Bir
okul var. Çocuğun okula uyum sağlaması gerektiğine değil, okulun çocuğa
uyum sağlaması gerektiğine inanan bir okul var. -Başkasına zarar
vermediği sürece- öğrenciye istediğini yapmakta ve en önemlisi istediği
eğitimi almakta özgürlük sunan ve “Kayıtsız şartsız özgürlük” prensibini
savunan bir okul var. En önemli ilkelerini; eşitlik, özgürlük ve
demokrasi olarak belirleyen ve bunlara sahiden riayet eden bir okul var.
“Çocuğun
amacı kendi hayatını yaşamaktır, kaygılı anne babaların istedikleri
hayatı ya da -en iyisini ben bilirim- diye düşünen eğitimcilerin uygun
gördüğü hayatı değil.” prensibiyle kurulmuş ve bu prensip üzerine devam
eden bir okul var.
Bu okulda
dersler var, öğretmenler var ama derslere girme zorunluluğu yok, öğrenci
istemezse tüm gün sınıf dışında kalma hakkı var. Sınav yok, not yok,
zorlama yok, ancak öğrencinin kendi hevesiyle ve şevkiyle katıldıkları
var. Zira bu okulda -öğrenincinin baskı altındayken değil, özgürken daha
iyi öğrendiğine ve başarının tek ölçüsünün mutluluk- olduğuna dair
inanç var.
Bu okulda
yıl yok, sınıf yok, yaşlara göre ayarlanmış standart dersler yok, onun
yerine öğrencilerin yeteneklerine göre belirlenmiş dersler var. Zira bu
okulda çocukların “kendi adımlarıyla yürümeleri” gerektiğine dair bir
felsefe ve bu yönde bir düzenleme var.
Bu okulda
devasa bahçeler var. Bahçede tırmanılan ağaçlar, ağaçlarda çocuklar ve
ağaç evler var. Öğrencinin dilerse tüm gün çalışabileceği atölyeler ve
sanat odaları var. Burada tahta oyuncaklar yahut okul mobilyalarını
yapmak var.
Bu okulda
öğrenci yahut personel kim olursa olsun yanlış yaptığında, bir problem
olduğunda kurulan okul heyeti var. Bu heyette 5 yaşındaki çocuğun da,
müdürün de eşit oy kullanma hakkı var, demokratik kararlar var. Bu
okulda gözlemci öğretmenler var, müdahale az.
Ve bu
okulda; sanılanın aksine, özgürlük verildiğinde, kaos, anarşi yahut
karmaşadan ziyade uyumla, keyifle ve mutlulukla hareket eden çocuklar
var. Sanılmasın ki bu okulda çocuklar derslere girmiyorlar, hayır tam
aksine kendileri istedikleri için matematik vs gibi dersler alıyorlar.
Diyelim ki okula yeni gelen bir çocuk var, baskıdan ve zorla eğitimden
gelen çocuk ilkin şaşkın ördek gibi dolanıyor, serbestliğin tadını
çıkarıyor, bir iki gün sınıf dışında tüm gününü geçirip, en sonunda
başıboşluktan sıkılıp neyse ilgisini çeken o yöne kayıyor.
..
Adı Summerhill
olan böylesi bir okul var. 1921′de kurulmuş, 5-17 yaş grubunu kapsayan,
yatılı, yatısız bir okul. Ütopya değil, tastamam gerçek olarak var.
Mezunları var. Mezunlarının mutlu insanlar olduğuna dair çokça söylenti
var. Ve mezunlarından birinin şöyle bir yazısı var:
“Birgün annem bana; çocukken sana pek de iyi birşey yapamadım, dedi. Ben de ona; hayır benim için çok iyi birşey yaptın ve beni Summerhill’e gönderdin, dedim. Bu sayede tüm çocukluğum bir fantezi macerası gibi geçti. Summerhill’den ayrılalı yıllar oldu ama ben o anları hala aklımda tutuyorum. Üstelik yaşadıklarım rüya mı yoksa gerçek miydi hala bilmiyorum.”.
.
Bu okulun uzun bir hikayesi var. Hakkında açılan davalar, soruşturmalar ve kazanılan haklar var. Dileyenler için şu linkten ulaşabileceğiniz -Imagine a school… Summerhill- adlı bir tanıtım filmi var.
.
.
Ve de gerçek hayattan alınan harika bir filmi var. İzlemek isteyenler için;
Summerhill’den ve daha birçok konudan haberdar olmama vesile olan canım Beyhan‘a çok teşekkürler..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder