Selim
1 aydır evde ve okula gitmiyor. Yeni okul arayışımızsa tam gaz devam
ediyor. Bu dönemle birlikte, zaruriyetle başlayan ve hala hararetle yol
alan ‘Başlasın Öğrenme Devrimi‘
var bizim hanede. Konuya dair oku, düşün, paylaş derken toparlanamaz
bir bilgi birikimiyle cebelleşir haldeyim/haldeyiz. Ve tabii bunca
birikimle sıradan bir okula Selim’i teslim etmeye gönlüm hiç razı değil.
Hem bu tipitip sistemlerden çok soğuduğumdan, hem de yeni bir travmaya
maruz kalması korkusundan.
Montessori
mi, Waldorf mu, Homeschooling mi ya da bir başkası mı, Glasgow,
Edinburgh, Londra ya da yeniden İstanbul mu, derken içimizde kismi
çekincelerle birlikte, şartlarımızı da zorlayarak Selim’i Waldorf
okuluna yazdırmaya karar verdik. Evimizden çok uzakta olmasına rağmen,
şehir merkezini hiç istemezken yine de taşınmaya niyetlendik ve tümden
karar veremesek de en azından şu kalan birkaç ayı inşallah güven içinde
geçirsin istedik. Malum Waldorf’un 7 yaş sınıfı normal sistemlere göre
bir nevi anasınıfı gibi. Eh, bu da Selim’e iyi gelebilir, ona kendini
iyi hissettirebilir ve ondan sonrasını duruma göre değerlendiririz,
dedik. Danışmanlık aldığımız Eğitim Pedagogu, bir başka psikoterapist de
kararımızı oldukça uygun buldu ve biz Paskalya Tatilinden önce Selim’in
kaydını yapalım tatil dönüşünde de okula başlasın dedik. İ. de bir gün
önce okula kaydı yaptırmaya gitti. Ama… yapamadı, niye mi? Okul bir
önceki gün yanmış çünkü!
İnanılmaz
ama gerçek! Allah’tan kimseye hiçbirşey olmamış ama okul kullanılamaz
durumda. Şimdi yeni bina arıyorlarmış ama iş uzayacağa benziyor epey.
Zira demiştim ya bu türden okullar devlet desteği alamadıklarından çok
kısa sürede çözüm bulunamayabilir, gene de kim bilir?
İşin
garibi İ. epeyce endişelendi ama ben sakindim sadece kısa süreli bir şok
geçirdim. Önümüzde türlü opsiyonlar ve ihtimaller varken ve aslında
herhangi bir okula yazdırmak dışında diğerlerinin tümü bizi her türlü
zorluyorken, ama gene de olursa hepsine amenna diyebilecekken endişe
duyduğum tek şey şuydu: içimden hiçbir seçeneğe -evet, işte bu- demedim,
diyemedim, bu durumda içlerinden birini seçtiğimde bunun doğru yol
olduğunu nereden bileceğim? Bilmem mümkün olamayacağından, başlarken
duayla başlarım inşaallah iyi olur diyordum. Bu durumda yani okul yanmış
olunca, tek aklıma gelen; şimdi şıklardan biri elendi mi? Hani okula
ayak bastığımızda açık güne denk getirilmiştik de, ne güzel tesadüf
demişti İ., müdür de tesadüf değil, kader demişti, o zaman bu da kaderdi
ve aynı yaklaşımla düşünürsek bir işaret miydi?
Şimdi
Paskalya Tatili başladı. İ. gene mahzunlaştı, derin düşüncelere daldı.
Şimdi ne yapacağız diyor, bendeyse gene bir rehavet, bir rehavet. Bir
çözüm var biliyorum, yüksek derecede umudum da var, ama olacak her ne
ise buna zaman da var. Bir de şu; 2 hafta sonrasını planlamıştık, ne
oldu? Yandı, bitti, kül oldu. Şimdi ben istediğim kadar plan yapayım,
büyük planda olacağına varıyor herşey, benim katkım belki miniminnacık.
Deryada bir katre bile değil. O halde biraz daha zaman lazım.
Şimdi
yeniden araştırıyorum/uz. Benim aklıma ilk gelen Homeschooling oluyor,
ki bu konuda da araştırmaya başlamış hatta Başlasın Öğrenme Devrimi’ne
eklemeye hazırlanıyordum ki bu olay oldu. En azından sular durulana dek,
akla yatkın bir çözüm bulana dek Homeschooling yapılabilir. Tek
Selim’in düzenli olarak yaşıtlarıyla faaliyet içinde olması lazım.
Haftada bir spora gidiyor ama bundan fazlası lazım ve benim onu
götürebilmem lazım. Zira Selim çok sosyal bir çocuk, arkadaşa çok
ihtiyaç duyuyor.
Bir yandan
da belki tümden taşınmamız da sözkonusu olabilir. En yakını İngiltere
civarı olmak üzere. O yüzden belki de Homeschooling gerçekten daha
sağlıklı. Yeni bir yer, yeni bir alışma evresi, yeni süreç demeden,
evden geçişle en uygun yere bırakmak nasip olur belki.
Şunu düşünüyorum şu yangınla ilgili;
-Ritüeller
ve ritm temeliydi ya Waldorf’un ve daha birçok öğretinin ve çocuk
psikolojisinin şimdi neyle açıklanabilir bu durum? Ritm de bozuldu,
ritüel de. Ben bu yüzden sistematik şeylerden kaçınıyorum işte. Hayatın
sistemi var mutlaka ama bir anda alabora olmak da var. Bu tip durumlarda
çocuklar afallamasın diye çok da düzenli olmasak daha mı iyi olur.
Waldorf bu bakımdan çöküyor benim gözümde ya da ben kast ettiklerini
anlamıyorum.
-Biz bir
ara Libya’ya gidecektik. Kararsızdık, ben çok istekli değildim ama
imkanlar çok iyi olacaktı ve en önemlisi İ. yurt dışında gezmek yerine
yanımızda olacaktı. O sıra annem istihareye yattı ve ertesi gün beni
dehşetle aradı. Kızım çok kötüydü, feryat figan uyandım, siyahi bir adam
vardı, çocuklar yanındaydı, gitmeyin dedi. Sonra bir daha aradı, ama en
son Kuranı Kerim okunuyordu, öyleyse gidin dedi. Bu sırada Libya’da
yaşayan arkadaşlarla görüşüyorduk ve biri kendi de oraya gitmeden
rüyasında siyahi adamlar gördüğünnü ama herşeye rağmen Libya’da
yaşamının güzel ve rahat olduğunu anlattı. Arada kaldım, isteksizdik ama
gene de kabul ettik. Bu İ. görüşmeye gidip imza atacağı gün, evet
tastamam aynı gün Libya’da iç savaş patlak verdi. Hatırlayanınız vardır
mutlaka Türkler Libya’da mahsur kalmışlardı da, herşeylerini bırakıp
canlarını zor kurtarmışlardı. Öyle ki şirketler dışarı çıkartılmaları
için varlarını yoklarını aşiretlere vermişti.
Şimdi bu olay.. istihareye yatmadım.. kendi rüyama güvenen biri değilim… ama işte düşünüyorum…
.
İyi haftasonları Ve Hayırlı Cumalar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder