2 Nisan 2013 Salı

Çocukların yapmasına izin verilmesi gereken 5 tehlikeli şey



Başlasın Öğrenme Devrimi adıyla yazdığım bu serinin bana öğrettikleri ve üzerinde düşündürdükleri saymazla bitmez.  İşte bunlardan biri de aşağıdaki Ted söyleşisi. İzleyin hem ürperecek, hem kendinizi eleştirecek, hem de üzerinde epeyce düşüneceksiniz.
.
Gever Tulley – Çocuklarımızın yapmasına izin vermemiz gereken 5 tehlikeli şey.
.
Bu söyleşiyi izlediğimden beri düşünüyorum, son dönem annelerin ve dahi babaların halini, güvenlik adı altında çocuklarımıza aşıladığımız ürkek yaşama biçimini ve dahası ürkek mi ürkek bir nesil yetiştirme çılgınlığımızı ve hadsizliğimizi. Kırsaldaki çocukları ve birkaç farklı anne babanın çocuklarını saymazsak sanırım atalarımızdan kalma yiğit ve cesur tanımımız da mazide kalacak.
Çocuk eline makas alır, bir bağırış bir kıyamet sanırsın tüm aileyi kesecek, çocuk kalemi alır: eline aman dur yavrum gözüne girecek, oysa çocuk merak eder, kullanmak ister, yapmamız gereken tümden esirgemek değil, güvenli şekilde o aletin kullanımını göstermek. Bence hepsi bu!
Ben çocuklarımdan makası, kalemi saklamadım ama bu neslin paranoyaklığına da çoğunlukla çok kaptırdım ve şimdi bunun için gerçekten üzülüyorum. Zira bir yandan özgüvenini desteklemek için -suni de olsa- çırpınıyoruz, bir yandan da oyuncak dışında elini attığı herşeyden -sen yapamazsın- larla men edip -sahici anlamda- özgüvenlerini yerle bir ediyoruz.
.
628x471
.
Düşünüyorum; ben çocukken hiç ama hiç yaramaz bir çocuk değildim, beri yandan hiçbir konudan da men edilmemiştim. Rahat bir annem vardı, dahası annem gibi annelerle doluydu etrafım. Dolayısıyla rahat bırakılmıştım. Ne elimdeki kalemle işi oldu annemin, ne tığla, ne iğneyle, ve ne de makasla. Bu yüzden el işlerinde çok erken yaşta maharet kazanmıştım. Bu konuda özgüvenim o zaman da tamdı, şimdi de. Şükürler olsun ne olsa yaparım. Marangozluk da, iğne oyacılığı da, örgü de hasılı nerde ne varsa adeta. Ama hiç yaramaz bir çocuk olmama rağmen ve çok da meraklı sayılmamama rağmen ateşle de oynadım, elimi de yaktım, o acıyla çılgınca ama kendimce de kıvrandım. Öğrendim ama; elimdeki naylonun bir anda nasıl tastamam yandığını ve büzüşüp o halde elime hemencecik yapıştığını, naylona ateşle şekil vermenin ne derece tehlikeli olduğunu, ateşin ne derece kontrolsüz bir güç olduğunu vesaire. Çocuklar sandığımız gibi aptal değil, ben de değildim, bu yüzden yaşadığımdan ders çıkardım ve bir dahaki sefere daha güvenli denemeler yaptım. 
Oysa şimdiki çocuklardan bu söyleşide dendiği gibi herşeyi kaçırıyoruz. Çocuk bıçak tutamaz, makas tutamaz, hele hele ok hiç atamaz, ateş mi Aman Allah’ım olamaz, hiii, araba kullanması mı, hayıırr olamaz!!! Düşünüyorum, doğuda anne ve babalar çocuklarına çok daha saf, çok daha basit, çok daha makul davranıyorlarmış. Esirgemeden, -çocuk daimi embesildir hiçbirşey yapamaz- şuursuzluğuna ve ebeveyn kibrine düşmeden, -o yapamaz dur onun yerine ben yapayım- demeden, bilakis ilk elden çocuğu güçlendirecek, sahici ve içten gelen bir dürtüyle bizim verdiğimizin katıyla doygun bir özgüven verecek şekilde davranıyorlarmış çocuklarına. Üstelik cahil diyoruz bu insanlara. Evet bazen cehalet boyutuna kaydığı da oluyor işin ama bence ortasını tutturmak mümkün pek ala.
Peygamberimizin şu tavsiyesi oldum olası düşündürür beni. Çocuklarınıza yüzmeyi, ok atmayı ve binek kullanmayı öğretin. Ve ne ilginçtir ki, Gever Tulley’in tavsiyelerinin birçoğu da bu yönde, değil mi? Misalen atıcılığın beynin ne çok farklı alanını çalıştırdığından ve faydasından bahsediyor ya da araba kullandırmanın çocuğa büyük bir özgüven aşıladığından ve sanki dinozorlarla karşılaşmış gibi ulaşılmaz olana ulaşmasından. Bu söyleşinin hadisle pek çok yönden örtüşmesinden dolayı daha da etkilendim.
.
Başlasın Öğrenme Devrimi ile ben hayatımda birkaç şeyi değiştirdim. Mesela Selim’in eline bıçak verdim ve patates doğramasını söyledim. Oldukça başarılıydı ve en önemlisi ona bu görevi vermem onu hem çok memnun etmişti ve hem de çok gururlandırmıştı. Üstelik çok da keyif aldı. Kerim’in eline evin makaslarını verdim. O da büyük keyif aldı, saatlerce elindekileri doğradı. Sonra Selim’e uzun zamandır aklımda olan yay ve ok aldım. Şükürler olsun hiç sorun çıkmadı bilakis çocuklar onlara güvenmemden ötürü hem gururlandı, hem büyük keyif aldı, hem de onlara duyduğum saygılı itimattan ötürü aletlere de saygılı davrandı. Sadece tutma biçimlerini gösterdim, böyle olursa güvenli olurlar, böylesi de tehlikeli olabilir dedim. Yani tecrübe ettiğim yöntemleri gösterdim ve bildiklerimi önlerine serdim. Sanırım bir yetişkinin görevi de bu hayatta. Ben de bu sırada bunu öğrendim. Tecrübeni paylaş, yol ve yöntemleri itici olmadan, (ebeveyn kibrine kapılmadan, herşeyi ben bilirim, sen bilmezsin edasıyla ölçüsüz büyüklenmelere kapılmadan ve çocuğa aptalmış gibi davranmadan) tanıt ve geri çekil! Hepsi bu!

Hiç yorum yok: