22 Haziran 2012 Cuma

İngiltere’de Ev Aramak


İngiltere’de Ev Aramak

by Deli Anne on 22/06/2012
—-> Açıkta kalmadık şükürler olsun ki. Gene bir hikmeti varmış meğerse otel rezervasyonuna geç kalışımızın. Bu vesileyle apart otellerden birine düştü yolumuz ve ne de iyi oldu. Cümleten rahatladık. Hele ki ben hijyenik mendillerle koca evi ve bilumum yerleri silince tümden rahatladım. Şükürler olsun ki evde halı yoktu bu yüzden işim çok kolay olmuştu. Şimdi çocuklar evde gönüllü paspaslıklarına devam ettiklerinde içim rahat; ne çıldırıyorum, ne feryat figan oyunlarını bölüyorum ve ne de ilişiyorum. Otele kıyasla fazlaca çalışıyorum belki ama böyle çok daha huzurluyum. İ. ye de sıkı sıkı tembihliyorum; sakın ola biz yokken evi temizlemeye gelmesinler, diye. Sonra da kendime gülüyorum; dünya üzerinde evim başkası tarafından temizlenmesin diyen tek ülkemin kadınıdır, diyorum. Üstelik burada ekstra ücretle temizleniyor odalar, ona rağmen yanlışlıkla evin temizlenmesi fikrine göbek atacak olan bir yabancının aksine ben; yurdum kadını Mümine, korkarak yaklaşıyorum.
{Senede en az bir ayı çocuklarla otelde geçiren ben, şuna kesin kanaat getirdim ki çocuklu bir aile için uzun vadeli otel hayatı konfor değil sıkıntı oluyor. Bu yüzden apart oteller en iyisi. Hele ki yurt dışında. Otelin bize uzak kahvaltısı, bilmediğimiz ve herşeyinden işkillendiğimiz yemekleri de ayrı bir gerginlik sebebi oluyor. Şimdi modern ve temiz bir mutfağa sahip bu evde kendi yiyeceklerimizi alıyor, kendimiz yemek yapıyoruz. Tabii yemek özürlüsü ben gene çoğu şeyi hazır alıp yapıyorum ama en azından içinde ne var tek tek görebiliyorum. Ya da öyle umuyorum}
Gelelim ev işine. Apart otele yerleşeceğimiz gün, randevu aldığımız ilk evi de görmeye gideceğimiz gündü. Ben bu eve pek isteksiz gitmiştim, İ. evi ilk gösterdiğinde de epeyce çemkirmiştim. Aslında evin birçok yeri nazarımda tamamdı lakin mutfağı daha ilk andan gözüme fena halde battı. Zira eski tip dolaplar çok can sıkıcıydı ve esasında güzel olan evin imajını tarumar ediyordu. Ancak fazla da seçeneğimiz yoktu.  Önceki yazıda dediğim gibi iyi yerler de uygun evler bulunmuyordu. Ve bu ev bizim koşullarımıza büyük oranda uyuyordu.
Gittik. Enfes yollardan geçtik. Alabildiğine uzanan yemyeşil ve çiçekli kırlar, kırların arasına serpiştirilmiş küçük göletler ve ardlarında yeşil tepeler, tepelerin üstünde masmavi gökyüzü ve beyaz, pamuksu bulutlar, manzaranın içine nadiren dahil olan tek katlı şirin evler ve evlerin çitleri ardında kimi otlanan, kimi güneşte sere serpe yatan inekler vesaireler… Hasılı tüm görünüm kusursuz derecede harikaydı. O gün hepimiz İskoçya’da olduğumuzu hücrelerimize dek hissettik. Zaten Selim’in şu cümlesi durumu anlatmaya yetiyordu: Anne, baba; nefesim kesiliyor bu güzellik karşısında. Haklıydı, ben de nefesimin kesildiğini hissediyordum sıklıkla.
.
Gittik, gittik.  Glasgow şehir merkezinden ve İ. nin işyerinden 15 dakikalık uzaklıkta bir yere geldik. Bir anda yol bitti ve bölgenin tabelası önümüzde belirdi. Bölgeye girer girmezse az önceki yabanıl hava ve ortam yerini nezih ve tatlı bir yerleşim yeriyle değiştirdi. İlk anda gözüme çarpan; temiz yollar, sokaklar arasına serpiştirilmiş iki katlı, bakımlı evlerdi. Aydınlıktı burası, mis gibiydi. Ama kesinlikle Newton Mearns bölgesi gibi fazla kusursuz, fazla fazla değildi tam aksine daha insancıl, daha sıcak bir yerdi. 
Derken eve vardık. Beyaz badanalı, temiz ve ferah görünümü ile güzeldi. Küçük bir bahçesi ve tertemiz beyaz bir kapısı vardı. Üstelik burada evlerin ilk katında bizdeki gibi panjurlar, demirler çekili değildi. Demek ki güvenlikli bir yerdi. Emlakçı geldi ve içeriye girdik. Ancak o da ne? Ev dışarıdan ve fotoğraflardan görünmediği kadar ufaktı. Lakin bu bile çok önemli değildi ben hala mutfağa takıntılıydım. Zira öyle evler gördük ki bu fiyata, mutfakları son derece modern, geniş ve harikaydı. Evi üstünkörü gezdik. Çocuklar bahçesinde dolandı. Selim çok sevdi burayı. Çıkarken emlakçı beni etkileyen bir cümle etti. Bu semt ana tren hattı üzerindeydi ve yarım saatte bir Glasgow’a ve Edinburgh’a tren kalkmaktaydı. Glasgow 15 dakika, Edinburgh 40 dakika sürüyordu. Bu cümleyle içimdeki kelebekler kıpırdandı ama tam da tav olmadım tabii. Çıktık.
.
Bizi buraya getiren okulu gördük; iki adım ötemizdeydi. Yürüme mesafesinde hatta sanırım 3-5 dakika. Selim okulu da sevdi. Yaşasın, buraya mı gideceğim, dedi. Biz dolaşmaya devam ettik semti. İ. yakın bir merkez, market vesaire bakınıyordu. Küçük bir yer vardı. İki adet restoran, ki biri çok ünlü bir Hint restoranıydı ve bir marketten oluşan. Hepi topu buydu. Ama ben buraya da ısındım. Okuldan çıkan liseli gençler burada hem sandviçlerini yiyor, hem de keyifle ve edeple sohbet ediyordu. Biraz daha dolandık, okullar dağılıyordu. Ve beni benden alan asıl manzara şu oldu:
Küçücük çocuklar, okuldan çıkmış, kendi başlarına, sokaklarda güvenle ve keyifle yürüyerek evlerine doğru yol alıyordu. Yollarsa yemyeşil ağaçlarla kaplanmış, hatta kimi zaman ağaçlar dallarını birleştirerek çocuklara kol kanat germiş halde doğal bir koridor oluşturmuştu. Ben bu manzara karşısında mest oldum. Hayalimdi çünkü iki adım ötede yer alan mahalle okuluna giden ve eve rahatça gidip gelen çocuklar benim. Üstelik araba yollarında hız sınırı vardı ve sanırım 30 mildi hız sınırı. Dolayısıyla zaten seyrek geçen arabalar da pek yavaş geçiyordu.
Selim’i o yollarda arkadaşlarıyla rahatça yürürken gördüm ve derhal İ.ye döndüm: Benden yana bu ev tamamdır, dedim. Birçok şeyi karşılıyor benim için, iyi mekan, temiz ortam, güven, sıcaklık, doğal ve harika ortam… İ. inanamadı. Ne yani ilk gördüğümüz evi mi tutacağız, dedi. Ki O, bir çorabı dahi ilk dükkandan almayan biridir. Evet, dedim. Hemen ikna olmadı tabii. Akşam aldık-verdik bin türlü. Misafir ağırlaması zor olur, ev çok küçük vesaire kısmına takıldık. Sanki misafirden başımızı kaldıramıyormuşuz gibi. Ben her zamanki gibi olumlamalara başladım. Yok canım, salona bir yataklı koltuk, 3. odaya da bir yataklı kanepe koysak tamamdır, dedim. İ. gene tav olmadı tabii, zira fazla mantık adamıdır kendisi. Benim pespembe dünyamın ve sevdiğim şeyi körkütük olumlalamamın tam aksidir her zaman dediğim gibi.
Ertesi gün başka bir evi görmeye gidecektik ki emlakçı aradı. Evi tutmak isteyen başka biri var, siz niyetli misiniz, dedi. İ, ne evet, ne de hayır dedi. Sadece iş ciddiyse beni haberdar edin, dedi. Birkaç süre sonra telefonuna mesaj geldi, evi görmeye gelenler kiralamaya niyetliydi. Ben tutuştum derhal. Aman hemen tut diye bıdı bıdı konuşmaya koyuldum. İşin kötü tarafı, o semtte başka tek bir kiralık ev vardı; o da hem 4 hafta sonra müsait olacaktı ve hem de daha iyi değildi. Başka evlerin çıkması da pek kolay görünmüyordu, zira yerleşik bir semtti besbelli. Kiralık ev dahi çıkmıyordu. Zaten ben anladım ki iyi okulların etrafındaki evlere yerleşenler bir daha kolay kolay o bölgeden çıkmıyor ve adeta oraya mıhlanıyordu.
{Aslında birçok kaynaktan duyduğum şu gerçek bizi iyi okul çevresine kilitledi: Burada ki okulların (hele Primary School denen ilk okullar için) hemen hepsi aynı derecede iyiydi. Sadece şu sözkonusuydu: iyi okulları iyi yapan iyi öğrencilerdi, iyi öğrencilerin çıkmasının sebebi de iyi ailelerin o çevrede birikmesiydi. Yani bu gözle iyi bir çevreye odaklanmıştık biz}
İ. de evi kaçırırsa üzüleceğini söyledi ve aradık emlakçıyı. Evi bir kez daha görmek istedik. Küçük dediğimiz salonun geniş kapılarla bölünmüş kısımlarını (yemek odası vesaire) açtık ve ferah bir yer sağladık. Hah, tamam şimdi iyi, dedi İ. Mutfak içinse daha sonra dolapları değiştirmek üzere sözleştik. Bu sırada okulla ilgili bilgiler aldık. Emlak görevlileri bizi iyice bilgilendirdi. Nedir, ne yapmalı, ne etmeli? Ve ne güzeldir ki, burada emlakçılar bir kira bedeli alıp kenara çekilmiyor, parasının hakkını oturduğunuz sürece veriyordu. Okul için, Council denen Belediye türü birşey ve vergiler için bizim adımıza belgeler hazırlıyor, görüşmeler ve başvurular yapıyordu. Hatta diyelim evde bir problem çıktı; tesisat vesaire gibi, haber aldıklarında derhal kendileri müdahil oluyor ve arızayı gideriyordu. Bu da benim gibi acemiler için kulağa çok iyi geliyordu.
Evi tuttuk. Hasılı orada bir ev vardı bizi bekleyen ve o ev bizim oldu şimdilik şükürler olsun!
Hayırlara vesile olması için dua edersiniz değil mi? Çok ihtiyacım var devamında da duaya çünkü.

Hiç yorum yok: