Demiştim
hani, elimde binlerce fotoğraf var. Çok güzel yerler, çok güzel şeyler
var fakat zaman dar. Tek tek anlatamıyorum herbirini. O yüzden kaldığım
yerden; yani İskoçya’da geçen Sonbahar‘dan
devam ediyorum. Hem böyle topluca olmasının da başka bir keyfi var.
Hele ki klasörleme ve kategorileştirme meraklısı bünyeme çok iyi geliyor
böylesi.
.
Edinburgh’da
yer alan Butterfly & Insect World’e gittik. Selim’in kendini çok
kötü hissettiği ve bizim de onun için pozitif birşeyler yapmak
istediğimiz zamanlardı. Hayvanat Bahçesi mi, Akvaryum mu, Doğal Tarih
Müzesi mi, Yoksa Kelebek ve Böcek Dünyası mı diye sorduk, sanırım
diğerlerinin benzerlerini gördüğünden ve böcekleri de pek sevdiğinden
Butterfly & Insect World’e gitmek istedi. Güzel ve güneşli bir
gündü, Edinburgh’a doğru yol aldık ve sonunda oraya vardık.
Ben sandım
ki gidip de camekan ardından izleyecektik kelebekleri lakin işin aslı
öyle değildi. Girişte bir alışveriş bölümü vardı, önce oradan bilet
aldık, bilumum oyuncaklar ve hediyelik eşyalar vesaireler vardı. Bir ara
baktım sadece hatları görülen kelebeğimsi birşey uçuyor etrafta, aa
ilginç bir oyuncakmış, diye geçirdim içimden. Sonra Butterfly &
Insect World’un giriş kapısına geldik, kapıyı açtık ki, Aman Allah’ım o
da ne, elim kadar kocaman ve çeşit çeşit kelebekler öylece uçuyorlar
açıkta, tepemizde, etrafımızda. Meğerse dışarıda gördüğüm de içeriden
kaçan bir Cam Kanatlı Kelebek’miş ve sahiciymiş. İşte ortadaki ta
kendisi. O kadar şeffaf, o kadar güzeldi ki. Uçtuğu zaman sadece
çizgiler görünüyordu üstelik.
İçeri
girdiğimizde ben, Selim, Kerim panikledik hemen. Kimbilir belki İ. de
panikledi de, cengaverlik yapıp belli etmedi. Ortam Amazon Ormanı gibi
yapılmıştı ve çok, çok sıcaktı. Ben ufak bir tur atıp, Kerim korkuyor
bahanesine de sığınarak kendimi karşıdaki güzel ve güneşli parka attım.
Selim içeride saatlerce kaldı, defalarca mola verip yeniden içeri girdi
çıktı. Ve sonra ben bir tur daha attım zira Selim bir sürü şeyi bana da
göstermek istiyordu. Yılanları, bukalemunları, kaplumbağa ve kurbağaları
vesaire. Derken ilerlerken İ. nin eline bir kelebek kondu. Sonra bir
tane daha. Görenler dönüp dönüp bakıyor ve fotoğrafını çekiyordu. İ. pek
bir havalandı, görseniz öyle bir coştu ki gitti yılanlara dahi
sarmalandı. O tuttu, çocuklar yanına sokuldu.
İçeride
çok fotoğraf çekemedim zira sıcak-soğuk yapan makinamın lensi
buharlaşmaktan bir türlü kendine gelemiyordu. Üstelik harika kırmızı ve
gece mavisi renginde kelebekler de vardı, gerçi onlar pek hızlıydı. Ama
böylesi bir yere yolunuz düşerse gidin derim.
New
York’taki Doğal Tarih Müzesi’nde -Live Butterfly- temalı bir gösteri
vardı, ona gitmek istemiştik ancak yer kalmamıştı, kısmet
Edinburgh’aymış meğerse. Şükürler olsun yolumuzu düşürene.
.
İşte
Butterfly & Insect World’un karşısında böyle bir park vardı. Sanırım
şimdiye dek gördüğüm en neşeli ve şen park burasıydı. Birbiriyle
arkadaş anneler bir bankta toplanmış hem sohbet ediyor hem birşeyler
yiyorlar, iki kızkardeş hiç kaybetmedikleri neşeleri ve sımsıcak
gülüşleri ile oyunlar oyunuyorlar, hatta birbirleriyle öyle iyi
anlaşıyorlar ki kimseye ihtiyaç duymuyorlar, salıncakta sallanan küçük
bebeğe bir anne çekincesizce ve her uçtan duyulur bir sesle şarkılar
söylüyor ve park bu güzel şarkıyla doluyor, kızıl saçlı kız koşarken
kızıl saçları ve elbisesi rüzgarla uçuşuyor çok güzel bir manzara
oluşuyor ama bu kız oluşturduğu güzelliğin farkında bile olmuyor,
çocuklar hem göğe uzanmış, hem de toğrağa eğilmiş alçak mı alçak
yapraklarıyla onlara çadır olan ağacın altına girip neşeli kahkahalarını
atıyorlar, cıvıl cıvıl oynuyorlar, Kerim dahi oraya girdiğinde başını
eğiyor ve muhtemeldir ki kendini epeyce iri hissediyor, bazı çocuklar
ağaçlara tırmanıyor, Selim dükkandan aldığı yarasa ve Kırmızı Ağaç
Kurbağasını canlıymışçasına dallara asıyor ve uzun süre bunlarla meşgul
oluyor, Kerim yapraklarla türlü oyunlar oynuyor, bir ara kafasından
aşağı yaprak dökme oyunu oynuyor, oynuyoruz ve bundan çok büyük keyif
alıyor, Selim bir ara Butterfly & Insect World’e giriyor, bir ara
çıkıp parkta koşturuyor ve yerlerde silindir gibi yuvarlanıyor, çok
eğleniyor, onu mutlu gördükçe biz mutlu oluyoruz ve ne kire ne pasağa
aldırmıyoruz, acıkınca parkın karşısındaki gurme markete giriyoruz ve
burada gördüğümüz en güzel donutları alıyoruz, bugün keyifli ve
sevdikleri şeylerden yesinler istiyoruz, yanımıza son derece müşfik bir
anne geliyor iki kızı ile, üstelik 70′lerden fırlamış gibi, oturup
huzurla suşilerini yiyorlar, anne açıyor gazetesini okuyor bir yandan da
bizimle sohbete girişiyor, üçüncü girişte Selim kamerayı kuruyor ve ilk
belgeselini çekiyor hasılı bu park bugün bize iyi geliyor. Şükürler
olsun bize iyi geleni bizden iyi bilene ve verene.
.
Ve işte
İskoçya’nın türlü parklarından manzaralar. Botanic Garden (Ahsen’ciğim
neredesin hep seni andım:)), Kelvingrove Park, Peel Park, Woodhead Park,
Edinburgh Parkı vesaire…
Ve gene bitmez bu hikaye.. Daha pek çok devamı var.. Şükürler olsun ki varlar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder