15 Mart 2012 Perşembe

Norovirüs ‘lü Günler



9 gün önce – gece:
Selim uykusunda birden bağırmaya başlar. Bu halin neye tekabül ettiğini aşağı yukarı kestiren anne; en büyük hastalık alametini hissederek yine de belki değildir ümidiyle ama dizlerinin bağı da çözülmüş halde gider odasına yavrusunun. Kötü düşünceleri atmak istercesine, en zararsız soruları sorar. Selim, tuvaletin mi var? Ağğhh, hayır! Selim rüya mı gördün? Ayyyy, hayuır! Selim neyin var? Aaaaaaa karnım ağrıyorrr…
Anne Selim’i tuvalete götürür. Ümitlidir. Bundan sonra sesinin çıkmayacağını düşünür ve yatağına geri döner. Kötü düşünceleri de zihninden bertaraf eder.
2 dakika sonra: ağğğhhhh, 5 dakika sonra: ağğğhhhh, bir saat sonra: ağğhhh ve sabahı ederler inlemeler arasında. Olan olmuştur, Selim alenen hastalanmıştır.
.
9 gün önce-gündüz-sabah:
Selim’den mütemadiyen inlemeler ve bağırışlar duyulur. Bu sırada sık sık tuvalete yollanır. Hatta sabahın köründen öğlene dek zamanının çoğunu tuvalette geçirir Selim. Zira altına da kaçırmaya başlamıştır. Yanısıra hayatının en büyük bağırışlarını yapar. Öyle ki, apartmanda halini duymayan kalmaz. Durum hem içler acısı, hem de sinir bozucudur.
Vaziyet aynen şöyledir: Selim klozete oturmuş, önünde bir tabure, taburenin üstünde bir koca leğen, kah sancı geldiğinde bağırır, kah sancı dindiğinde bitkin düşüp kafasını koyar tabureye, kah da kusar önündeki leğene. Anne durumu 3 gün önceden kalan bir dilim bisküvili pastaya (ki kendisi yapmıştır bu pastayı) yormaktadır. Zira tüm ısrarlara rağmen Selim bu pastayı dün gece yemiş ve olanlar olmuştur.
Doktorla yapılan telefon görüşmesinde durum izah edilir. Ağrı kesici ve sindirim sistemini rahatlatmaya yönelik iki ilaç önerilir.
.
9 gün önce-gündüz-öğlen:
Selim bitkin, perişan ve sadece gözleri açıkta kalmış gibi birkaç saatte süzülen ve bembeyaz kesilen yüzüyle salonda yatar. İlaçların etkisiyle kusması kesilir. Evdeki sesler azalır, bağırışlar hafif iniltilere dönüşür. Fırtına sonrası gibi bir hava dolar eve. Sabahtan işe gitmeyen baba işe gider. Herşey yolunda gibi gelir nitekim evdekilere.
Bu sırada Kerim iyicedir. Ne de olsa o pastadan yememiştir annenin içi rahattır.
Anne işlerini yapmaya koyulur. Ve odadan çıkar. Ardından ‘Anneeeee!’ diye bir bağırış yükselir Selim’den. Telaşla geri döner anne. Lakin o da ne: Selim yerinde oturmuş sakince, Kerim ayakta durmuş vaziyette boca etmiştir kusmuğunu her yere. Halı, yerler, masa, sandalyeler vesaire. İşte o an annenin dizlerinin bağı tastamam çözülür. Ortalığın kirlenmesi değildir anneyi düşüren, Kerim’in de bu illete yakalanmış olmasıdır. Oysa ümitliydi anne, pastaydı sebep ve geçiciydi durum. Üstelik Kerim bu pastadan yememişti. Ancak öyle anlaşılıyordu ki bu iş basit bir pasta işi değildi.
Anne derhal halıyı toplar, ortalığı siler. Banyoda son rötuşları yaparken bir daha aynı çığlığı duyar. Gene kusmuştur Kerim. Bu kez koltuğa. Anne ilk şoktan derhal çıkar. Kerim’i sakinleştirme, ardından ortalığı temizleme vesaireye girişir gene. Bu sırada neyse ki 3.kez kusmaz Kerim. Ve anne onu uyutmaya yeltenirken doktoru arar.
Doktor durumun basit bir gıda zehirlenmesi olmadığının anlaşıldığını, maalesef virütik bir hastalığa yakalandıklarını anlatır. Ve yapılması gerekenleri sıralar. Kerim sakinleşir ve uyur. Selim de uyur. Ev sabahın kalıntılarının etkisiyle reelde berbat kokar belki ama çocukların sakinleşmesi ile birlikte annenin içine bu halde dahi huzur dolar. Atlattık diye düşünür.
Selim uyanır, sakin ve huzurludur. Ve besbelli deli gibi acıkmıştır. Zira -ben hamsi ve patates kızartması yemek istiyorum- der. İnanılmazdır. Anne makul birşeyler verir yemek niyetine. Kerim de uyanır. O da nispeten iyicedir. Evdeki klasik rutini bozan tek şey:  -aaaa, altıma yaptım- sesiyle tuvalete fırlayan çocuk olur. Bu da giderek kanıksanan bir durumdur. Hem panik yapacak birşey de yoktur, nitekim bebek beziyle bezlenmiştir Selim.
.
9 gün önce-gündüz-ikindi:
Selim’i biraz dinlenmesi için yatağına götürür anne. Uyur gene. Saatlerce. Akşama dek uyanmayınca anne uyandırmaya girişir yavrusunu. Fakat o da ne, Selim deyip dokunduğu an: bir dokun bin ah işit cümlesi vuku bulur bir anda, dehşetle. Selim sabahki vaziyete geri döner. Bağırışlar, çağırışlar, inlemeler vesaire başlar gene.
Gene tuvalette geçirdiği zaman odada geçirdiği zamana bin basar. Üstelik ateşi de 40′lara fırlar. İlaç takviyeleri de başlar bir yandan. Lakin ilacı aldığı an dahi kusmaya başlar.
Kerim ise sanki atlatmış gibidir bir iki kusmayla. Gene ümitlenir anne budalaca, hatta der ki kocasına: sanırım anne sütünün faydası oldu, iyi ki henüz kesmemişiz sütten. Bak bu vesileyle; Kerim çıldırmadı Selim gibi hastalıkta. Ah Budala Deli Anne, ah!
.
9 gün önce-gece:
Selim uyanıktır hala. Ateşi nispeten düşmüş, kusması kusacak birşeyi kalmadığından olsa gerek kısmen durmuş, bitkin yatar öylece. Koltuğa uzanmış, bir bütün olduğu leğeni önünde, saat gece yarısını geçerken çizgi film izler televizyonda. Anne nöbeti babaya devreder ve uyumaya giderken yavrusunu öper. Ve ekler: hastalığın iyi tarafı; gece yarısında sevdiğin çizgi filmlerden birini izleyebiliyorsun. (Fish&Chips) Haklısın der Selim de.
Gece tuvalet-leğen-koltuk-tv-ateş ölçer-ilaç ekseninde geçer.
.
8 gün önce sabah-öğle:
Selim’in ateşi gene çıkar ve devamlı surette kusar. İlaçlar fayda etmez zira kaşık ağzına değdiği an kusar da kusar. Haliyle dün öğleden beri hiç ama hiçbirşey yiyemez. Susuzluğa asla gelemeyen ve hastalığın etkisiyle bin kez daha susuzluk çeken çocuk, mümkün değil su içmeye dahi yanaşmaz. Hastalık boyunca ağlamayan çocuk; bir damla iç bari, desek de ama ‘Kusmaktan çok korkuyorum!’ diyerek redderder suyu ve ardından çok susadım, diyerek ağlamaya başlar.
Bir süredir pek iştahlı olan ve giderek kilo almasından korktuğumuz hatta -obez olmasın bu gürbüz- diyerek yemesini kıstığımız çocuk, bir günde kuru bir dala döner adeta. Ve cümlelerimiz, kurgularımız elimizde patlar.
.
8 gün önce ikindi:
Durum vahim bir hal alınca doktorla tekrar görüşülür. Ve çocukları görmesi gerektiğine karar verilir. Ve doktora gidilir.
Doktor Selim’e derhal dil altı ilacı verir. Şiddetli bir bulantı kesicidir. Selim’in durumundan endişe eder doktor. Zira Selim baygın ve kendinde değil gibidir. Bir takım tetkikler yapar, şuuru yerinde mi diye. Şükürler olsun şuuru yerindedir Selim’in, hatta birazdan vurulacağını anladığı iğnenin etkisiyle daha da bilinçlenir. Ve az önce doktorun 3-5 kez üstüne basa basa anlattığı: “Sana ilaç verdim. Mide bulantın kesilecek. Yemek yemelisin. Kusmaktan korkma. Yemezsen hastahanede serum takılması gerek! Tamam mı? 2-3 parça ekmek, 3-5 peynirli çubuk kraker yeter, ama illa ki birşey yemelisin!” cümlelerini kendiliğinden tekrarlamaya başlar.
-Hayır istemiyorum aşı falan, yemeğimi yiyeceğim söz, iyiyim ben, gerek yok, deyip bir de ispatlamak için bezgin haliyle kalkmaya davranır. Bu trajik çabalar yazık ki yetersiz kalır ve iğnesi vurulur Selim’in. Büyük çırpınmalar, ağlayış ve bağırışlarla.
Doktor bu hastalığın adının Norovirüs olduğunu, sinirleri tahrip ettiğini, bu yüzden büyük kas ağrıları, halsizlik, karın ağrısı, sancı, ateş, ishal ve kusma yaptığını ve bulaşıcı olduğunu vesaire izah etti. Bu meyanda Kerim’i de muayene etti. Ve abisi gibi ağır bir vaka olmadığı tespit edildi. Selim’in de 1 hafta okula gitmemesini salık verdi.
.
8 gün önce-akşam üzeri:
Çocuklar iyi hissetsin diye yol üstündeki oyuncakçıya gidilir. Selim normalde harçlığı ve puanları ile oyuncak alabiliyorken, avantadan bir oyuncak alma hakkı daha kazanır. Ve “yuppiii, hastalığın iyi tarafı” diye bağırır.  Ve iyi ki olmuşum aşıyı (iğne), bana çok iyi geldi der. Oyuncakçıda keyfeder. Kerim zaten iyidir.
Gece birkaç uyanma dışında sütliman geçer.
.
7 gün önce sabah:
Selim daha iyidir. Tek belirti hafif sancıyla gelen ishalidir. O da rutine girmiştir. Kerim hala iyidir. Anne atlattık gözüyle bakar duruma. Oysa bu hastalık meğer ne illettir, ileriki günlerde görecektir. Zira 10 günlük hastalık süresince, iki çocuğun da kısmi oranda iyi olduklarını görüp göreceği tek zaman budur. Ah budala Deli anne, Ah!
.
7 gün önce: öğlen:
Selim yeniden kıvranmaya başlar. Yeniden kusar. Yeniden süzülür. Yeniden yemez, içmez. Sanki hastalık yeniden alevlenmiştir. Neye uğradıklarını anlamaz Deli Anne. Gene kap, götür, kusmuk temizle, ilaç ver, yalvar yakar, oyala, hopla, zıpla ile geçer zaman.
Bu günler boyunca iki kardeş arasında diyalog öyle ya da böyle devam etmektedir. Şöyle ki;
Selim uzanmış koltuğa yatmaktadır. Ateşi 40′a yaklaşmaktadır. Halsizdir ve inlemektedir. Kerim ara sıra oyununu bozup, yavaşça sokulur abisine. Dokunmaya çekinir, kafasını eğer ve -abi, iyisin?- der. İnlemeye ara verir abi, lakin inleme tonundan ayrılmayan sesiyle devam eder: hı hı, iyiyim, der ve der demez inlemeye geçer.
Her zaman bunca makul ve uyanık olmaz elbet Kerim. Bazen sürekli yatan abisini de bir şekilde oyununa dahil etmek ister. -abi, bak yayış a-aba didiyoo (yarış arabası gidiyor). Abi gene inlemeyi durdurur: hı hı Kerim, ya-rış a-ra-ba-sı gi-diyor diyerek inler gibi cevap verir. Cümlesinin bitirir bitirmez inlemeye kaldığı yerden devam eder gene.
.
7 gün önce akşam:
Baba çoktandır kafasına koyduğu Playstation’ı alır ve getirir eve. Selim halsiz ancak sevinçlidir. Bir kez daha bağırır: -Yuppiii, hastalığın iyi tarafı!” Bir müddet oyun oynarlar. Bitkin düşen Selim uyur nihayetinde. Kerim uyumuştur zaten öncesinde.
.
6 gün önce sabah:
Selim çok daha iyidir. Geriye kalan tek anormallik ishalidir. Sevinir Deli Anne içten içe. Lakin o da ne? Kerim kusmaya başlamıştır gene ve gene ve gene. Anlaşılan nöbeti Selim’den devralmıştır Kerim ve Deli Anne’nin deyimiyle: aşıkların atışmasına döner bu hastalık bu hanede.
Kerim leğenle bütünleşemediğinden ve ansızın ve her an ve her yerde kusabildiğinden evin durumu ve kokusu şah iken şahbaz olur. Deli Anne ile Makul Baba kusmuğa boğulan çocukları yıkamaya koyulur. Banyodan çıkan çocuk yatarken kusar ve gene kusmuğa boğulur. Gene yıkamaya koyulur. Bu hal devri daim eder bir müddet. Bu kez, hiç gürbüz sayılmayan hatta bilakis cılız sayılan küçük çocuktadır süzülme sırası. Gün bitiminde kuru daldan daha kuru bir çocuk kalır geriye. Ve mızmız ve huysuz ve anneyi bir saniye dahi bırakmayan haliyle.
.
6 gün önce gece:
Selim uyur sakince. Kerim de uyur ilaçların etkisiyle. Deli Anne de günlerin uykusuzluğu ile derhal uykuya geçer. Lakin o da ne? Derin uykusunda tam anlayamadığı, yorgan altından gelir gibi, ama besbelli uzun zamandan beri tekrarlanan bir ses çalınır kulağına: annnn-nnnneeee kaaa-niiiin  ağğğğğ-riii… Uykusundan ayılmaya ve şuurlanarak toparlanmaya başladıkça ses yorgan altından yüzeye çıkar ve mana kazanır yavaşça: Anne, karnın ağriooo… Derhal gözlerini açar Deli Anne. Seçebildiği tek şey: Karanlıkta başucuna oturmuş bir minik bedendir. Anlaşılan o ki bir süredir sabırla annesinin uyanmasını bekleyen ve ona usulca seslenen bir minik beden. Anne, karnım ağrıyor demektedir kim bilir ne zamandan beri. Üstelik bu minik ateşler içinde yanmaktadır. Derhal doğrulur Deli Anne. Bu noktadan sonra otomatik pilot devralır komutayı. Kalk, ilaç ver, oyala, uyut, salla, hopla, zıpla vs.
.
5 gün önce gece, gündüz, 4 gün önce gece gündüz:
Selim toparlanır yavaşça. Tümden değilse de hareketlenmeye başlar. Kerim tam aksi yönde kötüleşir giderek. Ateş, kusma ve ishal eşliğinde. anlaşılan Kerim ilkinde öncü hastalığa yakalanmış, Budala Deli Anne de bunu -asıl- sanmış ve elbette yanılmış, lakin asıl hastalık sonra başlamıştır.
.
3 gün önce, 2 gün önce:
Selim 1 haftalık enerji birikimiyle çıldırma ve çıldırtma pozisyonlarına girer. Televizyon, oyun, oyuncak, Playstation, resim, boyama, sıkılınca kardeşine sataşma, hoplama, koltuklarda zıplama, yataklarda zıplama, uçan ters takla, boyuna kaynaşma arasında koşturur boyuna. Kerim ise  -Anne, karnın ağriiiooooo- ile inleyen taraf olmuştur bu defa.
.
1 gün önce ve şu anda:
Selim nihayet gider okuluna. Kerim 3-4 saatte bir aldığı ağrı kesicilerle kaldığı yerden devam eder hayata.
.
Hasılı; Bu sene ikinci kez geçti Norovirüs hayatımızdan. İlki bu denli etkin olmadı ama bu bayağı etkiledi bizi. Şükürler olsun ki büyük oranda geçti gitti.
.
Bu vesilesiyle gene binlerce kez şükrettim; bu hastalığın geçici ve basit olduğunu, çocukların iyileşeceğini bilmek çok, çok büyük bir nimetti. Ve bazen şikayetlendiğim, sıkıcı bulduğum rutinin ne denli kıymetli olduğunu bir kez daha yakinen hissettim. Hastalara ve hasta yakınlarına dualar ettim. Şifa ve sabır diledim. Ay, aman, of dememeye ve şikayetlenmemeye gayret ettim.
.
Bu vesileyle daha çok hatırladım Gamze‘yi, daha çok dua ettim… Bir de OİP’in babası vefat etmiş, buradan da Allah rahmet etsin diyeyim. Okuyan herkes de duasını eksik etmesin.
Bunlar da ilginizi çekebilir:

Hiç yorum yok: