? İyi mi, kötü mü böylesi bilmiyorum, ama böyle hissediyorum. Yerleşiklik hevesimi, aidiyet duygumu kaybetmiş gibiyim.Bu tek kişi için sorun değil belki ama aile olunca sorun olabiliyor bizde görüldüğü gibi. Zira ortada alıştığı düzeni seven, düzen isteyen ve muhtemelen böylesi bir dünyada daha çok güvende hisseden çocuk faktörü var.
Bazen düşünüyorum; onları alıştıkları mekandan koparmak bir nevi delilik belki ve de bencillik. Ama bazen de şunu hissediyorum; süper konfor sunduğumuz çocuklarımız, aman düzeni bozulmasın diye çırpındığımız çocuklarımızı hazırladığımız dünya bu kadar konforlu ve rahat olacak mı ki onlara? Yaşamın kendisi aksamaz bir ritimmiş gibi davranmak ne derece doğru peki? Belki de göçebeliği ve yurt edinmemeyi ne kadar erken öğrense o kadar kar. Belki eşyadan ziyade dünyaya odaklansa, insana, farklılığa, renge ve çeşitliliğe bu daha büyük kar. Yeter ki büyük sıkıntılar olmasın. Olursa cennet de olsa yaşadığımız mekan cehennem gibi oluyor hayat maazallah.

Hiç yorum yok: