.
-Anne, ben Türkiye’ye gitmek istiyorum. Uçaklara binmek istiyorum. Seyahat etmek istiyorum. Çok seviyorum seyahatleri. Başka yerlere de gidelim anne, başka ülkelere de. Ben yeni diller de öğrenmek istiyorum.
.
Düşündüğüm
 kadar korkunç değilmiş yeni bir dil öğrenmesi demek ki. Ve belki 
seyahat etme, yer değiştirme fikri de benim düşündüğüm kadar korkunç 
değil onun için. Belki oğlum da seyyah ruhlu benim gibi. Hem belki göçe 
göçe tüm zorluğuna rağmen içine işledi göçme fikri, göçme hafifliği. 
Zira kolay değil 6.5 yaşına; 3 ülke; 4 şehir sığdırdı. 
Belki bunca dert etmek boşuna, belki o da yersiz yurtsuz
 benim gibi. Ve belki peşime takıp oradan oraya göçme fikri o kadar da 
absürd bir fikir değil? Belki Allah dağına göre kar vermiş oğluma ya da 
bana. Kim bilir?
Ama 
alametler bu yönde: bana bir valiz alın lütfen, diyor. Ciddiye 
alınmadığı için kendini paralıyor.  Yarım saatlik mesafeye gitsek çıkın 
hazırlıyor. Valizimi alın ve ben kendime ait neyim varsa koyayım, diyor.
 Öyle ki herşeyini bir valize sığdıracak ve bir daha ardına bakmayacak. 
Tam bir seyyah olacak! Zaten eşya meselesinden sonra ardında birşey 
bırakmaya gönlü razı olmuyor, ne varsa sevdiğim yanımda tutarım diyor. 
Ve sevdiklerini iki üç parçaya indirgeyebiliyor.
Herşey iyi güzel de, de bana oğul:
Göçmeye 
bahaneye arayan bu anneye söylenecek şey mi bu şimdi? Elinde valizlerle 
neredeyse kapı eşiğinde beklerken ben! Hele ki onu sabitlemeye mecbur 
kılan en büyük şey senden sebep siz iken, sizin iyiliğiniz iken? Yapma 
oğul, bak iliklerime dek titriyorum seyahat deyince, iliklerime dek 
titriyorum gitmek, göçmek deyince? Üstelik leyleği de havada görmüşüm bu
 sene. Durmam, duramam gayri yerimde. 
Ben gidiyorum Türkiye’ye… Haydi, selametle!
.

1 yorum:
Biz de halihazırda bekliyoruz :) götür bizi gittiğin yere :))
Öpüldünüz
Yorum Gönder