5 Ekim 2012 Cuma

Çocuk Hata Yaptığında, Sakladığında…


Çocuk Hata Yaptığında, Sakladığında…

by Deli Anne on 05/10/2012
Dün gece uyumaya gitmişti Selim. Birden bizim olduğumuz odaya girdi, endişeli ve telaşlı idi. Baba, bana söyler misin, insanın bir yeri yanınca derisi eski haline döner mi? Lütfen söyle, bunu bilmem çok önemli, dedi. İ. gayet soğukkanlı bunun yanığın derecesine göre olduğunu söyledi ve gitti Selim. O çıkınca ikimiz birbirimize baktık korku dolu gözlerle. Korktum ben bu sorudan dedim ben, ben de korktum dedi İ. Kerim’i yakmayı düşünmüyor inşaallah, bu aralar çok gıcık oluyorum kardeşime deyip duruyor çünkü dedim, İ. nin gözleri donakaldı. Ve fırladım odasına Selim’in.
Anne lütfen beni yalnız bırakın, ışığı da açmayın ve odama da gelmeyin, dedi ben kapıya yaklaşırken. Bu sözler hiç ama hiç Selim’den duymaya alışkın olduğum sözler değildi. Selim ki mümkünse bizimle hele ki benimle bitişik yaşamayı isterdi, değil ki gidin desin. İyice ürperdim. Onun için endişelendiğimi ve ne olduğunu bilmek istediğimi söyledim. Odaya girdim. Bedenini top gibi yuvarlamış ve yüzünü de yatağa gömmüştü. Yanına iyice sokuldum ve iyi mi diye sordum. İyiyim, dedi. Peki yanık meselesi nedir, dedim. Az önce elimi yaktım, dedi. Nerede yaktığını sordum, odasına aldığımız Sakinleştirici Kavanoz türü bir gece lambasına değdirmiş ve yakmış elini. Neden bize söylemiyorsun peki, kızacağımızdan mı korktun, dedim. Evet, bana kızacaktınız çünkü, dedi. Canın yanıyor mu, dedim. Evet, çok yanıyor dedi. Eline bakmak için izin istedim, önce bakmamı istemedi ancak sonra izin verdi ve uzattı elini. Baktım ciddi birşey yoktu. Herhalde birazcık fazlaca ısınmış olmalıydı. Ama benim için dert bu değildi. Kalbim acıyordu benim ve içim üşüyordu, gerçekten hissettim içimdeki ürpertiden gelen bu üşümeyi. Çok derinden hissettim. Kendime kahrettim. Onu bu hale getirdiğimiz için çok kızgındım kendime de, İ. ye de. Bir yeri acıdığında çok korkan ve ortalığı birbirine katan bu çocuğun bunca hissiyata rağmen bunu bizden saklıyor olması yakıyordu içimi.
Bir hata yaptığında ona kızdığımız için, bu kızmanın korkusuyla bizden saklamaya çalıştığı için kendime kahrettim. Oysa çok değil bir kaç ay önce Central Park’ta yaşadığımız Kaplumbağa Vakası için kendime ne sözler vermiştim, hata yaptığında kızmamalıyım, en azından ilk anda soğukkanlı karşılamalıyım demiştim. Demek ki sözümü yerine getirememiştim ki bu çocuk hala saklıyordu hatasını ne yazık ki.
Öylesine üzüldüm ki, gözyaşlarımı tutamadım. Hem ağladım, hem de açıklamaya çalıştım. Bir an önce ona durumu anlatmak istiyordum öyle ki bu yanlış hal bir an önce onun kafasında normalleşsin istiyordum. O yüzden boyuna anlatıyor da, anlatıyordum. Hata yapman çok normal, o lambayı merak edip kurcalaman da evet tehlikeli ama merak etmen de doğal, burada anormal olan hiçbirşey yok, hepimiz hata yapabiliyoruz çünkü; anormal olan tek şey var, o da; sen her hata yaptığında sana kızmamız ve bunun sonucunda korkundan hatanı saklamak zorunda kalman, dedim.
Hızlıca bir an önce onu ikna etmeye çalışıyordum, korkuyordum çünkü bizden korkusundan hatasını saklamasının verdiği ağırlığın altında eziliyordum. Ne olursa olsun, ne yaparsan yap evet bizim sana kızmamız hata ama sen gene de anlatmalısın, dedim. Cesaretle ve dürüstçe söylediğinde sana kızmamak için kendime sözler vermiştim, demek ki tutamamışım sözümü. Ama bundan sonrası için daha çok çabalayacağım bunun için ve lütfen sen de saklama hatanı ki bilelim ve ilk elden müdahale edebilelim. Ya da en azından yanında olabilelim.  Ve onu böyle yönlendirdiğimiz için de özürler diledim. Durmadan konuşuyordum, Selim anlıyor mu anlamıyor mu bilmiyordum ama konuşmam gerekliymiş gibi hissediyordum.
“Belki de onu ikna etmek için bin cümlemden biri belki tutar diye çabalıyordum.”
Ben bu duyguyu çok iyi biliyordum çünkü. Korkumdan dolayı sakladıklarımdan çok canım yanmıştı, biliyordum ve nasıl olur da bu eşekliğin tohumlarını atmaya sebep olabiliyordum. Çok kızıyordum kendime. Korkudan sakladıklarım ve yalnızlığım, başıma gelen sıkıntılarda savunmasız kalışım hepsi film şeridi gibi geçti gözümün önünden. Anlattım Selim’e. Bir çırpıda.
Başına ne gelirse gelsin, ister senin hatan olsun ister başkasının, bize anlatmalısın. Evet sana ilk elden kızmakla eşeklik ediyoruz ve bundan böyle kızmamak için elimden geleni yapacağıma söz veriyorum ama sen herşeye rağmen anlatmalısın. Neden biliyor musun; mesela birgün başına bir olay geldi. Diyelim ki -Hola- olayından daha ciddi birşey ve bu çocuklar senin kimseye birşey anlatmadığını farketti, ondan sonra çok ciddi şeyler yapabilirler sana. Çünkü derler ki biz bu çocuğa ne yapsak ya da yaptırsak, ki korkunç şeyler yaptırıp büyük hatalara düşmene de sebep olabilirler, bu çocuk nasıl olsa kimselere anlatmayacak, nasıl olsa yalnız, o zaman istediğimizi yapıp, yaptırabiliriz. Ama eğer ki bize anlatırsan, mesela -hola olayında nasıl ilk anda bize anlattın ve ilk önlemi aldık ve çocuklar geri çekildi, o zaman da öyle olur. Olmazsa da daha ciddi önlemler alınır.
Anlatmazsam savunmasız kalırım, yalnız kalırım çünkü değil mi dedi, BilimSelimim. Evet tam da öyle, dedim. Sarıldım, öptüm Selimimi.
Bir de en önemlisi diyelim ki küçükken birşey olmadı, ama bu duygu içine yerleşirse büyüyünce daha büyük hatalar sözkonusu olduğunda da saklamaya alışırsın ve o zaman ciddi şekilde zarar görebilirsin. Oysa belki başından anlatsan hiç büyümeden iş çözümlenebilirdi.
Ben sana bir olay anlatayım. Ben küçükken bizimkilerin bana kızmasından çok korkardım. Ve ne var ne yok herkesten saklardım. Çünkü hem ciddiye almazlardı beni hem de düşündüklerinden farklı birşey yapmışsam mutlaka bana kızarlardı. Saklardım bu yüzden. Derken büyüdüm. Hala herşeyi saklıyordum. Üniversiteye giderken bazı sıkıntılarım oldu. Gene bana kızmalarından korktum ve sakladım. Aslında korkaklıktı yaptığım ve aptallık! Kimselere anlatmadığım için sıkıntılarımla hep kendim baş etmeye uğraştım, oysa kişinin yalnız başınalığını fark edenler daha da ileri götürürler işi ve bana da böyle oldu. İşler iyice içinden çıkılmaz bir hal aldı. Son raddede, işler berbat bir hale gelmişken abime gittim. Biliyor musun bana kızmadı. Aksine onunla bunu paylaştığım için ve yardıma ihtiyacım olduğunu açıkça söylediğim neredeyse mutlu oldu. Sonrasında iki abim olayı devraldı ve şükürler olsun onların vesilesiyle sıkıntılarımdan kurtuldum. Yani demem o ki; ta başından, herşeye rağmen işin sorumluluğunu üstlensem, herşeye rağmen korkmadan cesaretle ta başından anlatsam olaylar hiç büyümeyecek ve ben de aylarca sıkıntı çekmeyecektim.
Bu olayı neden bunca detaylıca yazdım anlatayım: çünkü ben sahiden bu tip davranışın acısını yakinen çekenlerdenim. Belki şimdiye dek tam aksi yönde hareket etmiş olabilirim ama oğluma ara sıra söylediğim şey şu;
Başına ne gelmiş olursa olsun, ne yapmış olursan ol, ben seni hep seveceğim, evet bazen o ilk anlık tepkiyle kızabilirim de (keşke kızmasam) ama bu sevgiyle ilgili değil. Sevgim hep orada, herşeyden ayrı, herşeyden bağımsız ve sabit duracak bunu bil! Ve her ne yapmış olursan ol yanında olacağım ben hep inşallah bunu da bil!  
Bu cümle kadar güven verecek çok az şey var, kendimden biliyorum. Yıllar yıllar sonra abimin bana dediği şeydir bu ve çok etkilenmişimdir. O günden sonra bana bir güven hissi geldiğini, daha güvenli hareket ettiğimi, abimle ilişkimin de bambaşka düzeye geldiğini çok net söyleyebilirim.
İkincisi ne yapmış olursan ol, karşındakinin trilyon kez kızacağını bilsen de, ki keşke olmasa o kızmalar, ama insanız işte olabiliyor, çok korkmuş olsan da, gene de anlat, gene de dürüst ol. Emin ol sorumluluğu üstlenip, cesaretle ve dürüstçe ve geciktirmeden; ailenle, yakınındakilerle durumu paylaşırsan, hem kendini çok daha iyi hissedersin, hem yalnız mücadele etmez ve güvende hissedersin ve hem de çok daha az üzülür ve gelecek perişanlıktan kurtulmuş olursun inşallah!
Çok önemli bu ikisi bence, bana göre! O yüzden mümkün olduğunca kızmamak gerekmiş hatalı olduklarında. Küçük, basit hatalarda kızmak dahi şekil veriyor gelecek günlere. Keşke tutabilsek kendimizi ve kızmasak. Gelip dürüstçe söylediğinde hele hiç kızmasak! Ve o da cesaretle alsa sorumluluğu.
Bu vesileyle kendime 2 büyük düstur edindim, silkelendim. Sanırım yeni manifestolara ihtiyacım var. Büyüdükçe çocuklar önem sırası değişiyor yapacakların.
1. Dürüstçe hatasını söylediğinde kızmamalı! O zaman dürüstlüğün önemi ortaya çıkıyor. Dürüstçe bana söylediğin için teşekkür ederim, bu yüzden sana kızamıyorum, çünkü cesaretle gelip bana söylemişsin deyip olaydan ziyade dürüstlüğe vurgu yapmak ve basitçe yaşananlar hakkında konuşmak yeterli tahminim, elbette bence. Bana ve oğluma göre ve şimdiki duruma göre.
2. Ne yaparsan yap seni seviyorum, seveceğim ve ne yaparsan yap ömrüm yettiğinde ve Allah izin verdikçe yanında olacağım inşallaah! 

1 yorum:

Feride dedi ki...

Hassas selimim. Ve de hassas deli annem. Cok duygulandim. Nasil guzel anlatmissin ve sonuclandirmissiniz konuyu. Bu cok onemli ve belli ki hepimizin ucundan kiyisindan yakaladigimiz bir durm. Tekrar duyarliligindan oturu tebrik ederim