16 Mart 2012 Cuma

Bugün Özel Bir Gün & Hediye



İki ismim var benim. İki farklı ve zor söylenir isim. Bu yüzden hayatım boyunca çok çile çektim. Okulda, işyerilerinde, hele ki bürokratik işlemler sırasında karın ağrısı çekerdim bu sebepten ziyadesiyle. Birine ismimi söylerken sıkılgan bir şekilde ve tane tane, anlaşılmayacağının getirdiği umutsuzlukla da az duyulur sesle söyledim hep: Mü-mi-ne!
Yetmedi ilkokul sıralarında değişen kimliğimle, resmi ilk sevimsiz evrimini geçirdi ismim; cânım ismim oldu Münüre.  İşte asıl çile böylece başladı. 2 kez kaybettim kimliğimi, 1 kez yeniledim; Mümüne, Mününe vesaire ile inanın şu an tam ne yazıyor o yerde emin değilim. Çok ciddiyim! Çeşitli söyleniş şekilleri edindi ismim bu güne dek; Mumine, Emine, Münire, Numune ve telaffuzunu bir türlü bağdaştıramadığım, hala da aklımdan çıkaramadığım; Nevin oldu mesela.
Neyse diyeceğim o ki; iki isimle başlayan kaypaklık, hayatımda kritik ölçütlerin hepsinde tezahür etti. Evlilik yıldönümümüz bile karışık bu sebepten. Sanırım hayatıma nakış gibi işlendi ikircikli halim. Nitekim doğum tarihim de meçhul ve karışık. Hasılı kimlikteki ben, ben değilim ona göre. Bazen diyorum kendi kendime, belki de bunlar bu türden şeyleri önemsemem için bir işaret, işte o zaman aldırmıyorum ama bazen de yoruluyorum daha düşünürken.
Gelelim asıl meseleye, diyorum ya; bu ikircikli hal hayatımdaki herşeyde tezahür etti. Misal blogda bile durum böyle. Blog yazmaya 2010 Ağustos’unda Blogspot’ta başladım. Birçoğunuzla orada tanıştım, birçoğunuzla orada kaynaştım, hamlığımı orada attım. Hasılı kıymeti harbiyesi büyük benim nazarımda. Dolayısı ile Ağustos 2010 özel birgün benim için.
Beri yandan Blogspot’un kapatılmasının verdiği mecburiyetle; Mart 2011′de kendi evime çıktım, yani Naşit’e kaçtım. (Naşit; deli-anne.com’un kendiliğinden beliren adı) Başta Naşit’le mesafeliydik birbirimize ama hayatıma getirdiği yenilik, ferahlık ve tazelik dolayısıyla bağlıydım da kendisine. Dolayısıyla Mart 2010 demek; yenilik delisi ben için mühim birşey demek. Mart 2010 demek; özel birgün demek. Birinden birini tercih etmek, tercih edeceğim birşey değil demek. Hasılı blog yazmanın tarihi de iki oldu bende.
Bugün 16 Mart ve ben Naşit’le geçen bir yılımı doldurdum. Hayatımın önemli bir kısmını doldurdu Naşit. Çoğunlukla çok sevdim sadece bana ait olan bu yeri. Severek, isteyerek yazdım da yazdım. Bu kadar uzun süre kesintisiz devam ettirdiğim yegane iş oldu belki bu blog. Bunun için size minnettarım. Zira biliyorum ki, karşılıklı bir etkileşim olmasaydı ben bu isteğimi diri tutamaz, bunca zaman burada kalamazdım. Muhtemeldir ki giderdim çoktan ya da gidiyorum dediğimde bir daha geriye bakmazdım. Ki birçok kez de buna niyetlendim. Hatta ayın ilk günlerinde neredeyse bunu istemeden de olsa başarıyor, Naşit’i kaybediyordum. İşin ilginç tarafı buna aldırmadım bile. Sadece sonuç ne olursa olsun; bitirmek yahut devam etmek, hayırlısı ve benim için uygunu budur diyeceğim dedim, ki kolayca geri geldi Naşit. Demek ki daha burada durmam lazım dedim. Yola devam ettim.
Bugüne dek ta başından beri benimle beraber olanlar var. Kısa zamanda kaynaştıklarım var. Ne yazık ki artık buralarda olmayanlar ve çok özlediklerim var. Yolun yarısında karşılaştıklarım ve bir anda sarmaş dolaş olduklarım var. Yolun yarısında karşılaştıklarım ve iki adım sonra ayrıldıklarım var. Normalde tanışamayacağım ama blog vesilesiyle tanıdıklarım; hayatıma kattıkları çeşitlilikten dolayı çok memnun olduklarım var. Dualarımda dilime dolanan, -iyilerle karşılaştırılmak- cümleme denk düşenler ve bu sebeple çokça şükrettiklerim var. Ufkumu açanlar var. Dert ortaklarım var. İyi gün dostlarım var. Kötü gün dostlarım var. Beni büyütenler var. Beni küçültenler var. Birlikte büyüdüklerim var. Maalesef birlikte küçüldüklerim de var. Beni sevenler ve tabii muhtemeldir ki sevmeyenler var. Yanısıra benle ne yapacağını bilmeyen; bir seven bir sevmeyenler var. Bana kızanlar var. Belki de haklılar. Söylendiklerimi üstüne alınanlar var. Bazen bu sebepten yazacaklarımı yazmadığım zamanlar var. Bana küsenler var. Bunun üstünde durmadığımı görüp daha da hiddetlenenler var. Hasılı var da varlar. Hayat gibi. Herşey var, herşeyden var. Sevgi, ilgi, merhamet, özveri, sıcaklık, dargınlık, haset, kin, edep, edepsizlik ne ararsan var. Lakin çok önemli birşey var. Herkesin ve herşeyin bana kattığı birşeyler var. Herkese teşekkür edeceğim bir neden illa ki var. Teşekkür ederim hepinize arkadaşlar!
Beri yandan şu sıralar olmadığım kadar rahatlığım var. Kalmalı mı, gitmeli sorusunun cevabını almış olmanın da eklenmesiyle kendimi iyiden iyiye kaptırdığım rehavet sarhoşluğum var. Azığımı yükleyip gemime, usulca ve gelişine göre, gemiyi sahibine emanet etmenin rahatlığı var. İyi ki bu blog var, iyi ki varsınız siz de. Diyorum ya, birçoğunuz olmasaydı, mümkün değil gidemezdim gündüz gece. Üzerimde çokça hakkınız ve emeğiniz var. Hele yorumlar; yazdıkça aydınlandığım, başka diyarlara çıktığım yorumlar. Teşekkür ederim hepinize arkadaşlar!
Gelelim son günlerde favorim haline gelen uğraşlarımdan oluşan hediyelere. Belki sizin için çok şey değil ama bana çok iyi gelen, çocukların hastalıkları sırasında dahi bir fırsatını bulup yaptığım el emeği, göz nuru hediyelerime. (Ben böyle yapıp yapıp hediye edebilirim herşeyi bundan böyle, kısa sürmesi ve çeşitli olması çok cazip benim için) Buyrun. Soru yok, bilmece yok.
.
.
Yukarıdaki Kupa Giysisini (dileyene ölçüsü birebir uyan kupayı da gönderebilirim ama kırılabilir diye koymak istemiyorum listeye), 2 adet motif altlığı ve aşağıdaki listeden seçeceğiniz 1 adet kitap ve 1 adet filmi, bir de yetiştirebilirsem el emeği bir kitap ayracını (Delinin hediyesi de bu şekilde oluyor, yetiştirebilirsem şeklinde, öncekilerin hepsini hediye ettim çünkü) kazanmak için sadece istiyorum diye yazmanız yeterli. Bir de kitap ve film tercihinizi yazın lütfen. Önümüzdeki haftaya dek yorum bırakabilirsiniz.
.
Kitaplar:

1.Olasılıksız – Adam Fawer
2. Aşkın Gözyaşları, Şemsi Tebrizi -Sinan Yağmur
3. Dukan Diyeti – Dr. Pierre Dukan
4. Georges Perec – Doğdum
5. Aşktır Asıl Şarap – Dr. Robert Frager
6. Kürk Mantolu Madonna – Sabahattin Ali
7. Çocuklarımıza, neyi, nasıl, ne zaman Öğretelim? – Ramazan Varol
8. Resimleriyle Çocuk – Haluk Yavuzer (çocukların çizdiği resimlerle psikoloji yorumlama)
9. Michel Zevaco – Pardayanlar
10. Elif Şafak – Firarperest (çok hırpani yalnız bu kitap)
11. Namaz Benim Huzurum
12. Deliliğe Övgü


Filmler: (Tıklayıp haklarında bilgi edinebilirsiniz)
1. New York, I Love You
2. Ladies & Gentlemen
3. Yeni Başlayanlar için İtalyanca
4. Stealing Beauty – Çalınmış Güzellik
5. İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış.. Ve Sonbahar
6. Bulutların Ötesinde
7. Factory Girl Edie
8. Closer
9. Summer Interlude – Yaz Oyunları - Ingmar Bergman
10, Taking Woodstock – Özgür Woodstock
11. Aşk artık burada oturmuyor.

Hiç yorum yok: