22 Mart 2013 Cuma

Başlasın Öğrenme Devrimi 7: Waldorf Eğitim Sistemi’nde Sevdiklerim, Düşündüklerim ve Çekincelerim

Başlasın Öğrenme Devrimi 7: Waldorf Eğitim Sistemi’nde Sevdiklerim, Düşündüklerim ve Çekincelerim

by Deli Anne on 22/03/2013
Steiner / Waldorf Okulu’nu gezdim ve yazdığım gibi çok etkilendim. O okulun içindeyken sanki efsunlu, hayalsi bir alemin içinde; buradan güzel yer yok, diyen ben, oradan uzaklaştıkça da adım adım gerçeğe çekildim ve amalarla cebelleştim. Ardından kendimi okumaya verdim. Okudum; irdeledim, okudum; etkilendim, okudum; endişelendim. Sayısız yazı, makale, yorum, övgü, eleştiri okudum, pek çok video izledim. İşi bilenlerle istişare ettim/ettik.  Şimdi aklımda kalanları derleyeyim:
.
Waldorf /Steiner Eğitim Sistemi’nde Sevdiklerim:
-Steiner Okullarının Tanımı: “Learning: It is a wonder!”  Yani; “Öğrenmek mucizedir!”
Bu beni çok etkiliyor. Zira şurada yazdığım gibi; ben de öğrenmeyi; hepimizin fıtratında var olan bu muazzam bir güdü, mucizevi ve mukaddes bir nimet olarak görüyor, bildiğimiz eğitim sistemiyle bu güdüye öldüresiye ket vurulmasını değil, bilakis her ne şekilde olursa olsun, çağlayanlar gibi ortaya çıkartılmasını destekliyorum. İşte bu okullar bunu hedefliyor, ilkin çocuğa öğrenmeyi sevdirmeyi amaçlıyor ve anladığım kadarıyla da başarıyorlar.
Bu konuda şöylesi tanımlamalar var, alıntılıyorum;
“Waldorf öğretmenleri kendilerini, -her çocuğun içinde bulunan gerçek öğrenme sevgisini- ortaya çıkarmaya adamışlardır. Öğretim süresince sanatı ve aktiviteleri özgürce kullanırlar. Öğrenmek öğrencinin içinde gelişen içsel bir motivasyondur. Rekabete dayanan test ve not verme sistemini ortadan kaldırmışlardır.
.
fRACTION TREE
.
.
-İnsanı bir bütün olarak ele alıp, ruhu ve kalbi de beslemeyi hedeflemeleri, farkındalığı, şükrü, hayranlığı, uyanıklığı ve canlılığı ortaya çıkartmak için didinmeleri, güzel ahlağın her sistemde değişmez olan; dürüstlük, paylaşım, yardımseverlik, iyilikseverlik gibi öğelerine ziyadesiyle değer vermeleri, gelişimi sadece akademik yahut sanatsal içerikli saymayıp, güzel ahlak sahibi olmayı da aynı derecede önemsemeleri ve en can alıcı noktalardan biri benim için; zaten güzel fıtratla doğan çocukta bu fıtratı beslemek, büyütmek, bunu yaparken de güzel ahlağı akademik kaygılara kurban etmemek için yol, yöntem geliştirmeleri, hasılı bize çok uygun düşen bu halis öğretileri ilke edinmeleri benim için çok kıymetli.
.
-Doğaya; toprağa, ağaca, hayvana, ota, çiçeğe, böceğe, insana kısaca yaratılmış her tür canlıya yakınlıkları, bağlılıkları, saygıları ve derin sevgileri,
-Doğalı; yünü, taşı, ağaç dallarını, kozalakları, toprağı, ateşi, ipi, suyu, unu, hamuru, balmumunu kullanmaları, hatta kullanmaktan öte onlarla neredeyse dost oluşları ve yapaydan uzak duruşları.
Kısaca doğayla ve doğalla kurdukları yüksek yakınlık ve farkındalık, insanı (çocuğu) bir bütün olarak düşünmeleri, sabır, şükür, saygı, sevgi, merhamet, hoşgörü, uyum, ahenk gibi özel melekelerini öne çıkartmadaki üstün gayretleri.
.
-Dersler, derslerin içeriği, kuru bilgiden, teoriden uzak uygulamalı öğretim, özellikle okul öncesi ve ilkokul döneminde sanatın ve oyunun öne geçmesi; akıl çağı dönemine dek çocuklara deneyimle, dokunarak, soyut kavramlardan uzak bilgi verilmesi, çocukların formülleri ve teknik bilgileri deneylerle, yaşamla ve yaşayarak keşfetmesi ve bundan sonra verilen teorik bilginin çocuklar için kavrayıcı, anlaşılır ve elle tutulabilir olması, şarkılar, şiirler ve masallar ile dil öğrenimin eğlenceli hale getirilmesi, öğretmenlerin herbirinin harika resimler çizmesi, tahtayı renk cümbüşüne çevirmeleri, matematik formüllerini dahi şekille, görsellikle bezemeleri ve bu yolla çocuğun içine sıcaklık vermelerini, her çocuğun örgü örebilmesi, flüt çalabilmesi çok, pek çok cazip.
.
class waldorf
.
{Dersler: Elişi (Has yünden ip yapımı, iplerle kilim dokuma, örgü örme, oyuncak yapımı, tahta oymacılığı, kroşe, kanaviçe vesaire), Müzik (Şarkı söyleme, arp, flüt, ksilofon, harmonika gibi telli ve vurmalı çalgılar vesaire), Sanat (Suluboya resim, balmumu ve topraktan figür yapımı), Yabancı Diller (Bulunulan ülkeye göre değişiklik gösteriyor. İngiltere’de Almanca ve Fransızca bu dersler), Coğrafya, Zooloji, Botanik, Fizik (Fen Dersleri doğaya karışma, deney yapma gibi pratik uygulamalarla var, teoriye Lise döneminde geçiliyor) Matematik (İlk sınıfta fiili olarak neredeyse yok, sonradan devreye sokuyorlar. Zaten bu ders de çoğunlukla uygulamalı olarak var.) Yazma, Okuma, gramer… (Birinci ve ikinci sınıfta dek harfler resimlerle ve dikkatlice tanıtılsa bile okuma ve yazmaya geçiş yapılmıyor. Bu dönemde şarkılar, şiirler, masallar var ve çocuklar birden okumaya başlıyorlar) Lise Döneminde, fizik, kimya, psikoloji vesaire de var. Yanısıra bol bol hikaye, peri masalları, tiyatro, oyun var. Bu oyunlarda çocuklar; basık cüce, sarsak dev, yavaş sümüklü böcek, hızlı tavşan gibi rollere giriyorlar, doğaçlama, eh bu da Selim için harika, çok seviyor muzip isimleri ve rolleri}
Lise’de başka okula geçen bir Waldorf öğrencisinin Lise’de bilimde ne denli başarılı olduğuna dair bir örnek var mesela.  Lise’nin öğretmenleri bu başarıyı şu şekilde açıklıyorlar; öğrenmeyi seviyor, hevesli ve önceden fiilen öğrendiklerini, gözlemlediklerini, şimdi teorik olarak karşısında görünce çok çabuk kavrıyor.
.
-Çocuğun öğrenmesi için acele edilmemesi. Çocuğa saygı duyulması, sabırla ve sevgiyle yaklaşılması. Bu konuda Steiner’ın öğretmenlere sunduğu 3 altın kuralı; “
“Dünyaya gelen çocukları minnettarlıkla kabul etmek, ona sevgiyle öğretmek ve insana yakışan gerçek bir bağımsızlık içinde ona önderlik etmek.”

.
waldorf
.
.
-Çocukların hergün dışarı çıkartılması, açık havada oynamalarının sağlanması. Bu konuda kötü hava yoktur, kötü kıyafet vardır söylemleri.
.
-Öğretmenin rol modelliği ile, sen de yapmalısın demeden, çocuğu işlerini yapmaya, sorumluluklarını almaya sevk etmesi. Bu çocuklar bu şekilde ortalığı topluyorlar, bulaşıklarını yıkıyorlar, temizlik yapıyorlar. Eh, bu benim için çok iyi:)
.
-Ekmeğin oluşum aşamalarına sakinlik içinde şahit olan çocukların; sabır, özen, emek, paylaşım yanında enfes ekmek kokusu ile içlerine tatlı duyguların dolması ve zihinlerinin bu anları saklaması ve bu durumun Mutlu Çocukluk Anıları Oluşturma Fantazime ziyadesiyle uyması. Gene aynı şekilde balmumu ile figürler yapan çocukların, ellerinde sıcak balmumuna şekil verirken o tatlı rayika ile tatlı anları zihinlerine saklama imkanı bulmaları.
.
waldorf one
.
.
-Televizyona karşı duruşları. Onun yerini kukla tiyatrolarının alması.
{Bu konuda okuduklarım çok etkiledi beni. Şöyle ki;
TV karşısındaki çocukla, kukla tiyatrosu izleyen çocukların davranış farkları gözlemlendiğinde, TV izleyen çocuğun genelde hareketsiz olduğu, oysa kukla izleyen çocuğun sürekli oyuna katıldığı görülmüştür. Örneğin “Kırmızı Başlıklı Kız” masalını TV’de izleyen çocuklar, sadece izleyicidir. Oysa kukla oyunu olarak seyrederken, yerlerinde duramazlar, kurdun arkadan yaklaşma anında, ya da avcının görünmesi sırasında, heyecanlanır ve kırmızı başlıklı kızı uyarmak üzere yerlerinden kalkar ve bağırırlar. Çocuk için önemli olan dünyada olup bitenin motorik olarak birlikte gerçekleştirilmesi, TV karşısında eksik kalır. Hareketler bastırılır. Bu bastırılan hareketler, daha sonra açığa çıktığında ise, genellikle saldırganlık şeklinde olur. Okul öncesi yuvada görülen saldırgan davranışları, sıklıkla akşam izlenen TV’ye bağlamak yanlış olmaz.}
.
 -Çocuğun hayal gücüne olumsuz etki eden herşeyin karşısında olmaları; televizyon, bilgisayar gibi, ve olumlu etki edenlerle de; masallar, efsaneler, fabllar, periler, cüceler içiçe olmaları. Hayalgücünü ciddiye alışları.
.
-Sistemin kurucusu olan Rudolf Steiner’ın belirlediği üç temel şeyi eğitimin esaslarından saymaları:
“Hayal etme ihtiyacı, Doğrunun Hissedilmesi ve Sorumluluk Hissi.”
Çok etkileyici değil mi? Hele ki doğrunun hissedilmesi gene Montessori’deki gibi vicdan ve iç disiplin kısmına götürüyor beni.

.
-Üzerinde zerre kadar gerginlik olmayan, kimseyi yabancılamayan, ilk kez gördüklerini bile kucaklayan o canım çocukları, şeker pembesi yahut dantelli örtüleri, sakinliği, huzuru, sükuneti, herşeyi rengarenk hale getirmelerini, kara tahtayı bile, derslerin cıvıl cıvıl işlenişini, ekmek kokusunu, şarkılar mırıldanan öğretmenleri ve daha nicelerini sevdim lakin burada keseyim.

.
Waldorf Coğrafya ödevi
.
Waldorf /Steiner Eğitim Sistemi’ne Dair Çekincelerim:
-Bu sisteme dair akademik bir kaygım yok. Tam aksine mutlu ve doyurulmuş bir bireyin, özgüvenle hayat yolunda yürüyeceğine dair inancım tam. Sadece şu: burada değişik bir sistem var. Yani ilkokulu tamamlayınca akademik olarak geri kalmıyorsunuz mesela, hatta bilakis Lise’de çok başarılı oluyorlar, iyi üniversitelerde okuyabiliyorlar ama her bir bölümü tamamlamayıp yarım bıraktığınızda yarım yamalak kalabiliyorsunuz ortada. Mesela 8. sınıfta bir çocuk bu okulda hala okuma yazmaya geçmemiş oluyor, burada ayrılan çocuk normal sistemde büyük ihtimalle çuvallar, ama 9. sınıfta çocuklar harfsiz hecesiz okumaya başlıyor. Enteresan bir durum var.
Bizim gibi her an ne yapacağı, ne olacağı belli olmayan, sistemsiz bir ailede devamlılık ve süreklilik olur mu bilmiyorum? Olur da Selim bu sistemi tamamlayamazsa ne olur? Afallar mı? Kalas eğitim sistemine adapte olabilir mi? İyi bir yanıt bulamıyorum ama şunu düşünüyorum; Selim şu an gittiği okulu da yadırgıyor, çok yadırgıyor hem de. Diyorum ya, sanki hücreleri bu sistemi reddediyor. E, o zaman denemekte fayda mı var? Tabii bu okulu düşünmekle Türkiye’ye dönmemek gibi bir durum da var. Gerçi Beyhan’ımın dediğine göre Türkiye’de de açılıyor iyi okullar. Hem gün ola harman ola! Kimbilir önümüze daha neler çıkar? Diye mi düşünmeli?
.
-Klasik Eğitim Sistemi’nin kalıplarından rahatsızım, sanki bu sistemin de kendine has kalıpları var. Mesela rutinlerine çok bağlılar. İlkokul öğretmeni tüm süre boyunca değişmiyor bu yüzden. Bu da bizim aile gibi anı anına yaşayanlar için zor bir sistem. Hem o rutinin, sükunetin evde devam etmediği durumlar illa ki olacak. O zaman da çocuk afallar mı, yoksa bu da benim ailem enginliğine kapılır mı:)
.
-Bu sistemde okul-aile işbirliği şart. Bu yüzden ilkin TV ve Elektronik medya karşıtlığını duyduğumuzda panik olmuştuk. Nasıl olur diyorduk. Derken Selim’in evde olduğu şu 3 haftalık zaman diliminde neyi, ne kadar izlediklerini kontrol altına alma çalışmalarım iyi sonuç verdi. Ve kesinlikle şuna kanaat getirdim; bir süre oyalansın diye TV karşısına oturttuğum, soru sorduğum  zaman cevap alamadığım, çakılmış halde TV izleyen çocuk, Tv kapanınca normal halinden on kat kudurmuş ve enerji patlağı olmuş şekilde ateş topu gibi düşüyor sanki evin içine. O yarım saatlik çakılmışlığın hıncını öyle bir çıkarıyor ki, tarumar oluyor evin hali. Yarım saatlik sessizliğin acısı fena halde çıkıyor. Bu yüzden 3 haftadır gözlem, deneme peşindeyim. Ve evde de sık sık tekrarlıyorum; TV yi kaldıralım diyorum. Dikkat kesildikçe midem bulandı o aletten çünkü. Rahmetli Babam Televizyona asla televizyon demezdi; hep aptal kutusu derdi. Günlerdir daha çok anlıyorum babamın kıymetini.
.
-Din konusunda çekincelerim az.
.
-Bir de önceki yazıda bahsedenler de var, ben de okudum, bu okullarda karşılıklı vazgeçme ilkesi var. Yani siz de, onlar da sizden vazgeçebiliyor. Dolayısıyla bazı yorumlarda öğrencilerin ansızın okuldan atıldığı ve bunun sorgulanamadığından bahsediyorlar. Bu kötü, zira bu sistem ortadan klasik sisteme adapte olmaya pek de imkan tanımıyor.
.
wALDORF OKULU
.
.
Sonuç:
Yazmanın gücüne hayran kaldım bir daha. Yazmadan önce kafam öyle bulanık, öyle sisliydi ki. Hislerim iyiyse de mantığım devamlı bulandırıyordu iyi hislerimi. Şunu farkettim yazarken, olumsuz şeyleri sıralarken zorlanıyorum, bu yüzden pek çok şeyi yazdım sonrasında çok da önemli olmadıklarını farkedip sildim. Ve yazdıkça; kırçıllı, kırçıklı sayısız sandığım pek çok düşüncemin billur gibi ayıklandığını, aslında kafamda karmaşa olmadığını farkettim.
Vardığım netice şu: Ben Waldorf’u sevdim. Herşeye rağmen ümitli ve güzel düşünüyorum, üstelik müthiş tevafuklar silsilesi ile buraya ulaştım ve o okulla tanıştığımdan beri farklı deneyimler yaşıyorum, farklı düşünceler geliştiriyorum. Bu bile tek başına iyi bir işaret olarak algılanmalı. Bu kadarcık Waldorf rüzgarı bile evde keskin, katı, değişmez sandığım şeyleri değiştiriyorsa bu şey iyi birşey olmalı diyorum.  Sadece korkuyorum; kaptırmaktan, çabuk kanmaktan, kendi gözümü çarçabuk boyamaktan ve gene yanılmaktan. Çünkü yanıldığım zaman kendimden ziyade Selim’e yazık etmiş oluyor. Ve dahi Kerim’e. Buradaki okula başladığında Selim çok ümitliydim, elimizde patladı. Selim de ümitliydi. Şimdi bir kez daha yanılmak istemiyorum. Zira henüz okula küsmemiş çocuğu küstürmekten, bıktırmaktan ama en önemlisi tekrar üzülmesinden, yıpranmasından korkuyorum. Ama beri yandan da bende herşeyi bilmeye muktedir değilim, niye kendimi öyleymiş gibi zorluyorum diyorum. Ya da neden olan herşeyin sorumluluğunu ben yapmışım gibi düşünüyorum. Neden tümden teslimiyete kendimi bırakamıyorum diyorum. Hasılı bilmiyorum.

.

Aşağıda Why Waldorf Temalı tanıtım videolar var. Çocukların ellerinde balmumundan yaptıkları modeller, ünlü Waldorf bebeğini (yüzünde sadece nokta şeklinde göz ve dudak yapılan, başka birşey çizilmeyen, gerisini çocuğun hayal dünyasında şekillendirmesine bıraktıkları bebek) yapma halleri, renkli defterler vesaireler var..
.

.

.
.
Waldorf Eğitimi Nedir, Kaynaklarım, kaynaklarımdan alıntıladıklarım:
İlk bilgiyi ne güzel tevafuktur ki Anne Cafe’nin Waldorf Eğitimi adlı yazısından aldım. Hilal öyle az ve öz yazmış ki neredeyse hepsini aynen kopyalamak istiyorum, öyle ki her an elimin altında bulunsunlar:)  Aynen alıntılıyorum:
1. Zeka ve ahlak birbirinden ayrılmamalı. Zeka geliştirilirken ahlak geride kalmamalı.
2. İçinde sıklıkla bitkiler, yün, tarım, doğa, toprak, ruh, bilinç, bilgelik, sanat, içsellik, sükunet, entelektüel, kalp, ritm kelimeleri geçen bir eğitim felsefesi.
3. Masal anlatımına çok önem veren bir eğitim felsefesi.
4.Hayal gücünün özgürce serpilmesi önemli. Ayrıca doğa üstü, maddenin ötesindeki varlıklar ve kavramlardan da rahatça bahsediliyor. Waldorf çocukları bol bol cücelerden, perilerden bahsediyorlar. Zaten ekolün babası Steiner spiritüel referanslarından dolayı (reenkarnasyon, karma, budizm, meditasyon) eleştiriliyor ve bazılarınca bilim adamı olarak bile kabul edilmiyor. Belki de değildir aman dikkat edelim:))
5.Çocuğa şükran duygusu kazandırma hedefi var. Çocuğu kullandığı, yediği şeylere, sevdiklerine, hayvanlara, bitkilere karşı daha duyarlı hale getiren ve farkındalık yaratan bir şey bu.
6.Doğaya karışma, meyve toplamaya gitme, ağaç dallarıyla oynama, topraktaki solucanlara bakma, evde-bahçede bitki yetiştirme, onları inceleme gibi incelikli, sakin, içinde yaşadığını anladığın anlara yapılan vurgu bana İslam’daki tefekkürü, yani durup Allah’ın yaptıklarını yaratılanlar üzerinde seyrederek Allah’ı düşünmeyi hatırlattığı için bu ekolü kendime yakın buldum.
Dileyen  Waldorf Eğitimi nin tümünü okuyabilir.
.
.
.
Bir başka kaynak Pratik Annem. Onda da eğitim sistemlerine dair toplu bir bilgi var. Dileyen şu linkten okuyabilir.
“Waldorf’un en sevdiğim yönü dersleri ayrı ayrı değil bir bütünlük içinde işlemesi. Sanat, tarih, dil, matematik içiçe. Ayrıca öğretimde masallar, hikayeler ve mitoloji çok büyük bir yer tutuyor.
Montessori felsefesi nasıl ünlü iş ve bilimadamları çıkarmakla övünüyorsa, Waldorf felsefesi de ünlü sanatçı çıkarmakla övünür.”
.
Evet Waldorf’lu ünlüler var, pek çoğu sanatçılar. En bilinenleri de sinemacılar: Jennifer Aniston, Sandra Bullock, Nastassia Kinski gibi. Bunların dışında sayısız sporcu, fotoğrafçı, yazar (Michael Ende …) var. Yanısıra sanat dünyası dışında önemli isimler var ama en önemlisi: American Express Ceo’su, sanırım o yapıdan bunca dünyevi birinin çıkması da hem tuhaf hem bazen bunu -sizden birşey olmaz- diyenlere karşı kullanıyorlar. İlginç olan, ünlülerin çocukları hep oralarda okumuşlar ve okuyorlar. (Buradan ulaşabilirsiniz.) Ama daha ilginç birşey okudum gene geçerliliği var mı bilmem, kafa karıştırıcı yorumlardan da olabilir:  Waldorf okullarında okuyanların çocuklarını bu okullara göndermediklerinden bahsediyorlar.
.
.
Elde pek de Türkçe kaynak yok. Bulabildiklerim çok az. Bir kısmını yazıyorum:

Waldorf Eğitimi – Tarhan Oğur
Bunlar da ilginizi çekebilir:

Hiç yorum yok: