28 Şubat 2013 Perşembe

Bir Varmış, Bir Yokmuş…



Bir varmış, bir yokmuş. 4 kişilik bir aile varmış; anne, baba ve iki haşarı çocuktan oluşan. Bu aile peri masalları ülkesi İskoçya’da yaşarmış ve bu ülkede olmaktan çoğunlukla çok memnunlarmış. Ancak bazen yaşadıkları sıkıntılardan da yorgun düşüp neredeyse dönme noktasına geliyorlarmış. Çünkü bu masalda her masaldaki kadar iyilik ve güzellik olduğu gibi, kötülük ve çirkinlik de varmış. Masalımızın kahramanlarının üzerinde daimi bir bulut gibi gezen iyilik ve güzelliğe, bazen çirkinlik ve kötülük de bulaşırmış. Aslında bu çok normalmiş, periler ülkesi de olsa masal masalmış, ama gelin görün ki çirkinlikler bastırdığı sırada bu ailede var olan pozitif enerji yerlerin altına yuvarlanırmış.  Bu yüzden bu ailede enerji bir çok yüksek, bir de çok düşük çıkarmış. Hele ki evin annesi, ki deli annedir lakabı, giderek deliden, deli divaneliğe doğru yol alıyormuş. Ancak delirirken bile gözlerini güzellikten alamıyor ve onları el bebek, gül bebek büyütmeye uğraşıyormuş. Doğrusu bazen başarılı da oluyormuş ama bazen de çabası pek aciz ve pek beyhude kalıyormuş. 

İşte böylesi günlerden birinde, iyi olmak, iyiye ve güzele odaklanmak, güzeli çoğaltmak suretiyle çirkinliği azaltmak ve hatta çirkinliğin sesini tümden kısmak arzusuyla masal anlatma yolunu tutmuş.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (94)
Masalımız güneşli bir İskoçya sabahında başlamış. Tüm aile gün doğarken, taze bir nefesle yeni bir güne uyanmış.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (70)
Evin küçük oğlu bu sabahlara herkesten erken kalkarmış. Hatta gün ışımadan karanlıkta, sinip de yatak dibine, sessizce oyunlarını oynarmış. Uykudan sonra hepten kabaran saçları ve pamuksu çıplak ayakları ile.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (72)
Aşağıya inen evin annesi önce evin içini dolduran, altından öte pırlanta gibi parıldatan güneş ışığıyla karşılanmış. Mutfağa yaklaştıkça henüz pişmiş ekmeğin taze kokusu da giderek şiddetini arttırıyormuş.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (51)
Bu sırada henüz güneş almayan ön cephede ise karşı pencerelerden yansıyan güneş ışıkları işte böylesi gölgelerle evde ışık oyunları oynuyor ve anneyi mest ediyormuş.
.

Mis gibi ekmeği makinadan alan anne, ekmeği soğumaya bırakmış. Bu sırada ev ahalisi de kahvaltı yapmak üzere hazırlanıyormuş.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (32)
Ev ahalisi kahvaltısını ederken, anne de ışık gölgeleri altında sabahın ilk kahvesini yudumlarmış. İlk kahvenin burna dolan keskin kokusu, tadı ah ne mutlu anmış!
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (92)
Ve büyük çocuğun okula gitme vakti gelince; anne, büyük çocuk, küçük çocuk yola çıkmış. Şeker gibi masalsı evlerin olduğu yollarda sabah yürüyüşü başlamış.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (4)
 Bu yol bazen böyle sisli ve kapalı olurmuş ama…
.
yol iskoçya
 Bazen de böylesi güneşli ve çıldırtıcı güzellikte gölgeli olurmuş. Bugün de burası bol güneşli ve çok gölgeli bir yol olmuş.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (77)
Ağaçların karşı kaldırıma düşen uzun gölgelerinin olduğu bu enfes yolun solunda ise böylesi küçük bir kanal uzanıyormuş. Bu minik kanal güneşli günlerde açık ve şeffaf, bulutlu günlerde böyle petrol yeşili bir renk alıyormuş. 
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (34)
Sağanak yağmurlarla bol bol yıkanan bu ülkede,  ne zaman güneş açsa her yer pırıl pırıl ışıldar ve cilalı renkler ortaya çıkarmış. Öyle ki gökyüzü, ağaçlar, çimenler, çatılar, evler, yollar başkalaşır neredeyse canlanırmış.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (23)
 İşte böylesi günlerden birinde, evin büyük oğlu mutlu mesut okula gitmişken ve anne de küçük çocuk ile eve dönmüşken hava durumunu önceden öğrenip, güneşi bekleyen aynı zamanda çamaşırlarını hazır eden evin annesi, güneş bulutlardan sıyrıldığı anda sepeti kaptığı gibi bahçeye fırlamış.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (20)
Bir varmış bir yokmuş Delianne (21)
Kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı!” diyen Cemal Süreya gibi evin annesi için de; bahçeye asılan çamaşırın mutlulukla çok büyük bir ilgisi varmış. Mis gibi temizlik kokan çamaşırları silktiği ve astığı sırada, olduğundan daha da canlı ve parlak olan çimlere basmak, ıslak toprak kokusunu koklamak, yağmur sonrası tüm canlılıklarıyla şarkılarını söyleyen kuşlara kulak kabartmak, yüzünü okşayan rüzgarı duyumsamak, masmavi gökyüzüne bakmak neredeyse bu anneyi kanatlandırıp uçuracakmış.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (29)
Çamaşırları büyük ihtimam ve özenle asan anne, şöyle bir iki adım çekilip geriye, aldırmadan üstelik etraftan nasıl göründüğüne oluşan manzaraya bakarmış. Memnunsa yüzünde ebleh bir ifadeyle eve doğru yol alırmış, yok değilse son rötüşları yapar ve illa ki oradan memnun ayrılırmış.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (41)
Adına -Çamaşır Seremonisi- yahut – Çamaşır Terapisi- dediği şey sadece anneyi mutlu etmekle kalmaz, küçük çocuğa da oldukça keyif veren bir anmış. Asılı uzun çarşaflar altına gizlenmek suretiyle, gözüken ayaklardan bihaber, sözümona saklambaç oynayan bu küçük de bu terapinin en tatlı parçasıymış.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (38)
Manzaradan memnun kalan anne, aceleyle kendine bir fincan kahve yapıp, bu enfes anı kahveyle kutlarmış. Bu sırada gözüne ilişen; içine huzur ve mutluluk veren bir kareyi fotoğraflamaktan da duramazmış. Misalen burada aldıkları ışıkla neon yeşiline dönen çimenlere gözü değen anne, fincanını koyduğu gibi yere fotoğrafını çekmeye başlamış.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (87)
Evin annesi için bu seremoninin en büyük tamamlayıcısı rüzgarmış. Zira elde kahve bahçeyi dinlerken, çamaşırların gövdesini şişiren ve etek uçlarına mutlu dalgalar veren,  bu sırada temiz çamaşır kokusunu çimen kokusu ile harmanlayıp burna getiren, bazen de kuş seslerini dahi ötelerden kulağına değdiren rüzgar, evet bir harikaymış.
 .
Bir varmış bir yokmuş Delianne (17)
Anne için en büyük mutluluk kaynaklarından biri de Periler Ülkesinde karşısına defalarca çıkarılan bu harika lalelermiş. Ama hepsi bu kadar değilmiş….
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (19)
Daha ötesi annenin kendine çiçekler alarak şaşırtıcı şekilde, hakiki mutluluğu yaşamasıymış.  Kasılmadan, gerilmeden, kocam bana neden çiçek almıyor, diye gereksiz beklenti ve bunalım ikilisine girmeden, keyfince, hem de en sevdiklerinden aldığı çiçeklerin verdiği haz bir başkaymış. Zira asıl ikramın kimden geldiğini farkederek ve en büyük Sevgili’nin ona çiçek gönderdiğini düşünmek çok daha büyük bir sevince ve kesinlikle özel hissetmesine neden olmuş. Üstelik bire en az bin veren, şükrün nimeti artırdığının vaadi şüphesiz yerine gelmiş ve tüm ahali ardı arkası kesilmeden, haberleşmiş gibi anneye çiçekler vermiş. Öyle ki; ev çiçekçi dükkanı gibi olmuş ve bu dükkana bir de güzeller güzeli, Yusuf yüzlü Yusufçuk  böceği konmuş.
(Yusuf yüzlü tabirini canım annelerden bazıları kullandı ve çok hoşuma gitti:))
 .
Bir varmış bir yokmuş Delianne (28)
Hepsi bu kadarla kalmamış. Masal da olsa temizlik şartmış ve anne ev işlerine başlamış. İşe başlamak biraz sıkıcıymış ancak sıra buharlı temizleyiciye gelince Deli Anne mest oluyormuş. Zira sıcak buharın değdiği yeri parlatması, renkleri ortaya çıkarması ve hele ki yerleri cilalıymış gibi yapması bir başka terapi oluyormuş.
.
Bir varmış, bir yokmuş Delianne (2)
Bu sırada ayak altında dolanmasın ve de perişan olmasın diye, küçük çocuğa kendi hazırladığı 1001 çeşir absürd kreasyondan biri ile oyun açılmış. Ve evet instagramda dendiği gibi bu kostüm de: 80′lerin dans hocasıymış:)
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (40)
Bir varmış bir yokmuş Delianne (39)
Bu evin ilk yatılı misafiri de olmuş. Evin babasının herkes tarafından sevilen en yakın arkadaşlarından biri, eski Üsküdar’lı şimdiki Dubai’li A. gelmiş ve gelişi herkesi sevindirmiş. Ne mutlu ki A. gelirken yanına hediye diye kitap alan bir arkadaşmış bu ve harikaymış. Tabii bir de lokum ve badem ezmesi getirmiş. Ve Anne de temizlik molalarında sık sık bunlardan yemiş.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (33)
Evin annesi bir yandan evi temizlemiş, bir yandan alemi seyreylemiş. Ve lale ve çamaşır ikilisi ile kendine tatlı molalar vermiş.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (58)
Anne toz alma aşamasında iken büyük çocuğun ardında kalanlara rastlamış; spor dersinde aldığı spor ödülü ve ejderha kitabı. Ve Can oğul, canım oğul deyip deyip içlenmiş. Şu annelik masalda bile olsa ne tuhaf şeymiş.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (43)
İşler bitmiş ve sıra temizliğin en güzel aşamasına gelmiş: serme ve yerleştirme. Parlamış ve tüyleri dahi muntazamlaşmış halılar, ortaya çıkan renkler ve çiçekler elbette iyi bir fotoğrafı haketmiş.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (64)
Ve anne evin bol ışıklı ve temiz haline direnemeyip fotoğraf çekmeye girişmiş.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (67)
Tabii bu sırada minik yamağı da onu asistanlık etmiş. Etmiş etmesine de onunki yardımdan ziyade aslında biraz eziyetmiş ancak fotoğraf çektikçe yaşadığı büyük sevinç ve keyif de görülmeye değermiş. Mutluymuş küçük çocuk ve bu da çok güzelmiş.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (3)
Derken küçük çocuk acıkmış ve minik keklere abanmış. Yemiş, yemiş, yedikçe de uykusu gelmiş.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (8)
Ve uyumuş küçük çocuk, yüzünde tatlı rüyalar gördüğüne dair huzur ile.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (86)
Bir varmış bir yokmuş Delianne (66)
Küçük çocuk uyuyunca, büyük çocuk da okulda olunca ve bir iki saat anneye kalınca, anne her zamanki gibi içindeki coşkudan ve heyecandan ne yapacağını şaşırmış. Kahve mi yapsam, yoksa çalışsam mı, ya da yazı mı yazsam, aman yok yok incık cincık la mı uğraşsam derken….
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (76)
Bir varmış bir yokmuş Delianne (84)
Bir varmış bir yokmuş Delianne (95)
Posta cebinden atılan Cath Kidston dergisi ile gözgöze gelmiş. Kahvesini yapmış ve bu tatlı renkler, desenler, baharlık cıvıl cıvıl elbiseler ve çantalar ile kendinden geçmiş.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (2)
Bir varmış bir yokmuş Delianne (6)
Bir varmış bir yokmuş Delianne (69)
Bir varmış bir yokmuş Delianne (71)
Derken bir de farketmiş ki kıymetli zamanını iç geçirerek geçirmek pek de akıllıca bir iş değilmiş. O zaman bir kez daha fotoğraf makinasını eline almış ve kısıtlı vaktini buna harcamış. Önce çiçeklerini çekmiş bol bol…
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (5)
 Sonra hoşuna giden başka şeyleri…mesela çok sevdiği sarı sallanan sandalyesini…
 .
Bir varmış bir yokmuş Delianne (36)
Sonra da yukarı çıkmış ve büyük çocuğu okuldan almak için küçük çocuğu uyandırmaya koyulmuş ama bunu yapmadan önce ışıklı ve rüzgarlı bahçeye bakmak sessizlikte sanki kuralmış. Ve elbette bu anı arkadaşlarıyla paylaşmak. Zaten bu masal modern masalmış ve Instagram, Facebook gibi herşey varmış ve anne de boyuna buralarda kaynaşıyormuş.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (88)
Küçük çocuk uyanmış uyanmasına da bir türlü tam olarak ayılamamış. Kıvrılıp küçücük koltuğa neredeyse yeniden uykuya dalıyormuş.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (89)
Büyük çocuk okuldan çıkmış. Mutluymuş, keyifle arkadaşlarını selamlıyormuş. Onu öyle gören anne, çocuktan ala mutlu oluyormuş. Bir süre okulun bahçesinde koşturmuş büyük çocuk yakın arkadaşı H. ile. Ardından herkesle vedalaşmış: -hi Leigh, bye Leigh- , – Hi david, bye David- , Hi Scout, bye Scout- neşeli seslenişine arkadaşları da aynı neşeyle karşılık veriyormuş.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (52)
Okul yolu üzerinde yeni bir yer açılmış ve burada nefis dondurmalar varmış. Bizim aile bugün de bazı günler gibi buraya sapmış. Çocuklar dondurmalarını şevkle ve aşkla yemiş. Büyük çocuk burada da görevlilerle tatlı bir sohbete girişmiş, küçüğü de anlamını bilmediği nice kelimeyle, yalan yanlış şekilde büyük çocuğun sesine eko eklemiş. Büyük çocuk dondurmasını iştahla anlatmış: I like vanilla ice cream and giant white chocolate, küçük çocuk eklemiş: ay layk ababa sıkrim cen ti çaklıt…
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (55)
Çocuklar dondurmalarını yerken anne de önünde duran dergiyi okumaya koyulmuş. Ve açılan sayfaya bakakalmış, zira Bucket List ve Kuzey ışıkları karşısındaymış. Heyecanlanmış anne. Zaten bir süredir İskoçya’dan da görülebilen Kuzey Işıkları’nı görmek için sabırsızlanıyormuş.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (30)
Büyük çocuğun spor dersi varmış. Anne büyük çocuğu derse bırakmış, küçük de arabasında uyuklarken, yıllar önce yarım kalan kitabına başlamış. Can arkadaşı Melike’nin hatırası; Anlatmak için Yaşamak, ah o ne lezzetmiş!
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (26)
Eve dönmüş ahali. Tam o saatte günün bir başka güzel saati yaşanıyormuş. Dışarıdan aldıkları taze bahar kokusuna eklenen bu ışık dokusu, en başta evin annesini kendinden almış.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (85)
Bir varmış bir yokmuş Delianne (25)
Pencereye düşen altın rengi ikindi güneşi, şeffaflaşan perde ve çiçekler evi tam bir masal evi yapıyormuş.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (91)
Akşam olmaya yüz tutarken, çocuklar oyun oynamaya kurulmuş. Büyük çocuk sahiden oynarken, küçük çocuk aslında playback yapıyormuş ama bunu sadece o bilmiyormuş. Ve çok ciddi bir biçimde, kendine sarfettiği yüreklendirici sözlerle oyununu oynuyormuş.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (31)
Çocuklar sessizce oyunlarına devam ederken, evin annesi çamaşırları toplamak üzere bahçeye koşmuş. Gökyüzü en sevdiği renklerinden birine bürünmüş, ne tam karanlık ama ne de tam aydınlık, kuşlar hala cıvıldıyormuş, rüzgar kuvvetlenmiş ve artık iyice üşütüyormuş. Bir de soğuk hava kokulu çamaşırlar ve bunları her almaya kalktığında gözgöze geldiği ay ve yıldız harikaymış. Anne çamaşır terapisinin son aşamasında gene mest oluyormuş.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (68)
 Anne ısınmak için yanan şömineye kurulmuş ki, bu da pek tatlı bir anmış. Üstelik çocuklar hala sakin duruyormuş ve kahvenin tadı çıkıyormuş.
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (57)
 Yemekler yenmiş, ortalık dertop edilmiş. Anne minik ördeklerini yanına alıp üst kata çıkmış. Önce birlikte uyumayı denemiş çocuklar, önce kıkır kıkır gülerlerken bu gülmelerin ağlamaya dönmesi an meselesiymiş ve elbette bu rutin gene yerine getirilmiş.  Derken nihayetinde uyku vakti gelmiş ve çocuklar sahiden uykuya geçmiş..
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (27)
 Çocuklar uykuya geçtikten sonra anne küreyi indirip yanına, dünyayı incelemeye koyulmuş. Baktıkça bellediği yerlere, içinde her daim asılı duran delice gitme isteği yeniden doğuyormuş.. Yollara, yol hikayelerine, gitmelere pek sevdalı bu anne gene gitme hevesine tutulmuş…
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (9)
 Ve sabah olunca düşmüşler sahiden yola… Bir yol hikayesi daha başlamış…
.
Bir varmış bir yokmuş Delianne (53)
Ancak bu da bir başka masalın konusu olarak kalacakmış. Zira masal çok uzamış, anlatan yorulmuş…
.
.
Bu masalda da herşey ancak anlatıldığı kadarmış. Ötesi berisi, detayı incesi, gerçeği hayali sanılmasın ki tastamam bu kadarmış. Mutlu sonun ardındakiler okuyanın zihnindekilere kalmış ve iyi düşünmek iyi his bırakırmış.

Hiç yorum yok: