9 gün önce – gece:
Selim
uykusunda birden bağırmaya başlar. Bu halin neye tekabül ettiğini aşağı
yukarı kestiren anne; en büyük hastalık alametini hissederek yine de
belki değildir ümidiyle ama dizlerinin bağı da çözülmüş halde gider
odasına yavrusunun. Kötü düşünceleri atmak istercesine, en zararsız
soruları sorar. Selim, tuvaletin mi var? Ağğhh, hayır! Selim rüya mı
gördün? Ayyyy, hayuır! Selim neyin var? Aaaaaaa karnım ağrıyorrr…
Anne
Selim’i tuvalete götürür. Ümitlidir. Bundan sonra sesinin çıkmayacağını
düşünür ve yatağına geri döner. Kötü düşünceleri de zihninden bertaraf
eder.
2 dakika
sonra: ağğğhhhh, 5 dakika sonra: ağğğhhhh, bir saat sonra: ağğhhh ve
sabahı ederler inlemeler arasında. Olan olmuştur, Selim alenen
hastalanmıştır.
.
9 gün önce-gündüz-sabah:
Selim’den
mütemadiyen inlemeler ve bağırışlar duyulur. Bu sırada sık sık tuvalete
yollanır. Hatta sabahın köründen öğlene dek zamanının çoğunu tuvalette
geçirir Selim. Zira altına da kaçırmaya başlamıştır. Yanısıra hayatının
en büyük bağırışlarını yapar. Öyle ki, apartmanda halini duymayan
kalmaz. Durum hem içler acısı, hem de sinir bozucudur.
Vaziyet
aynen şöyledir: Selim klozete oturmuş, önünde bir tabure, taburenin
üstünde bir koca leğen, kah sancı geldiğinde bağırır, kah sancı
dindiğinde bitkin düşüp kafasını koyar tabureye, kah da kusar önündeki
leğene. Anne durumu 3 gün önceden kalan bir dilim bisküvili pastaya (ki
kendisi yapmıştır bu pastayı) yormaktadır. Zira tüm ısrarlara rağmen
Selim bu pastayı dün gece yemiş ve olanlar olmuştur.
Doktorla
yapılan telefon görüşmesinde durum izah edilir. Ağrı kesici ve sindirim
sistemini rahatlatmaya yönelik iki ilaç önerilir.
.
9 gün önce-gündüz-öğlen:
Selim
bitkin, perişan ve sadece gözleri açıkta kalmış gibi birkaç saatte
süzülen ve bembeyaz kesilen yüzüyle salonda yatar. İlaçların etkisiyle
kusması kesilir. Evdeki sesler azalır, bağırışlar hafif iniltilere
dönüşür. Fırtına sonrası gibi bir hava dolar eve. Sabahtan işe gitmeyen
baba işe gider. Herşey yolunda gibi gelir nitekim evdekilere.
Bu sırada Kerim iyicedir. Ne de olsa o pastadan yememiştir annenin içi rahattır.
Anne
işlerini yapmaya koyulur. Ve odadan çıkar. Ardından ‘Anneeeee!’ diye bir
bağırış yükselir Selim’den. Telaşla geri döner anne. Lakin o da ne:
Selim yerinde oturmuş sakince, Kerim ayakta durmuş vaziyette boca
etmiştir kusmuğunu her yere. Halı, yerler, masa, sandalyeler vesaire.
İşte o an annenin dizlerinin bağı tastamam çözülür. Ortalığın kirlenmesi
değildir anneyi düşüren, Kerim’in de bu illete yakalanmış olmasıdır.
Oysa ümitliydi anne, pastaydı sebep ve geçiciydi durum. Üstelik Kerim bu
pastadan yememişti. Ancak öyle anlaşılıyordu ki bu iş basit bir pasta
işi değildi.
Anne
derhal halıyı toplar, ortalığı siler. Banyoda son rötuşları yaparken bir
daha aynı çığlığı duyar. Gene kusmuştur Kerim. Bu kez koltuğa. Anne ilk
şoktan derhal çıkar. Kerim’i sakinleştirme, ardından ortalığı temizleme
vesaireye girişir gene. Bu sırada neyse ki 3.kez kusmaz Kerim. Ve anne
onu uyutmaya yeltenirken doktoru arar.
Doktor
durumun basit bir gıda zehirlenmesi olmadığının anlaşıldığını, maalesef
virütik bir hastalığa yakalandıklarını anlatır. Ve yapılması gerekenleri
sıralar. Kerim sakinleşir ve uyur. Selim de uyur. Ev sabahın
kalıntılarının etkisiyle reelde berbat kokar belki ama çocukların
sakinleşmesi ile birlikte annenin içine bu halde dahi huzur dolar.
Atlattık diye düşünür.
Selim
uyanır, sakin ve huzurludur. Ve besbelli deli gibi acıkmıştır. Zira -ben
hamsi ve patates kızartması yemek istiyorum- der. İnanılmazdır. Anne
makul birşeyler verir yemek niyetine. Kerim de uyanır. O da nispeten
iyicedir. Evdeki klasik rutini bozan tek şey: -aaaa, altıma yaptım-
sesiyle tuvalete fırlayan çocuk olur. Bu da giderek kanıksanan bir
durumdur. Hem panik yapacak birşey de yoktur, nitekim bebek beziyle
bezlenmiştir Selim.
.
9 gün önce-gündüz-ikindi:
Selim’i
biraz dinlenmesi için yatağına götürür anne. Uyur gene. Saatlerce.
Akşama dek uyanmayınca anne uyandırmaya girişir yavrusunu. Fakat o da
ne, Selim deyip dokunduğu an: bir dokun bin ah işit cümlesi vuku bulur
bir anda, dehşetle. Selim sabahki vaziyete geri döner. Bağırışlar,
çağırışlar, inlemeler vesaire başlar gene.
Gene
tuvalette geçirdiği zaman odada geçirdiği zamana bin basar. Üstelik
ateşi de 40′lara fırlar. İlaç takviyeleri de başlar bir yandan. Lakin
ilacı aldığı an dahi kusmaya başlar.
Kerim ise
sanki atlatmış gibidir bir iki kusmayla. Gene ümitlenir anne budalaca,
hatta der ki kocasına: sanırım anne sütünün faydası oldu, iyi ki henüz
kesmemişiz sütten. Bak bu vesileyle; Kerim çıldırmadı Selim gibi
hastalıkta. Ah Budala Deli Anne, ah!
.
9 gün önce-gece:
Selim
uyanıktır hala. Ateşi nispeten düşmüş, kusması kusacak birşeyi
kalmadığından olsa gerek kısmen durmuş, bitkin yatar öylece. Koltuğa
uzanmış, bir bütün olduğu leğeni önünde, saat gece yarısını geçerken
çizgi film izler televizyonda. Anne nöbeti babaya devreder ve uyumaya
giderken yavrusunu öper. Ve ekler: hastalığın iyi tarafı; gece yarısında
sevdiğin çizgi filmlerden birini izleyebiliyorsun. (Fish&Chips)
Haklısın der Selim de.
Gece tuvalet-leğen-koltuk-tv-ateş ölçer-ilaç ekseninde geçer.
.
8 gün önce sabah-öğle:
Selim’in
ateşi gene çıkar ve devamlı surette kusar. İlaçlar fayda etmez zira
kaşık ağzına değdiği an kusar da kusar. Haliyle dün öğleden beri hiç ama
hiçbirşey yiyemez. Susuzluğa asla gelemeyen ve hastalığın etkisiyle bin
kez daha susuzluk çeken çocuk, mümkün değil su içmeye dahi yanaşmaz.
Hastalık boyunca ağlamayan çocuk; bir damla iç bari, desek de ama
‘Kusmaktan çok korkuyorum!’ diyerek redderder suyu ve ardından çok
susadım, diyerek ağlamaya başlar.
Bir
süredir pek iştahlı olan ve giderek kilo almasından korktuğumuz hatta
-obez olmasın bu gürbüz- diyerek yemesini kıstığımız çocuk, bir günde
kuru bir dala döner adeta. Ve cümlelerimiz, kurgularımız elimizde
patlar.
.
8 gün önce ikindi:
Durum vahim bir hal alınca doktorla tekrar görüşülür. Ve çocukları görmesi gerektiğine karar verilir. Ve doktora gidilir.
Doktor
Selim’e derhal dil altı ilacı verir. Şiddetli bir bulantı kesicidir.
Selim’in durumundan endişe eder doktor. Zira Selim baygın ve kendinde
değil gibidir. Bir takım tetkikler yapar, şuuru yerinde mi diye.
Şükürler olsun şuuru yerindedir Selim’in, hatta birazdan vurulacağını
anladığı iğnenin etkisiyle daha da bilinçlenir. Ve az önce doktorun 3-5
kez üstüne basa basa anlattığı: “Sana ilaç verdim. Mide bulantın
kesilecek. Yemek yemelisin. Kusmaktan korkma. Yemezsen hastahanede serum
takılması gerek! Tamam mı? 2-3 parça ekmek, 3-5 peynirli çubuk kraker
yeter, ama illa ki birşey yemelisin!” cümlelerini kendiliğinden
tekrarlamaya başlar.
-Hayır
istemiyorum aşı falan, yemeğimi yiyeceğim söz, iyiyim ben, gerek yok,
deyip bir de ispatlamak için bezgin haliyle kalkmaya davranır. Bu trajik
çabalar yazık ki yetersiz kalır ve iğnesi vurulur Selim’in. Büyük
çırpınmalar, ağlayış ve bağırışlarla.
Doktor bu
hastalığın adının Norovirüs olduğunu, sinirleri tahrip ettiğini, bu
yüzden büyük kas ağrıları, halsizlik, karın ağrısı, sancı, ateş, ishal
ve kusma yaptığını ve bulaşıcı olduğunu vesaire izah etti. Bu meyanda
Kerim’i de muayene etti. Ve abisi gibi ağır bir vaka olmadığı tespit
edildi. Selim’in de 1 hafta okula gitmemesini salık verdi.
.
8 gün önce-akşam üzeri:
Çocuklar
iyi hissetsin diye yol üstündeki oyuncakçıya gidilir. Selim normalde
harçlığı ve puanları ile oyuncak alabiliyorken, avantadan bir oyuncak
alma hakkı daha kazanır. Ve “yuppiii, hastalığın iyi tarafı” diye
bağırır. Ve iyi ki olmuşum aşıyı (iğne), bana çok iyi geldi der.
Oyuncakçıda keyfeder. Kerim zaten iyidir.
Gece birkaç uyanma dışında sütliman geçer.
.
7 gün önce sabah:
Selim daha
iyidir. Tek belirti hafif sancıyla gelen ishalidir. O da rutine
girmiştir. Kerim hala iyidir. Anne atlattık gözüyle bakar duruma. Oysa
bu hastalık meğer ne illettir, ileriki günlerde görecektir. Zira 10
günlük hastalık süresince, iki çocuğun da kısmi oranda iyi olduklarını
görüp göreceği tek zaman budur. Ah budala Deli anne, Ah!
.
7 gün önce: öğlen:
Selim
yeniden kıvranmaya başlar. Yeniden kusar. Yeniden süzülür. Yeniden
yemez, içmez. Sanki hastalık yeniden alevlenmiştir. Neye uğradıklarını
anlamaz Deli Anne. Gene kap, götür, kusmuk temizle, ilaç ver, yalvar
yakar, oyala, hopla, zıpla ile geçer zaman.
Bu günler boyunca iki kardeş arasında diyalog öyle ya da böyle devam etmektedir. Şöyle ki;
Selim
uzanmış koltuğa yatmaktadır. Ateşi 40′a yaklaşmaktadır. Halsizdir ve
inlemektedir. Kerim ara sıra oyununu bozup, yavaşça sokulur abisine.
Dokunmaya çekinir, kafasını eğer ve -abi, iyisin?- der. İnlemeye ara
verir abi, lakin inleme tonundan ayrılmayan sesiyle devam eder: hı hı,
iyiyim, der ve der demez inlemeye geçer.
Her zaman
bunca makul ve uyanık olmaz elbet Kerim. Bazen sürekli yatan abisini de
bir şekilde oyununa dahil etmek ister. -abi, bak yayış a-aba didiyoo
(yarış arabası gidiyor). Abi gene inlemeyi durdurur: hı hı Kerim, ya-rış
a-ra-ba-sı gi-diyor diyerek inler gibi cevap verir. Cümlesinin bitirir
bitirmez inlemeye kaldığı yerden devam eder gene.
.
7 gün önce akşam:
Baba
çoktandır kafasına koyduğu Playstation’ı alır ve getirir eve. Selim
halsiz ancak sevinçlidir. Bir kez daha bağırır: -Yuppiii, hastalığın iyi
tarafı!” Bir müddet oyun oynarlar. Bitkin düşen Selim uyur nihayetinde.
Kerim uyumuştur zaten öncesinde.
.
6 gün önce sabah:
Selim çok
daha iyidir. Geriye kalan tek anormallik ishalidir. Sevinir Deli Anne
içten içe. Lakin o da ne? Kerim kusmaya başlamıştır gene ve gene ve
gene. Anlaşılan nöbeti Selim’den devralmıştır Kerim ve Deli Anne’nin
deyimiyle: aşıkların atışmasına döner bu hastalık bu hanede.
Kerim
leğenle bütünleşemediğinden ve ansızın ve her an ve her yerde
kusabildiğinden evin durumu ve kokusu şah iken şahbaz olur. Deli Anne
ile Makul Baba kusmuğa boğulan çocukları yıkamaya koyulur. Banyodan
çıkan çocuk yatarken kusar ve gene kusmuğa boğulur. Gene yıkamaya
koyulur. Bu hal devri daim eder bir müddet. Bu kez, hiç gürbüz
sayılmayan hatta bilakis cılız sayılan küçük çocuktadır süzülme sırası.
Gün bitiminde kuru daldan daha kuru bir çocuk kalır geriye. Ve mızmız ve
huysuz ve anneyi bir saniye dahi bırakmayan haliyle.
.
6 gün önce gece:
Selim uyur
sakince. Kerim de uyur ilaçların etkisiyle. Deli Anne de günlerin
uykusuzluğu ile derhal uykuya geçer. Lakin o da ne? Derin uykusunda tam
anlayamadığı, yorgan altından gelir gibi, ama besbelli uzun zamandan
beri tekrarlanan bir ses çalınır kulağına: annnn-nnnneeee kaaa-niiiin
ağğğğğ-riii… Uykusundan ayılmaya ve şuurlanarak toparlanmaya başladıkça
ses yorgan altından yüzeye çıkar ve mana kazanır yavaşça: Anne, karnın
ağriooo… Derhal gözlerini açar Deli Anne. Seçebildiği tek şey:
Karanlıkta başucuna oturmuş bir minik bedendir. Anlaşılan o ki bir
süredir sabırla annesinin uyanmasını bekleyen ve ona usulca seslenen bir
minik beden. Anne, karnım ağrıyor demektedir kim bilir ne zamandan
beri. Üstelik bu minik ateşler içinde yanmaktadır. Derhal doğrulur Deli
Anne. Bu noktadan sonra otomatik pilot devralır komutayı. Kalk, ilaç
ver, oyala, uyut, salla, hopla, zıpla vs.
.
5 gün önce gece, gündüz, 4 gün önce gece gündüz:
Selim
toparlanır yavaşça. Tümden değilse de hareketlenmeye başlar. Kerim tam
aksi yönde kötüleşir giderek. Ateş, kusma ve ishal eşliğinde. anlaşılan
Kerim ilkinde öncü hastalığa yakalanmış, Budala Deli Anne de bunu -asıl-
sanmış ve elbette yanılmış, lakin asıl hastalık sonra başlamıştır.
.
3 gün önce, 2 gün önce:
Selim 1
haftalık enerji birikimiyle çıldırma ve çıldırtma pozisyonlarına girer.
Televizyon, oyun, oyuncak, Playstation, resim, boyama, sıkılınca
kardeşine sataşma, hoplama, koltuklarda zıplama, yataklarda zıplama,
uçan ters takla, boyuna kaynaşma arasında koşturur boyuna. Kerim ise
-Anne, karnın ağriiiooooo- ile inleyen taraf olmuştur bu defa.
.
1 gün önce ve şu anda:
Selim nihayet gider okuluna. Kerim 3-4 saatte bir aldığı ağrı kesicilerle kaldığı yerden devam eder hayata.
.
Hasılı; Bu sene ikinci kez geçti Norovirüs hayatımızdan. İlki bu denli etkin olmadı ama bu bayağı etkiledi bizi. Şükürler olsun ki büyük oranda geçti gitti.
.
Bu vesilesiyle gene binlerce kez
şükrettim; bu hastalığın geçici ve basit olduğunu, çocukların
iyileşeceğini bilmek çok, çok büyük bir nimetti. Ve bazen
şikayetlendiğim, sıkıcı bulduğum rutinin ne denli kıymetli olduğunu bir
kez daha yakinen hissettim. Hastalara ve hasta yakınlarına dualar ettim.
Şifa ve sabır diledim. Ay, aman, of dememeye ve şikayetlenmemeye gayret
ettim.
.
Bu vesileyle daha çok hatırladım Gamze‘yi, daha çok dua ettim… Bir de OİP’in babası vefat etmiş, buradan da Allah rahmet etsin diyeyim. Okuyan herkes de duasını eksik etmesin.
Bunlar da ilginizi çekebilir:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder