Bir Adam Sevdim
Sabah
henüz gün ışımamış. Güneş gözükmüyor ama ondan gelen ışıkla gökyüzünün
açılan rengi az sonra doğacağını haber veriyor. Gecenin karanlığı
yaklaşan güneşle neon mavisine dönüşmüş. Ortalık tam seçilmiyor ama
kokular yeri ele veriyor. Sabahın enfes kokusu var burada ve kırların
kokusu. Bir adam yaklaşıyor; elleri ceplerinde. Başı da, boynu da öne
eğik. Yakasını kaldırdığı ceketinin ardına gizlemiş çekincelerini.
Yaklaşıyor. Kırların ortasına kurulan mütevazi piyanonun mütevazi
taburesine oturuyor. Hemen başlamıyor piyanoya. Cebinden çıkardığı
kibritle sigarasını yakmaya uğraşıyor telaşla. Tutuşan çöplerin cılız
turuncu ışığıyla aydınlanıyor keskin yüzü. Yüzü kolay akıldan çıkmayacak
denli kemikli ve pek zayıf biri.
İçli, çok
duygusal bir adam bu besbelli. Tıpkı Dostoyevski romanlarındaki
kahramanlar gibi. Yahut Çavdar Tarlasındaki Çocuklar’ın kahramanı
Caulfield gibi. Yahut Yabancı’daki Meursault gibi. Yahut Dava’daki
Joseph K. gibi. Hasılı Tutunamayan biri. Selim, canım bilimsel Selim
gibi… Yakıyor sigarasını ve başlıyor usulca. Dokunduğu ilk piyano tuşu
ile dans da başlıyor, aşk da, serenad da.
.
.
Muhtemeldir
ki pek konuşkan olmayan bu adam piyano üzerinden kendini anlatıyor
alasıyla. Piyano lisanı oluyor adamın; öyle çok, öyle güzel anlatıyor ki
kendini onunla. Uzunca bir süre monolog yapıyor sanıyorsunuz. Ve bu
yüzden parçaya Vals adını vermesini de anlamıyorsunuz. Piyano anlatırken
güneş de ortaya çıkıyor. Açık, yeşil, dümdüz arazi de. Göz hizasında
olan güneş giderek yükselmeye başlıyor. Derken an geliyor piyano
susuyor. Ne oluyor derken bilmediğim bir yerden akordiyon sırayı alıyor.
Anlıyorum ki şimdiye dek monolog sandığım şey, davetmiş dansa; valse
yahut aşka!
Akordiyon
çok bekletmiyor kendisine uzanan nazik ve aşk dolu eli, en güzel
şekliyle tutuyor, bırakmıyor. Bu noktadan sonra başka türlü şeyler
oluyor. Ortalık aydınlanmış epeyce ve sabah kuşları çığlıkla
yükseliyorlar gürültüyle. Bu valse tanıklık etmek istercesine. Akordiyon
ve piyanoya gelince; ince, narin ve nazenin şekilde süzülüyorlar
birlikte. Hem de çok içe dokunan biçimde. Bir piyano, bir akordiyon
zarifçe, nazikçe ve adilce yer veriyorlar birbirlerine. Bazen biri
diğerinin önüne geçiyor ama geride kalan buna içerlemiyor ve içtenlikle
yer veriyor önündekine. Ardından birlikte uyumla dans ediyorlar gene.
Derken vedalaşmadan hemen önce öyle bir yüksek duygu gönderiyorlar ki
üzerime, yıldız olup bir bir düşüyor hislendiklerim içime içimde gene.
.
Tekrar,
tekrar, tekrar izliyorum, dinliyorum. Birlikte süzüldükleri o en içli
anlarda neredeyse ağlayacak denli doluyorum. Tekrar dinledikçe haliyle
akordiyona da aşina oluyorum. Ve an be an birlikte ortaya çıkacakları
sahneyi bekliyorum. O sahne geldiğinde ise; dalgalı, dingin, sızıntılı
ve çok hüzünlü, yüksek ölçülü birşeyler yaşıyorum. Ama her ne ise bu
hislenmeyi de seviyorum. Hasılı ben bu parçayı, parçanın dokusunu
bozmayan, hayalimi sınırlamayan hatta bilakis bilmediğim hayallere
kapılmamı sağlayan basit ama derin klibi çok seviyorum. Ama en çok bu ve
daha birçok içli parçanın sahibi olan ve burada da başrolde olan Evgeny
Grinko’yu seviyorum: Halini seviyorum. Müziğini seviyorum. Dokunduğu
her notada içimin en ince kıvrımlarını dahi titretmesini seviyorum. Ve
dahası beni sarsmasını seviyorum. Müziğiyle beni derinliklere almasını
seviyorum. Beni AŞK’a çağırmasını seviyorum. Ben de içimde döne döne
vals yapmayı seviyorum.
Evgeny
Grinko’yu seviyorum: Başını kaldırmadan piyanoyla konuşmasını seviyorum.
Bu konuşmayı lisan-ı halle anlatmasını seviyorum. Amatör kamerayla,
bayıldığım amatör çekimlerle hazırladığı klibi seviyorum. O klibin enfes
içeriğini seviyorum. Basitliğini, sadeliğini ve sadelikteki güzelliği
hissetmeyi seviyorum. Sabahın güzelliğini, kırların güzelliğini, doğanın
uyanışını iliklerime dek hissetmeyi seviyorum. Ve bu görüntülerle her
sabaha böyle uyanmayı hayal etmeyi seviyorum. Gerek parçayla ve gerek
kliple, beni sınırlamadığı, hayallerime ket vurmadığı tam aksine
hayallerimi ve iç dünyamı coşturduğu için bu adamı seviyorum. Oysa
birçok parça klibi ile ne çok bozar parçanın büyüsünü. Ah Evgeny,
coşturdu içimdeki yüksek Rus sanatına düşkünlüğümü.
..
Biliyor
musunuz, üstelik bu adam bu muhteşem müziklerini ücretsiz bırakıyor
internet ortamına, öylece. Bir albümünü bulayım da alayım diyorum,
bulamıyorum. Amazon’da yok mesela albümü. Oysa iyi film müziklerine de
imza atıyor. Öyle bilinmedik biri de değil. Yani mesele ün değil! Gözünü
para bürümüş değil! Gönül adamı çünkü besbelli Evgeny!
Yıllar
önce Ezginin Günlüğü çıkmıştı televizyona. Spiker alacağı çemkirik
cevaptan emin şunu sormuştu: telif hakları ve korsan albümler hakkında
ne düşünüyorsunuz? Grubun solisti yumuşacık ses tonuyla şunu dedi ve
benim gönlümü fethetti: Ben hiç üstünde durmuyorum, çünkü bizim
albümlerimizi alacak olanlar çoğunlukla üniversite öğrencileri oluyor ve
onların şartlarında albüm almak kolay iş olmuyor! Ben bizi dinledikleri
için onlara ancak teşekkür edebilirim.
Tamam
emeğe saygı, hak vesaire sözkonusu buna da sözüm yok ama o müziğin
sahibi hakkını böylece helal ettikten sonra helal olsun demek kalıyor
bana da!
İşte
Evgeny de böyle biri. Neredeyse Dostoyevsky kadar seveceğim kendisini:)
Bırakın beni bizim evin tüm ahalisi de seviyor Evgeny’yi. Hele Selim
müptelası oldu bu klibin ve bu müziğin. Her gece yatmadan; bana kırların
şarkısını açar mısın anne, diyor. Geçen gün İ. ben arabaya biner binmez
telaşla müzik cd’sini açmaya koyuldu. Baktım söyleniyor sonra. Ne oldu
dedim: Evgeny’nin albümünü indirmiştim, süpriz yapacaktım sana ama
çalışmıyor şimdi dedi. Evgeny ailemizin sevgilisi:)
Buyrun dinlemek isteyen beri gelsin:
.
.
.
.
.
♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥
TEŞEKKÜR: Beni bu müzikle buluşturan, her seferinde nice derinliklere ve tefekküre girmeme vesile olan güzel annem; ANNE CAFE’m, Hilalim, canım, çok teşekkür ederim. Sabahın güzelliğini anlatıyorsun ya, bu klip benim için dokunuyor tam noktaya.
Bu yazıyı uzun zaman önce yazmak istiyordum aslında ama yazamadım bir türlü. Ceyda‘nın tekrar hatırlatması ile ve anın da tam uygun düşmesi ile harekete geçtim yine:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder