Başlasın Öğrenme Devrimi
adıyla yazdığım bu serinin bana öğrettikleri ve üzerinde
düşündürdükleri saymazla bitmez. İşte bunlardan biri de aşağıdaki Ted
söyleşisi. İzleyin hem ürperecek, hem kendinizi eleştirecek, hem de
üzerinde epeyce düşüneceksiniz.
.
Gever Tulley – Çocuklarımızın yapmasına izin vermemiz gereken 5 tehlikeli şey.
.
Bu
söyleşiyi izlediğimden beri düşünüyorum, son dönem annelerin ve dahi
babaların halini, güvenlik adı altında çocuklarımıza aşıladığımız ürkek
yaşama biçimini ve dahası ürkek mi ürkek bir nesil yetiştirme
çılgınlığımızı ve hadsizliğimizi. Kırsaldaki çocukları ve birkaç farklı
anne babanın çocuklarını saymazsak sanırım atalarımızdan kalma yiğit ve
cesur tanımımız da mazide kalacak.
Çocuk
eline makas alır, bir bağırış bir kıyamet sanırsın tüm aileyi kesecek,
çocuk kalemi alır: eline aman dur yavrum gözüne girecek, oysa çocuk
merak eder, kullanmak ister, yapmamız gereken tümden esirgemek değil,
güvenli şekilde o aletin kullanımını göstermek. Bence hepsi bu!
Ben
çocuklarımdan makası, kalemi saklamadım ama bu neslin paranoyaklığına da
çoğunlukla çok kaptırdım ve şimdi bunun için gerçekten üzülüyorum. Zira
bir yandan özgüvenini desteklemek için -suni de olsa- çırpınıyoruz, bir
yandan da oyuncak dışında elini attığı herşeyden -sen yapamazsın- larla
men edip -sahici anlamda- özgüvenlerini yerle bir ediyoruz.
.
.
Düşünüyorum;
ben çocukken hiç ama hiç yaramaz bir çocuk değildim, beri yandan hiçbir
konudan da men edilmemiştim. Rahat bir annem vardı, dahası annem gibi
annelerle doluydu etrafım. Dolayısıyla rahat bırakılmıştım. Ne elimdeki
kalemle işi oldu annemin, ne tığla, ne iğneyle, ve ne de makasla. Bu
yüzden el işlerinde çok erken yaşta maharet kazanmıştım. Bu konuda
özgüvenim o zaman da tamdı, şimdi de. Şükürler olsun ne olsa yaparım.
Marangozluk da, iğne oyacılığı da, örgü de hasılı nerde ne varsa adeta.
Ama hiç yaramaz bir çocuk olmama rağmen ve çok da meraklı sayılmamama
rağmen ateşle de oynadım, elimi de yaktım, o acıyla çılgınca ama
kendimce de kıvrandım. Öğrendim ama; elimdeki naylonun bir anda nasıl
tastamam yandığını ve büzüşüp o halde elime hemencecik
yapıştığını, naylona ateşle şekil vermenin ne derece tehlikeli olduğunu,
ateşin ne derece kontrolsüz bir güç olduğunu vesaire. Çocuklar
sandığımız gibi aptal değil, ben de değildim, bu yüzden yaşadığımdan
ders çıkardım ve bir dahaki sefere daha güvenli denemeler yaptım.
Oysa
şimdiki çocuklardan bu söyleşide dendiği gibi herşeyi kaçırıyoruz. Çocuk
bıçak tutamaz, makas tutamaz, hele hele ok hiç atamaz, ateş mi Aman
Allah’ım olamaz, hiii, araba kullanması mı, hayıırr olamaz!!!
Düşünüyorum, doğuda anne ve babalar çocuklarına çok daha saf, çok daha
basit, çok daha makul davranıyorlarmış. Esirgemeden, -çocuk daimi
embesildir hiçbirşey yapamaz- şuursuzluğuna ve ebeveyn kibrine düşmeden,
-o yapamaz dur onun yerine ben yapayım- demeden, bilakis ilk elden
çocuğu güçlendirecek, sahici ve içten gelen bir dürtüyle bizim
verdiğimizin katıyla doygun bir özgüven verecek şekilde davranıyorlarmış
çocuklarına. Üstelik cahil diyoruz bu insanlara. Evet bazen cehalet
boyutuna kaydığı da oluyor işin ama bence ortasını tutturmak mümkün pek
ala.
Peygamberimizin
şu tavsiyesi oldum olası düşündürür beni. Çocuklarınıza yüzmeyi, ok
atmayı ve binek kullanmayı öğretin. Ve ne ilginçtir ki, Gever Tulley’in
tavsiyelerinin birçoğu da bu yönde, değil mi? Misalen atıcılığın beynin
ne çok farklı alanını çalıştırdığından ve faydasından bahsediyor ya da
araba kullandırmanın çocuğa büyük bir özgüven aşıladığından ve sanki
dinozorlarla karşılaşmış gibi ulaşılmaz olana ulaşmasından. Bu
söyleşinin hadisle pek çok yönden örtüşmesinden dolayı daha da
etkilendim.
.
Başlasın
Öğrenme Devrimi ile ben hayatımda birkaç şeyi değiştirdim. Mesela
Selim’in eline bıçak verdim ve patates doğramasını söyledim. Oldukça
başarılıydı ve en önemlisi ona bu görevi vermem onu hem çok memnun
etmişti ve hem de çok gururlandırmıştı. Üstelik çok da keyif aldı.
Kerim’in eline evin makaslarını verdim. O da büyük keyif aldı, saatlerce
elindekileri doğradı. Sonra Selim’e uzun zamandır aklımda olan yay ve
ok aldım. Şükürler olsun hiç sorun çıkmadı bilakis çocuklar onlara
güvenmemden ötürü hem gururlandı, hem büyük keyif aldı, hem de onlara
duyduğum saygılı itimattan ötürü aletlere de saygılı davrandı. Sadece
tutma biçimlerini gösterdim, böyle olursa güvenli olurlar, böylesi de
tehlikeli olabilir dedim. Yani tecrübe ettiğim yöntemleri gösterdim ve
bildiklerimi önlerine serdim. Sanırım bir yetişkinin görevi de bu
hayatta. Ben de bu sırada bunu öğrendim. Tecrübeni paylaş, yol ve
yöntemleri itici olmadan, (ebeveyn kibrine kapılmadan, herşeyi ben
bilirim, sen bilmezsin edasıyla ölçüsüz büyüklenmelere kapılmadan ve
çocuğa aptalmış gibi davranmadan) tanıt ve geri çekil! Hepsi bu!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder